Gündem

"HDP, en uzaktakiler için bile 'Dimyat'taki pirinç'; oylarına herkes talip"

İyi Parti'nin her kesimden oy alma iddiası ne kadar gerçekçi?"

28 Mayıs 2018 15:37

Cumhuriyet yazarı Kemal Can, seçimlere bir aydan az bir süre kaldığını hatırlatarak, iktidar blokunda eldeki seçmeni korumanın kaygısının öne çıktığını yazdı. Oy oranını önemli ölçüde koruyan HDP'nin 24 Haziran seçimlerinde kritik bir rol oynadığını; " En uzaktakiler için bile, “Dimyat’taki prinç” olmayı sürdürdüğünü" ifade eden Can, "İktidarın değişmesi için barajı geçmesi, ikinci turu kazanmak için de desteği şart olan HDP’nin oyuna herkes talip" dedi. 

Kemal Can'ın, "Başkasının oyu Dimyat’taki pirinç" başlığıyla (28 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Aşırı erken seçim için artık bir aydan az süre kaldı. Bütün partiler, adaylar seçim stratejilerini oluşturup alana çıktılar. Son derece sınırlı kampanya süresi olduğu için, iktidar blokunda eldekini korumak veya ciddi bir kayba uğramama kaygısı öne çıkıyor. Muhalefette ise, seçmen desteğini genişletme konusunda bazı ataklar dikkat çekiyor. Evdeki bulgur kime yetecek, Dimyat’tan pirinç gelecek mi? İşte, beş soru on cevap: 

• Cumhur İttifakının stratejisi kendi seçmeni dışına ne kadar açılıyor? 

AKP’nin seçim manifestosu, seçim beyannamesi, aday belirleme tercihleri ve seçim öncesinde uygulamaya konan paketler seçim stratejisinin mevcut seçmenini korumak üzerine kurulduğunu gösteriyor. MHP ise kucaklayıcılıkta değil, ötekileştirmede sınırları zorluyor. 24 Haziran sonrası vaatler de, işsizlik, enflasyon, döviz artışı gibi herkesi ilgilendiren ve zaten yapılması gereken acil çözüm başlıklarından oluşuyor. Yıllardır ötekileştirilmiş kesimler için ne açılım ne de yaklaşım var. 

İktidarın seçim önceliğini evdeki bulgura göre yapmasının iki sebebi var.Birincisi, yıllardır iktidarda kalmasını sağlayan kesimlerin seçeneksizlik ve mecburiyetlerden dolayı yine aynı tercihi kullanacaklarına inanılması. Bu konudaki riskler de, kriz / beka korkusu veya “münafıklık” tehdidi ile azaltılmaya çalışılıyor. İkincisi ise, kendi seçmeni dışındaki kesimlere ilişkin verecek bir cevabının olmaması. Zayıf bir açılım yerine, bir kapanma tercih ediliyor. MHP de buna daha yüksek dozda katılıyor. 

• CHP’nin tercih ve açılımları ne kadar kucaklayıcı? 

Cumhurbaşkanlığı adaylığı açısından kendi kemik seçmenini memnun edecek bir tercih yaparak Muharrem İnce’yi aday gösteren CHP, başka kesimlere açılmak, onlara mesajını iletmek, onları etkileyebilecek vaatler konusunda en atak parti görüntüsünde. Hem Muharrem İnce’nin yürüttüğü kampanya, hem de önceki gün açıklanan seçim beyannamesi bu açıdan cesur ve şaşırtıcı çıkışlar içeriyor. Adaylar konusunda da bu tavırın abartılı izleri görülüyor. 

Muhalefetin lider partisi olma yolunda etkili ve belirleyici adımlar atan CHP ve Kılıçdaroğlu, bu kuşatıcı yaklaşıma ilişkin cesareti, büyük ölçüde referandum süreci ve Adalet Yürüyüşü sırasındaki deneyimlerden çıkardı. Daha sonra, İYİ Parti’ye 15 transfer, çatı aday ve ittifak görüşmeleri sırasında, tabandan beklenenden daha yumuşak tepkiler gelmesi ve kabul etme sınırlarının genişlemesi de cesareti büyüttü. Duyanların ne kadar artacağı belirsiz olsa da, daha çok kişiye konuşma gayreti sürüyor. 

• İYİ Parti’nin her kesimden oy alma iddiası ne kadar gerçekçi? 

Önce MHP içindeki güçlü bir muhalefet hareketi olarak dikkat çeken, sonrasında da referandum sürecinde etkili bir hayır kampanyası yürüten Meral Akşener, İYİ Parti’yi kurarken her kesimden oy alma iddiasını dile getiriyordu. Ancak, İYİ Parti’nin muhalefetin ortak bir zemin kurma girişimlerinde takındığı tavır ve farklı kesimlere dönük cesaretli mesajlar veremeyip, söylemini netleştirememesi bu iddiayı biraz zayıflattı. Bu yüzden yakalanan zemini korumak öncelikli hale geldi. 

İYİ Parti kurmayları ve alanda çalışan teşkilatlar, “Görünene bakmayın, bizeyönelecek büyük bir dip dalga var” sözünü sıkça kullanıyor. Bu sonuca ilişkin beklentiyi de büyük ölçüde, rahatsız iktidar seçmeni için tek adres olmaları şeklinde negatif bir motivasyona dayandırıyorlar. Söyledikleriyle, iddialarıyla, vaatleriyle daha geniş kesimlerin oyuna talip olmak konusunda ise hâlâ fazla argüman üretilemiyor. 

• HDP’nin oy tabanını genişletme gayretleri hangi yönde ilerledi?

Yürütülen yoğun kuşatma ve kriminalizasyon nedeniyle zorlanan HDP, neredeyse diğer bütün siyasi aktörler tarafından yalnızlaştırılan bir alana itildi. Ancak, bir süre sessiz kalsa da oy oranını önemli ölçüde koruduğunu gösteren HDP, 24 Haziran’da oluşacak tablodaki kritik rolü, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için önemi, dolayısıyla denklemdeki ağırlığını güçlendirdi. En uzaktakiler için bile, “Dimyat’taki prinç” olmayı sürdürdü. 

İktidarın değişmesi için barajı geçmesi, ikinci turu kazanmak için de desteği şart olan HDP’nin oyuna herkes talip. HDP de, bir taraftan demokratik özerklik taleplerini “yumuşatarak”, bir taraftan da özellikle İstanbul’da neredeyse hiç Kürt aday göstermeyerek CHP’nin biraz boşaltmış göründüğü sol muhalif tabana ve özellikle Alevilere daha güçlü biçimde yöneldi. Elbette, siyasi perspektifi genişletmeyi zorlayan Demirtaş’ın adaylığı da önemli bir faktör. 

• SP’nin popülerliği ve yarattığı etkinin muhtemel sonuçları neler? 

Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’nun, seçim sürecinin başından itibaren yürüttüğü aktif ve açılımcı tutumuyla ne kadar destek alacağı belirsiz ama büyük bir ilgi topladığı tartışılmaz gerçek. Muhafazakâr tabanda çok sorunlu bir algısı olan CHP ile ittifaka girmek, Kürt meselesi konusunda cesur ve iddialı açılımlar önermek dışında, özellikle Karamollaoğlu’nun üslubu Saadet Partisi’ne çok uzak olanların bile ilgisini çekti. 

Saadet Partisi’nin millet ittifakına taşıyabileceği oy, CHP ile birlikte görünmenin sonuçları ve hâlâ AKP’de olan Kürt oylarını nasıl etkileyeceği henüz cevapları oluşmamış sorular. Fakat, Saadet Partisi’nin kendi tabanından daha geniş bir zemine konuşma gayreti, dindar ve muhafazakârların iktidarı desteklemekten ve kendi içlerine kapanmaktan başka seçenekleri olmadığı algısını önemli ölçüde kırdı.