HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, partilerine yönelik saldırılardan sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ulaşamadıklarını tekrarlayarak “Telefonlarımıza çıkılmadığı ile ilgili yapılan açıklamada İçişleri Bakanı samimiyse bir çağrıda bulunuyoruz. Dün akşam saatlerine kadar devam eden aramalarımızı inceletsinler. Biz o saate kadar aramış ulaşmışsak biz özür dileyelim ama İçişleri Bakanı kamuoyunu yanıltıyorsa Bakan’ın ya istifa etmesi ya özür dilemesi gerekir” dedi.
HDP’nin Türkiye’nin birçok yerinde partilerine yönelik saldırılardan sonra İçişleri Bakanlığı’na ulaşamadıklarını açıklamışlardı. İçişleri Bakanlığı’ndan bu açıklamaya ilişkin olarak “Bir siyasi partinin kendi binalarına yönelik olarak gerçekleşen eylemlere 'güvenlik kuvvetlerimizin tedbir almadığına, ayrıca yetkililerin telefonlara cevap vermediğine' ilişkin değerlendirmeler tamamen gerçek dışıdır" demişti.
"Canlı bombalar, OHAL koşulları içerisinde eylem yapıyorlar"
Bilgen’in açıklaması şöyle:
Kayseri’deki bombalı araçla yapılan saldırı sonrasında il ilçe binalarımız ve genel merkezimize dönük saldırıların bilgilerini sizinle paylaşacağız. Görünen o ki OHAL uygulamaları, sokağa çıkma yasakları, toplanma, gösteri yürüyüşü yapma engellemeleri sadece demokratik siyaset yapanlar, sendikal mücadele yürütenler, akademisyenler ve gazeteciler için geçerli. Canlı bombalar OHAL koşulları içerisinde her yere gidebiliyor ve her türlü eylemi gerçekleştirebiliyor.
"Hesap vermemek için..."
Herkesin can güvenliğini sağlamakla sorumlu olan hükümettir, muhattap çok net biçimde siyasi iktidardır. kendi sorumluluğunu üzerinden atmak için, topluma ve parlamentoya hesap vermemek için, sadece hedef şaşırtma için bir takım açıklamalar yaparak siyasal iktidar bu sorumluluktan kurtulamaz.
Dün itibari ile gerçekleşen saldırıların bazılarının bilgilerini sizlerle paylaşayım. Bu fotoğraf Beykoz’dan. Fotoğraf her şeyi özetliyor. Gördüğünüz gibi burada bir terörle mücadele yok. İlçe binamız yakılmış ve bu manzaradan sonra bu fiili işleyenlere bir gözaltı uygulaması yok, İl ve ilçe yöneticilerimiz gözaltına alındı neden, ilçe yöneticilerimizin elinden kamera görüntülerini almak için. Bu manzara Kayseri’den, itfaiye aracı yangını söndürmek için değil tabelamızı söküp bir bayrak asmak için görevlendirilmiş.
"Polis delil karartıyor"
Beylikdüzü ilçe binamızın tamamı yakıldı. Çoğu ilçe binamızda resmi evraklarımız ya parçalanıyor ya da yakılıyor. Beylikdüzü ilçe binamız harap edildikten sonra duvarlara yazı yazılıyor. Bildiğiniz semboller var. Polis geliyor yazıların üzerini siyah boyayla kapatıyor.
Bunun hukuktaki adı delil karartmadır. Saldırıyı önlemiyorsunuz, engelleyici bir tutum yok, saldırıyı yapanlarla ilgili bir gözaltı yok, gelip sadece delilleri karartıyorsunuz.
Bu il ve ilçe binalarımızda il binalarımıza saldırılar günler öncesinde de yapıldı. Sürpriz bir manzara ile karşı karşıya kalmadık ki tedbir alınmamasının bir mazereti olsun.
Bazı ilçe binalarımız yakıldı, bazılarında yüze yakın mermi kovanı bulundu.
"Genel merkezimize saldırı girişimi var"
Bütün bunlarla ilgili yaptığımız uyarılara rağmen Genel Merkezimize iki saldırı girişimi var. Önce bir grup kapıyı zorluyor, tekmeliyor, polisler tarafından kollarına girilip götürülüyorlar. Nereye götürüldüler bilen yok. Bizim dün gece yaptığımız açıklamanın ardından arkadaşlarımız bir bakana ve bir müsteşara ulaşılıyor. İçişleri Bakanı bir açıklama yaparak diyor ki "Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor". Bu açıklamadan sonra, genel merkezimize tekrar gece geç saatlerde 01:15’te iki kişi geliyor, binaya arkadan çıkmaya çalışıyor yakma girişiminde bulunuyorlar. Sadece İçişleri Bakanı’nın açıklamasından sonra bile yaşadığımız manzara bu.
"İçişleri Bakanı'nı aramış ulaşabilmişsek özür dileyelim"
Telefonlarımıza çıkılmadığı ile ilgili yapılan açıklamada İçişleri Bakanı samimiyse bir çağrıda bulunuyoruz. Dün akşam saatlerine kadar devam eden aramalarımızı inceletsinler. Biz o saate kadar aramış ulaşmışsak biz özür dileyelim ama İçişleri Bakanı kamuoyunu yanıltıyorsa Bakan’ın ya istifa etmesi ya özür dilemesi gerekir.
Türkiye toplumu ikili bir kıskaçla karşı karşıya. İç savaş ve darbe ortamı hazırlanmak isteniyor. Toplumda bir çatışma sağlanmaya ve darbe girişiminin koşulları oluşturulmaya çalışılıyor.
Diğer bir kıskaç da bizi korkutarak muhalefet etmemiz, mücadele yürütmemiz engellenmek isteniyor. Dün itibari ile de bir can kaybı olmasın diye biz elimizden geldikçe tedbir almaya çalıştık ve bir provokasyon olmasın diye parti üyelerimize, il ve ilçe örgütlerimize sağduyu çağrısı yaptık.
"Başkanlık planlarına fırsat vermeyeceğiz"
Provokasyonlara gelmeme konusunda bir çaba sarf ettiğimiz gibi demokratik siyasetteki ısrarımız da sürecek. Ne korkup sineceğiz ne de başkanlık planlarını hayata geçirme oyunlarına fırsat vereceğiz.
Biz dün gerçekleşen saldırıda yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Daha büyük acıların yaşanmaması konusunda Hükümeti sorumluluğa davet ediyoruz. Partimize yönelik saldırılarla ilgili açıklama yapmayan Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan bu sessizliği ile saldırılar karşısında bir rahatsızlık duymadığını ortaya koymuştur. Tersini ortaya koymak, sağduyu çağrısı yapmak herkesin sorumluluğudur. Şu saate kadar bizim bildiğimiz, dün Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’nın devletin görevinin intikam olmayacağı yönünde yaptığı açıklama dışında bir açıklama yapan olmamıştır.
"Kurşun adres sormaz" diyenler çok daha büyük provokasyonları hazırlamanın içerisindedir. Bu koşullarda partimizin korkacağını sanıyorlar.
Biz her şeye rağmen toplumun bu provokasyonlara gelmemesini, sağduyulu yaklaşmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Umuyoruz hükümet kaç kişinin gözaltına alındığını, kaç kişi hakkında soruşturma açıldığını kamuoyu ile paylaşır.