HDP milletvekili Oya Ersoy, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yaptığı açıklamada "Sokakları yine mora boyayacağız. Bedenimiz, yaşamlarımız, hayatımız, emeğimiz ve birbirimiz için ara sokaklardan yürüyecek caddelerde buluşacağız. İsyanımızın çığlığını duyuracağız. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden erkek aklı ile tek taraflı çekilmesinin üzerinden geçen süre bir yıla yaklaştı. Bu bir yıl içinde evlerinde en yakınlarındaki erkekler tarafından katledilen kız kardeşlerimizin sorumlusu bu kararı verenlerdir." dedi.
Ersoy, "Sözleşmeden tek taraflı çekilmenin ardından bianet’in açıkladığı erkek şiddeti çetelesine göre 2021 yılında; 339 kadın ve 34 çocuk katledildi. Erkekler 96 kadına tecavüz etti, 772 kadın seks işçiliğine zorladı, 424 kadını taciz etti, 208 çocuğu istismar etti. Erkekler 793 kadına şiddet uyguladı. 2022 yılının daha başındayken Ocak ayında 23, Şubat ayında 22 kadın katledildi. Bunlar yalnızca basına yansıyan haberler ile ortaya koyulan verilerdir. İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şirddetle mücadelenin en önemli adımlarından biri olarak gördüğü veri toplama ve yayınlama hükmü ise neredeyse hiçbir zaman uygulanmadı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı veri tutmuyor ve bu verileri kamuoyu ile paylaşmıyor." diye konuştu.
Ersoy şu ifadeleri kullandı:
"Siyasi iktidar tarafından uygulanan cinsiyetçi, gerici, erkek egemen, kadın düşmanı politikalar ile kadını aile içine hapsedip ev içi emek, hasta-yaşlı- çocuk bakımını kadınların sırtına yükleyen, erkeklere kadının hayatı, bedeni ve emeği üzerinde karar hakkı veren, “makbul kadın” yaratılmaya çalışılıyor. Topluma pompalanan erkek egemen kadın düşmanı politik söylemler, toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırmaya yönelik atılan her adım kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+ lara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, çocuğa yönelik istismar olarak hayatta karşılık bulmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilme kararının ardından kadınlar koruyucu mekanizmalar ulaşamıyor. Kadınlar uzaklaştırma veya koruma kararı aldırmış olsa dahi bu kararlar onları korumuyor.
Erkekleri güçlendiren iyi hal indirimleri, cezasızlık politikası sonucu kadın katillerini cesaretlendiriyor. Kadın katilleri mahkemelerde nasıl savunma yapacağını ne giyeceğini öğrendi. Cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemler ile erkek egemen sistem bu katillere bu savunmaları öğretti.
Kadınların şüpheli ölümlerinde de aynı tip savunmaları görüyoruz. 2022 yılının ilk ayında 28 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Kadınların ölmeden önce yalnız olup olmadığı araştırılmıyor, dava süreçleri hızlıca kapatılıyor. Failler ise yine hep bir ağıdan aynı savunmayı yapıyor: “ruhsağlığı bozuktu, intihara meyilliydi”
Kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü ve cinayetleri engellemesi gereken iktidar kadınların kazandıkları hakları bir bir tırpanlamayı önüne hedef olarak koydu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme, cinsel istismar suçlarında ispat yükümlüğü getirme, ısrarlı takibin suç sayılmaması bu iktidar eliyle ya gece yarısı kararnameleri ya da TBMM’den geçirilen yasalarla yapıldı. Meclise getirilmesi planlanan 6 yargı paketinde şimdi ise kadınların nafaka hakkı gasp edilmeye çalışıyor. Gerçekliği olmayan ve yaratılan sahte mağduriyet ile kadınların nafaka hakkına göz dikiliyor. Nafaka hakkının gaspı demek, yaşadıklara şiddete mecbur bırakılmaları demektir. Ev içi işlerini ve bakım emeğini sırtına yüklediğiniz kadınların hiçbir sosyal güvencesi olmaması demektir.
İddia edilenin aksine yoksulluk nafakası kadınlar için zenginleşme aracı değildir. Diğer bir mesele ise zaten hükmedilen nafakanın ödenmemesidir. Nafaka yükümlüsü erkekler sigortasız çalışma ve mal devri yoluyla ekonomik durumlarını gizleyerek nafaka oranlarının düşürülmesi gibi türlü yollarla nafaka yükümlülüğünden kurtulmaya çalışmaktadır.
Öte yandan kadınlar sosyal güvenlik sisteminde de ciddi hak kayıpları yaşıyor.
KEİG, 1999 ve 2008 yılları arasında yapılan değişiklikler ile emeklilik yaşı ve prim ödeme süresinin yükseltildiğini ve bunun da kadınların hali hazırda evlenme, çocuk bakımı gibi süreçlerle kesintiye uğrayan emekliliğini zorlaştırdığını dile getirdi. Kadınların emekli olsalar dahi, emeklilik aylığı çalışılan süredeki emekli maaşına bağlı olduğu için 2008 yılı sonrasında asgari ücret ile çalışanların emekli olduklarında asgari ücretin altında maaş alacakları belirtti. . Sistem içerisinde isteğe bağlı sigortalılığa mecbur bırakılan tarım işçileri, ev işçileri, ev eksenli çalışanlar ve evde bakım işlerini ücretsiz yapanların kazandıklarının çok üzerinde prim ödemek zorunda kaldıkları ve bu sebeple bu haktan yararlanmadıkları belirtildi.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı güvenceli işlere ve eşit ücrete sahip olamayan kadınların emeklilik sisteminde yer alması da yüksek prim ödemeleri nedeniyle mümkün olamıyor. Özellikle ev içi emeğin yalnızca kadınlara yükleniyor olması, kadınların ev işçisi olarak görülmüyor olması kadınların gelecekte güvencesiz hayatlar sürmesine sebep oluyor.
Kadınların haklarına ve yaşamlarına karşı savaş açan erkek egemen bu sisteme karşı yalnız olmadığımızı biliyoruz. Sırtımızı, geceleri sokakta tedirgin yürüyen, yaşamına müdahale edilen, şiddete maruz bırakılan, emeği gasp edilen kadınlara, yaşamın her alanında ayrımcılıkla yüz yüze olan LGBTİ+’lara yaslıyoruz. Birbirimizin omuz başındayız, birbirimizin güvencesiyiz.
"İstanbul Sözleşmesini yeniden imzalatacağız, uygulayacağız!"
Edirne’den Hakkari’ye kadar şiddete, ayrımcılığa, eşitsizliğe, savaşa, yoksulluğa karşı kız kardeşlerimiz ile omuz omuzayız, mücadele ediyoruz. İstanbul Sözleşmesini yeniden imzalatacağız, uygulayacağız! 6284’ü uygulatacağız! Nafaka hakkımızın gasp edilmesine izin vermeyeceğiz!Emeğimizi ve bedenimizi sömüremeyeceksiniz!
Yüzyıllardır mücadele ederek kazandığımız hakların en ufak zerresininden bile vazgeçmeye niyetimiz yok! Önümüzdeki günleri kadın dayanışmasıyla, kadın mücadelesi ile kuracağız!