HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin 5 belediyesine kayyım atanmasına tepki göstererek, "HDP, Türkiye’de 6 milyon insanın oyunu almış bir partidir, TBMM’de 3’üncü büyük partidir. HDP’yi yok saymak, boğmak, kriminalize etmek hiç kimsenin hakkı değildir, hiç kimsenin haddi değildir" dedi. İktidara seslenen Buldan, "Size asla biat etmeyeceğiz. Sizin önünüzde diz çökmeyeceğiz. Meclis’te temsiliyetimiz var, milletvekillerimiz var, hala belediye eş başkanlarımız var. Tek bir belediyemiz kalsa bile demokrasi ve barış mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Demokrasi güçlerine de çağrı yapan Buldan, "Belediyesi’ne kayyım atayan zihniyet, Siirt’e kayyım atayan zihniyet, İstanbul’a da İzmir’e de Ankara’ya da kayyım atamayı mutlaka aklından geçirecektir. Biz bugün eğer hep birlikte Iğdır’a atanan kayyıma ses çıkarmazsak, Siirt’e güçlü bir şekilde itiraz etmezsek; İstanbul’a, Ankara’ya, Antalya’ya, İzmir’e, Mersin’e atanacak olan kayyımlarda hepimizin sorumluluğu olacaktır." dedi.
Dün Siirt'te Belediyesi Eş Başkanı'nın kapısının kırılarak gözaltına alınmasının ardından Siirt Belediyesinin binasına Türk Bayrağı asıldığını ve İstiklal Marşı okunduğunu belirten Buldan, "Siirt hangi ülkenin toprakları içerisindedir? Siirt Türkiye topraklarının içerisinde olan bir kenttir. Başka bir ülke toprağına gidip orayı mı işgal ettiniz ki Türk bayrağı asıp İstiklal Marşı okuyorsunuz? Neyin mesajını kime vermeye çalışıyorsunuz?" diye sordu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin İstanbul İl Örgütü’nde Siirt, Iğdır, Baykan, Kurtalan ve Altınova belediyelerine yapılan kayyım atamalarına tepki gösterdi. Buldan, zor günlerden geçildiğini belirterek, “Bu zor günlerde, özellikle salgının devam ettiği bir süreçte, tüm dünyanın salgınla mücadele ettiği bir dönemde AKP ve küçük ortağı MHP’nin HDP ve Kürtlerle yeniden bir mücadele anlayışını ortaya koyduğunu, Kürtleri ve HDP’yi hedefe aldığını bir kez daha gördük” dedi. Buldan şunları söyledi:
"Milyonlarca insanın kazanmış olduğu yerler gasp edildi"
"Zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günlerde, özellikle salgının devam ettiği bir süreçte, tüm dünyanın salgınla mücadele ettiği bir dönemde AKP ve küçük ortağı MHP’nin HDP ve Kürtlerle yeniden bir mücadele anlayışını ortaya koyduğunu, Kürtleri ve HDP’yi hedefe aldığını bir kez daha gördük. Daha önce de söyledik bu iktidar fırsatçıdır, bu iktidar aynı zamanda Kürt düşmanı, Alevi düşmanı, kadın düşmanı bir iktidardır. Dün bir kez daha gördük ve tanıklık ettik ki bu fırsatçı anlayışıyla birlikte Kürt halkının, demokrasi güçlerinin ve Türkiye’de muhalefet eden milyonlarca insanın kazanmış olduğu yerler, mekanlar bir kez daha gasp edildi, bir kez daha halkın iradesi yok sayıldı. Daha önce de 8 belediyemize kayyım atanmıştı salgının devam ettiği bu dönem içerisinde. Daha önce açıklamalarımızda söyledik, ifade ettik: Bu bir darbe anlayışıdır, bu bir fırsatçılıktır. AKP bu salgın döneminde fırsatçılığını ortaya koymuştur ve bunu bir yönetim şekli haline getirmiştir.
"Hiçbir dönem Kürtler bu kadar yok sayılmadı"
"Dün Iğdır Belediyemiz, Siirt, Baykan ve Kurtalan ve Muş-Altınova belediyemiz AKP iktidarı tarafından gasp edildi. Belediye eş başbakanlarımızın yerine kayyımlar atandı. Belediye eş başkanlarımız gözaltına alındı. Hem de hukuksuz bir şekilde gözaltına alındılar. Bir kez daha AKP darbeci zihniyetini ortaya koymuştur. Bu ülke tarihi darbelerle dolu bir tarihtir. Ancak hiçbir zaman, hiçbir dönem bu kadar talancı, bu kadar inkarcı, bu kadar insanların kazanımlarını yok sayan bir anlayış bu ülkeye hakim olmamıştır. Bizler 80’leri yaşayan, 90’larda faili meçhulleri gören, buna tanıklık eden ve mağduru olan, 2000’li yıllarda ülkeyi yönetenlerin zulmüyle karşı karşıya kalan bir gelenekten geliyoruz. Ancak hiçbir dönem bu dönem olduğu kadar Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının, Kürtlerin yok sayıldığı inkar edildiği bir dönem olmamıştır. En fazla şiddet ve baskı politikası, inkar politikası, yok sayma politikası bu dönemde AKP iktidarı ile bu ülkeye hakim olmuştur.
"Darbeler sadece tankla topla yapılan şeyler değildir"
Toplam 45 belediyemiz bugün itibariyle AKP hükümeti tarafından gasp edilmiştir. Bu darbe anlayışını biz şöyle ifade etmek istiyoruz: Darbeler tankla topla, zorla, özellikle asker ve polis gücüyle yapılan şeyler değildir sadece. Aynı zamanda bir halkın seçmiş olduğu temsilciyi görevden alıp yerine atanmış bir insanı getirerek o mekanların sahibi yapmak da bir darbedir. Her darbe silahla yapılmıyor, her darbe katliamla yapılmıyor. Darbe böylesi günlerde özellikle bazen Kürt halkının seçtiklerine, bazen Alevi toplumunun cemevlerine, bazen mezarlıkta yatan ölülerin mezar taşlarına da yapılıyor. Bu dönem bunu çok gördük. Belediyelerimiz gasp edildi. Alevi toplumunun cemevlerine saldırılar gerçekleşti. Kürt halkının çocuklarının yattığı mezarların mezar taşları kırıldı; mezarlar tahrip edildi, mezarda yatan insanların aileleri ikinci kez öldürüldü. Bunun adı darbedir. Bu darbe anlayışı bugün Türkiye’ye hakim olmuştur. Biliyoruz ki ellerinde medya gücü var, yargı gücü var. Biliyoruz ki ellerinde polis gücü var. İşte bu güçlerine dayanarak, bunlardan güç alarak bu kadar zorbalık, haksızlık, hukuksuzluk uygulanıyor Türkiye halklarına.”
"HDP’yi yok saymak, kriminalize etmek hiç kimsenin haddi değil"
"HDP, Türkiye’de 6 milyon insanın oyunu almış bir partidir, TBMM’de 3’üncü büyük partidir. HDP’yi yok saymak, boğmak, kriminalize etmek hiç kimsenin hakkı değildir, hiç kimsenin haddi değildir. HDP milyonların gönlünde taht kurmuş, her seçim döneminde oylarını artırarak bu ülke toplumuna umut vermiş ve vicdanlarında yerini edinmiştir. Hiçbir seçimde, önümüze konan engellere rağmen başarısız olmadık. Her seçimde büyüdük, her seçimde genişledik, işte iktidarın korkusu aslında budur. HDP’nin büyümesi, genişlemesidir. HDP’nin halka vermiş olduğu umut ve cesarettir. Ama şunu ifade etmek isteriz ki halkımızdan aldığımız umutla cesaretle biz bu ülkeyi yönetmeye adayız. Ve bundan sonraki seçimlerde önümüze gelecek sandıklarda bu ülkeyi yönetmek için Türkiye toplumunun HDP’ye vereceği gücü biliyoruz, HDP’ye vereceği desteğin farkındayız. Bu güç ve destek farkındalığı ile birlikte bugün Türkiye’de yaşananlara ses çıkarmak, itiraz etmek bizim görev ve sorumluluğumuzdur."
"O belediyeler birer karakol haline dönüştürülmüştür"
"Belediyelerimize atanan kayyımları kabul etmiyoruz. Sadece dün atanan 5 kayyımı değil, bundan öncekileri de kast ederek söylemek isterim ki hiçbir kayyım meşru değildir. Halkın nezdinde bu kayyımların hiçbir meşruluğu yoktur. O belediyeler birer karakol haline dönüştürülmüştür. O belediyelerden içeri halk değil sadece güvenlik güçleri girmiştir, bundan sonra da böyle olacaktır. Iğdır, özel bir kenttir. Iğdır’da sadece Türkler ve Kürtler değil; aynı zamanda Azeriler, Terekemeler, farklı inançlar da yaşamaktadır. Iğdır, halkın HDP’den yana tercih yaptığı, hem belediye hem genel seçimlerde 1’inci parti olarak çıkardığı bir kenttir. Hatırlarsınız, 31 Mart Yerel Seçimlerinde İYİ Parti, Iğdır’da aday göstermedi; ‘HDP kaybetsin AKP kazansın’ dedi. Ama buna rağmen Iğdır halkı tercihini HDP’den yana yaptı. HDP’li belediyeler, sadece Iğdır değil bütün belediye eş başkanlarımız, halkın içinde halka hizmet eden, hiçbir ayrım yapmadan Türküyle, Kürtüyle, Azerisiyle, Terekemesiyle halklar arasında ayrım yapmadan, eşit hizmet anlayışını bu ülkeye, bu coğrafyaya yaymaya başladılar. İşte iktidarın korktuğu, iktidarın tam da hedef aldığı budur. HDP büyümesin, HDP genişlemesin, HDP halklar içerisinde yer edinmesin kaygısıdır, korkusudur. Oysa biz biliyoruz ki bugün Iğdır’da bir sandık kurulsa, Iğdır halkı tercihini bir kez daha HDP’den yana yapacaktır.
"Başka bir ülke toprağına gidip orayı mı işgal ettiniz ki.."
Siirt’te gördüğümüz manzara korkunç bir manzaradır. Siirt Belediyesi gasp edilirken oradaki belediye eş başkanlarımız görevden alınırken; eş başkanımız Berivan Helen Işık’ın evinin kapısı kırılarak içeriye girilmiş ve arama yapılmıştır. Daha önce de belediye eş başkanlarımızın gözaltına alındığı dönemlerde kapılar kırıldı, evler arandı, zorbalıkla, zorla, zulümle gözaltılar yapıldı. Dün bunlardan sadece bir tanesine tanıklık ettik. Hemen arkasından Siirt Belediyesinin binasına Türk Bayrağı asılmış, İstiklal Marşı okunmuştur. Siirt hangi ülkenin toprakları içerisindedir? Siirt Türkiye topraklarının içerisinde olan bir kenttir. Başka bir ülke toprağına gidip orayı mı işgal ettiniz ki Türk bayrağı asıp İstiklal Marşı okuyorsunuz? Neyin mesajını kime vermeye çalışıyorsunuz? Bunu özellikle iktidara sormak isterim. Zor günlerden geçiyoruz bunun farkındayız. Ancak şunu da belirtmek isterim ki bin yıl da geçse o belediyeleri seçimle kazanamayacaksınız. Türkiye halkları, Kürt halkı, tercihini Iğdır’da da Mardin’de de, Diyarbakır’da da, Siirt’te de, Van’da da HDP’den yana yapacaktır. Bunun önüne hiç kimse geçemeyecektir.
"Ses çıkarmazsak İstanbul’a, Ankara’ya atanacak olan kayyımlarda hepimizin sorumluluğu olacak"
"HDP Türkiye’de artık siyasi bir güçtür. Ülkeyi yönetmeye aday bir partidir. Bu siyasi gücün vermiş olduğu kararlılıkla birlikte bundan sonraki seçimlerde HDP kilit bir partidir. HDP olmadan Türkiye’de siyasi dengeler asla yerine oturamayacaktır. İşte HDP’ye bundan sonra böyle bir gözle bakmanız gerekiyor. Milyonları yok sayarak, milyonların iradesini gasp ederek bu ülkeyi yönetemezsiniz. Demokrasi güçlerine çağrı yapmak isterim. Iğdır Belediyesi’ne kayyım atayan zihniyet, Siirt’e kayyım atayan zihniyet, İstanbul’a da İzmir’e de Ankara’ya da kayyım atamayı mutlaka aklından geçirecektir. Biz bugün eğer hep birlikte Iğdır’a atanan kayyıma ses çıkarmazsak, Siirt’e güçlü bir şekilde itiraz etmezsek; İstanbul’a, Ankara’ya, Antalya’ya, İzmir’e, Mersin’e atanacak olan kayyımlarda hepimizin sorumluluğu olacaktır.
"Size asla biat etmeyeceğiz"
İktidara şunu ifade ederek sözlerimi tamamlamak isterim. Size asla ‘eyvallah’ demeyeceğiz. Size asla biat etmeyeceğiz. Sizin önünüzde diz çökmeyeceğiz. Biz Türkiye halklarının, Türkiye toplumunun gönlünde taht kuran, 6 milyondan fazla oyu olan bir siyasi partiyiz. Meclis’te temsiliyetimiz var, milletvekillerimiz var, hala belediye eşbaşkanlarımız var. Tek bir belediyemiz kalsa bile demokrasi ve barış mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu ülkeye barışı da demokrasiyi de özgürlükleri de bizler getireceğiz, bizler yaşatacağız. Yeter ki birlik olalım, yeter ki demokrasi güçleri bizimle olsun ve bu zorbalık karşısında itiraz etsin, dayanışma duygularını bizlerle paylaşsın.