Gündem

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Temel: Kılavuzu Bahçeli olanın Kürtlere söyleyecek sözü yoktur

12 Temmuz 2021 14:24

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretine ilişkin olarak, "Birkaç gün önce Erdoğan bu kentte güya Kürtlerle buluşmaya, ‘Kürt halkıyla sorunu yokmuş’ mesajını vermeye geldi. Bir kere peşinen şunu söyleyelim: Kılavuzu Bahçeli olan birinin Kürtlere söyleyecek sözü yoktur." değerlendirmesini yaptı

Türkiye’nin koyu bir faşist rejimin insafına terk edildiği yönünde bir algı yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Temel,  "Sanki Türkiye’de her koşulda direnenler yokmuş gibi bir ruh hali, bir psikoloji toplumun tümüne hakim kılınmaya çalışılıyor. Bunu en çok da inkar ve imha siyasetinin korkunç boyutlarına maruz bırakılan Kürt halkına dayatıyorlar. Birkaç gün önce Erdoğan bu kentte güya Kürtlerle buluşmaya, ‘Kürt halkıyla sorunu yokmuş’ mesajını vermeye geldi. Bir kere peşinen şunu söyleyelim: Kılavuzu Bahçeli olan birinin Kürtlere söyleyecek sözü yoktur." dedi.

Dün Muş İl Kongresine katılan Temel şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye’nin en faşist, en koyu ırkçı zihniyeti olan MHP ile iş tutan ve bunun sonucunda Kürtlere on yıllardır kan kusturan bir zihniyetin Amed’de Kürt halkına söyleyecek sözü yoktur. Ezberletilmiş, komik duran birkaç Kürtçe sözü yanlış söyleyerek bir halkın dilini, kültürünü, kimliğini aşağılayamazsın. Kayyım atayacaksın, Kürtlerin kendisini yönetmemesi için kendi iradesini oluşturmaması için elinden gelen bütün zulüm politikalarını devreye sokacaksın, Kürtçe sokak isimlerini tek tek indireceksin, Kürdistan’da Kürtçe ve Kürtlük adına ne varsa silip yerine faşizan isimleri takacaksın ama Amed’e gelince "Kürtlerle sorunum yok" diyeceksin. O meydanda Amedliler yoktu.

AKP’nin Kürt halkına Türkiye demokrasi güçlerine vaat edeceği hiçbir şey yok. Her gün kan kaybediyor, zemin kaybediyor. O telaşla, o aceleyle plansız, programsız, niye olduğu belli olmayan ziyaretler gerçekleştiriyor. Bazıları da el altından kaynatıyor AKP Kürt sorununa yönelecek, Kürt seçmenlere el uzatacak, yeni süreçler başlatacak, Kürtlerle bu konuyu tekrar çözüm zeminine taşıyacak diye. Buradan şunu net söylüyoruz: Amed meydanında Kürtlerin temsilcilerine küfreden, hakaret eden, aşağılayan bir zihniyetle Kürt halkının işi yoktur. Bunlar çürümüş olan, yenilmiş olan, kan kaybeden bir iktidarın kendini kurtarmak için son çırpınışlarıdır. Faydasız ve kesinlikle sonuçsuzdur. AKP lideri, AKP temsilcileri ne derse desin iradesini, vicdanını, adaleti, hukuku, Kürt sorununu MHP’ye ipotek eden bir zihniyetle bu halkın işi yoktur. 

"Cumhur ve Millet ittifakları Türkiye’nin ırkçılarına iradelerini teslim etmiştir"

Türkiye iki kutba mecbur bırakılıyor. Bir kutup AKP-MHP, diğeri CHP öncülüğünde örgütlenen Cumhur ve Millet ittifakları. Bu iki kutbun da en önemli özelliği şudur: Türkiye’nin milliyetçilerine, ırkçılarına iradelerini teslim etmiştir. Bir taraftan MHP’nin ırkçı şoven politikaları diğer taraftan İyi Parti’nin bir türlü Kürtleri, HDP’yi, demokrasi güçlerini hazmedemeyen ismini bile telafuz edemeyen tutuculuğu, milliyetçiliği belki de bir adım ötesi ırkçılığı. Türkiye halkının ırkçılara iradesini teslim etmiş güçlere ihtiyacı yoktur. O yüzden burada HDP ve HDP’nin temsil ettiği bloğun önemi ortaya çıkıyor. HDP’ye yaptıkları baskının % 1’ini dünyanın en güçlü partisine yapsalar, işte Türkiye’nin en güçlü partisi güya AKP, bu baskıların yüzde 1’i AKP’ye yapılsa, AKP 3 günde darmadağın olur. HDP on yıldır sistematik olarak bir soykırım ve tasfiye politikasıyla karşı karşıyadır. 6 yıldır yöneticileri, eşbaşkanları, vekilleri tutuklanmakta ve nihayetinde kapatma davasıyla karşıya bırakılmaktadır. Ancak bu tasfiye politikasının hiç karşılığı yoktur. 

"Bütün demokrasi güçlerinin ve muhalefetin mutlaka birlikte yürüyeceği bir yol vardır"

Kürt halkı ne istiyor, HDP ne istiyor, Kürt halkıyla dayanışma içinde olan demokrasi güçleri ne istiyor basit bir şekilde anlatalım. Sözümüz belki de muhalefetidir, bu konuda siyaset yapma iddiası taşıyan tüm güçleridir. Türkiye’de demokrasi adına, adalet adına, özgürlük adına hareket ettiğini iddia eden herkesin mutlaka ama mutlaka buluşacağı bir zemin, birlikte hareket edeceği bir yol vardır. 

"Kürt sorunun demokratik çözümünü düşünmeyen hiçbir güçle işimiz olamaz"

HDP ve bileşenleri, demokrasi güçleri ve HDP’yi HDP yapan halk şu sözü bize her yerde söylüyor: Kürt sorununun demokratik çözümünü savunmayan hiçbir siyasetle işiniz olmasın. Kürt sorununa demokratik çözüm vaadinde bulunmayan hiçbir güçle HDP ve HDP’nin oluşturduğu demokrasi ittifakının bir işi olamaz. 

"Kürtler ve HDP de bir tarafta durur yanılgısına hiç kimse kapılmamalıdır"

Bu söz Türkiye’de iktidarı düşünen bütün güçler için geçerlidir. Kayyımları görevden alma sözü vermeyen hiçbir siyasetle Kürdün işi olmaz. Demokratik siyaset yaptıkları için içeri atılan arkadaşlarımızı özgür bırakacak bir siyasi af sözü vermeyen hiçbir siyasi anlayışla HDP’nin işi olamaz. Ekolojik tahribat yaratmış projeleri iptal etme sözü vermeyen, bu projeleri yürütenlerden hesap sorma sözü vermeyen hiçbir siyasetle işimiz olamaz. Kürtler de HDP de demokrasi güçleri de işin bir yanında durur yanılgısına hiç kimse kapılmamalıdır. HDP ilkeler çerçevesinde hareket eder, bu ilkeler düzeyinde sözler bunların daha fazlasını içermelidir. Kadın özgürlüğü, gençlerin yaşam ve eğitim hakkı vs. 

"Türkiye’ye demokrasi getireceğiz"

Bütün bu tartışmalardan çıkan yol haritamızı herkesle paylaşacağız. Türkiye’de Kürtlerin varlık sorunu çözülmeden demokrasi, özgürlük ve adaletin sağlanmayacağını söyledik. Bunların sağlanmasının bir koşulu şudur: Kürt iradesini, Kürdün temsilini kabul etmektir. İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde süren amansız tecrit devam ettiği sürece, onun çözüm perspektifi ve iradesi muhatap alınmadığı sürece Kürt sorununun çözülmeyeceğini Kürt halkı bütün netliğiyle ortaya koyuyor. O yüzden bizim en önemli gündemlerimizden biri de Kürt sorununa demokratik çözüm perspektifidir ve dolayısıyla Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılarak bu sürece doğrudan müdahil olmasını sağlamaktır. Bu yüzden bu toplantının şiarı bu tecridi kıracağız, Kürt sorununun demokratik çözümünün yolunu açacağız, Türkiye demokrasi ve adalet getireceğiz."