Gündem

HDP'li Paylan: Surp Takavor Ermeni Kilisesi'ne yapılan bu saygısızlığa kim yol verdi?

12 Temmuz 2021 16:35

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Kadıköy'deki Surp Takavor Kilisesi'nin duvarının üstüne çıkarak dans edilmesine tepki göstererek, " Surp Takavor Ermeni Kilisesi ‘ne yapılan bu saygısızlığa kim yol verdi?" diye sordu. 

Paylan TBMM'de yaptığı açıklamada, "Önceki gece İstanbul Kadıköy’de bulunan Ermeni kilisemize karşı bir saygısızlık eylemi gerçekleştirildi. S. Takavor Ermeni kilisesinin kapısının üzerine çıkan bazı şahıslar orada bulunan kutsalımız olan haçın etrafında yüksek sesli müzik eşliğinde oyun oynadılar. Bu görüntüler kamuoyunda büyük bir infial yarattı.  Hepimizin kutsalları var; bu ülkede Müslümanların da Hıristiyanların da Musevilerin de Ezidilerin de ve pek çok inancın kutsalları var. Müslümanların kutsallarına saygı kadar, Hıristiyanların kutsallarına saygı da önemlidir. Maalesef Hıristiyanların kutsallara karşı defalarca saygısızlık eylemleri gerçekleştiriliyor ülkemizde ve bunlar cezasız kalıyor." dedi.

Paylan şu ifadeleri kullandı: 

"Kadıköy S. Takavor kilisemize karşı bu saygısızlığı yapanları kınıyorum ama bu saygısızlığı yapanlar kadar bu saygısızlığa yol verenleri de kınıyorum!  İstanbul Kadıköy’deki bu meydan 24 saat polis gözetimi altındadır ve bu meydanda sürekli basın açıklamaları yapılır. 24 saat, devamlı orada bulunan kolluk görevlileri de bu basın açıklamalarını engeller. Sürekli sivil ve resmi polisler vardır burada. Bu olayın gerçekleştiği sırada da orada polisler vardı. Ama bu saygısızlığa sessiz kaldılar, yol verdiler.

Burada soruyorum: Kim bu saygısızlığa yol verdi? Hangi polis memurları yol verdi? Hangi amirler bu saygısızlığa sessiz kaldılar? Bunun muhakkak İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı tarafından sorgulanması gerekir. Sorumluların muhakkak açığa alınması ve soruşturma açılması gerekir.

"Biz bu saygısızlığa neyin yol verdiğini çok iyi biliyoruz"

Biz bu saygısızlığa neyin yol verdiğini çok iyi biliyoruz. Bu ülkede polis, elbette Müslümanlara ait mabetlere karşı olan saygısızlığa izin vermez. Bunla ilgili bir sorun yoktur, öyle de olması gerekir. Ama polis kilisemize karşı yapılan bu saygısızlığa karşı sessiz kalmıştır. Neden sessiz kalmıştır? Bunun sebebini biz biliyoruz. Nereden biliyoruz? Çünkü bu ülkede yürütmenin başı olan Recep Tayyip Erdoğan Hıristiyanlara karşı nefret söylemleri kullanmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan daha önce “Bana affedersiniz Ermeni dediler” diye bir şekilde ötekileştirme dilini kullanmıştı, daha sonra da “Gâvurun kılıcını sallayarak üzerimize gelenleri görünce üzülüyoruz” dedi. Düşünebiliyor musunuz? Bir ülke cumhurbaşkanı, yürütmenin başı olan kişi böyle bir nefret söyleminde bulunabiliyor. Bu nefret söylemini duyan kolluksa Hıristiyanlara karşı olan saldırılara sessiz kalıyor. Bu kabul edilemez!

Bu açıdan hem Cumhurbaşkanı’nın hem İçişleri Bakanı’nın yaptığı nefret söylemlerine dikkat etmesi gerekir ve bu söylemlerin yol açtığı nefret suçlarına karşı da gerekli hassasiyet gösterilmesi gerekir. Hem bu kişiler hak ettikleri cezaları almalılar, hem de esas olarak, bu nefret iklimini yaratanlar nefret söylemlerinden vazgeçmeliler. Aksi takdirde bu nefret saldırıları devam edecektir.

Yeniden bir torba yasayla karşı karşıyayız ve şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu’na getirilen torba yasada OHAL rejiminin 3 yıl daha uzatılması öneriliyor. 15 Temmuz’un üzerinden 5 yıl geçti. 5 yıldır bu ülkeyi bir OHAL rejiminde yaşatıyorlar. Bizler artık ülkenin olağan rejime dönmesi gerektiğini söylüyoruz ancak, darbeyi Allah’ın bir lütfu olarak görenler, OHAL rejiminden faydalanıyor ve OHAL’i 3 yıl daha uzatıyorlar.

"OHAL’in uzatılması ülkemiz için büyük tehdittir"

Bu ülke yakın vadede bir genel seçime gidecek zira ülkede çoğunluk Tek Adam Rejimi’nin bitmesini istiyor. OHAL rejimini 3 yıl daha uzatırlarsa, özgürlüklerimiz kısıtlanacak ama en çarpıcı olanı; ülke seçimlere yeniden OHAL rejiminde gidecek.

2017’de yapılan referanduma da OHAL’le gidildi. 2018’deki genel seçimlere, 2019’daki yerel seçimlere de OHAL rejiminde gidildi.  OHAL rejimi 3 yıl daha uzatılırsa, AKP iktidarı 2022 ya da 2023’te gerçekleşecek seçimlerini de OHAL şartlarında yapmak istiyor demektir.  Aynı zamanda bu iktidar OHAL’i sürdürerek, yurttaşlarımızı, muhalif siyasetçileri, sivil toplum temsilcilerini, gazetecileri keyfi olarak, talimatla ceza evinde tutmak istiyor.

Torba yasa teklifinde yer alan ve OHAL’i üç yıl daha uzatan maddeler tekliften çıkarılmalıdır. Bu yasa teklifi derhal geri çekilmelidir. OHAL’in uzatılması ülkemiz için büyük tehdittir. OHAL rejimi derhal sonlanmalıdır. 

Geçtiğimiz yıl tütün üretimi yapanların yetki belgesi almazlarsa hapse atılması gerektiğine dair bir madde kabul edilmişti. Biz muhalefet ettik. Sonuç tütün ticareti yapan yurttaşlarımızın hapse atılması oldu.

Yurttaşlarımız Malatya ve Adıyaman’a isyan ettiler, sokakları kapattılar, “ekmeğimizle oynuyorsunuz” dediler. Şimdi torba yasada bir madde getirmişler, tütün ticareti yapanların hapse atılmasını 5 ay uzatıyoruz diyorlar. Soruyorum: 5 ayda ne değişecek? Yerli tütün üretenleri 1 Ocak 2022’de hapse atacaklar.

Yapılması gereken, yabancı tütün kartellerinin çıkarlarını düşünmek değildir. Yabancı karteller tütün pazarını zaten ele geçirmiş durumdalar. Yerli tütün üreticilerini yerle bir ediyorlar. Yalnızca yabancı tütünün var olmasını istiyorlar.

"Tütün kartellerinin etkisi altında kalmayın, yerli üreticiyi düşünün"

İktidarı buradan uyarıyorum: Tütün kartellerinin etkisi altında kalmayın, yerli üreticiyi düşünün! Bu düzenlemenin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda teferruatlı olarak görüşülmesi, yerli ve milli tütünün üretilebilmesi ve ticaretinin yapılabilmesi gerekir.

"Her gün bir maaş skandalıyla karşı karşıya kalıyoruz"

Her gün bir maaş skandalıyla karşı karşıya kalıyoruz. Her gün bir bakan yardımcısının 2-3 maaş aldığını duyuyoruz. Her gün Saray’daki danışmanların çoklu maaşlarını duyuyoruz.  Aldıkları 40-50 bin liralık “ballı maaş”lar yetmiyormuş gibi belli şirketlerden ve kamu kuruluşlarından maaşlar aldığını duyuyoruz. Kamuda 3-5-10 maaş alanların olması, kamu vicdanını yaralamaktadır. Bugün de Tarım Bakan Yardımcılarının aldıkları 30 küsur bin Lira maaş yetmiyormuş gibi 14 bin 230 Lira daha ikinci maaş aldıklarını, toplam 44 bin 500 Lira “ballı maaş” aldıklarını duyuyoruz. Bu kabul edilemez.

İktidarı uyarıyorum: Ülkede 10 milyon işsiz var, aç-açıkta yurttaşlarımız var. Onların çığlığını duyun! Bu yoldan vazgeçin! Yandaş bürokratlarınıza verdiğiniz çoklu maaşlar kamu vicdanını yaralamaktadır. Kamuda herkes sadece kendi maaşını almalıdır."