Hazine Müsteşarlığı’nda çok sayıda kişinin görevinden alındığı belirtildi.
Wall Street Journal Türkiye’den Kerim Karakaya’nın haberine göre, görevden almalar bugün sözlü şekilde personele duyuruluyor. Konuya ilişkin konuşan bir yetkili, “Çok sayıda görevden alma var. Şu an bizde sayının kaç kişi olduğunu bilmiyoruz. Çünkü süreç devam ediyor” diye konuştu.
WSJ Türkiye’nin ilk etapta edindiği bilgilere göre görevden alınanlar arasında Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Fatih Sezer, İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Arslan Baş ile Personel Dairesi Başkanı Mustafa Bitiren de bulunuyor. Arslan Baş'ın daha önce sağlık sorunları nedeniyle görevden ayrılma talebinde bulunduğu belirtiliyor.
Kamu Finansmanı Genel Müdür Yardımcıları Fatih Bozkurt ve Tolga Yücel, Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcıları Levent Eren ve Tahir Canatan’ın görevden alınan isimler arasında olduğu öğrenildi.
Bununlar birlikte daha orta düzey yöneticilerden Dışekonomik İlişkiler’den bir daire müdürü ve İdari Mali İşler Başkan Yardımcısının da görevden alınanlar arasında olduğu belirtildi.
Müsteşarlıktan resmi açıklama henüz gelmedi.
Bu arada 11 yıllık Hazine Müstaşarlığı görevinden Ağustos ayında ayrılan İbrahim Çanakçı, IMF icara direktörlüğündeki görevinde bugün resmen başladı.
Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, bugünkü (4 Kasım 2014) yazısında Hazine Müsteşarlığı’nın “paralel yapı” olarak nitelendirilen Gülen cemaatinin en iyi kadrolaştığı kurumların başında geldiğini yazmıştı.
Sevilay Yükselir, “Paralel’in Hazine’si” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
‘Paralel’in Hazine’si’
Yazdıkça yağıyor. Sürekli bilgi aktarılıyor. Ve gelen bilgileri okudukça da aklım şaşıyor. Hiç kuşkusuz Ergenekon, Balyoz ve tamamen Paralel Yapı'nın organizasyonunda yürüyen davaların tümü önemlidir ancak kamuoyunda Askeri Casusluk Davası olarak bilinen bu dava bana göre hepsinden önemli. Çünkü bu operasyonla hedeflenen, devleti tümden çökertmek olduğu için sadece TSK'nın değil aynı zamanda bürokrasinin de altı oyulmaya çalışılmış.
Dün davanın mağdur avukatlarından Mahir Işıkay aradı ve bir noktada hataya düştüğümü söyledi. Işıkay bu operasyonla 1500 değil tam 15 bin kişinin fişlenip itibarsızlaştırılmaya çalışıldığının altını çizdi. Bu konuyu daha geniş ele alacağım ancak ondan önce yine konuyla yakından ilgili bir okurumun gönderdiği e-postayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Okurum bu operasyonla Paralel Yapı'nın bürokrasinin neresinde ve nasıl çöreklendiğini bakın nasıl özetlemiş:
"AK Parti iktidarıyla sağlanan siyasi istikrar sonucu elde edilen sürdürülebilir büyüme ve ekonomik istikrar başarıları nedeniyle Hazine Müsteşarlığı'ndaki kurum içi yapılanma uzun süre görmezden gelinmiştir. Ancak kurum paralel yapı olarak bilinen Gülen örgütünün en iyi kadrolaştığı kurumların başındadır. AK Parti hükümetleri döneminde kuruma alınan uzman yardımcıları ile Hazine kontrolörlerinin önemli kısmı bu örgüte yakın kişilerdendir. Hazine kontrolörleri sayısı görece fazladır, nedeni de sınavı bizzat Kurul'un kendisinin yapması ve Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Aktaş'ın Hazine kontrolörü kökenli olmasından kaynaklanmaktadır. Sorular, kurum imamı tarafından sınava gireceklere dershaneler üzerinden servis edilmektedir. Bakan ve müsteşar danışmanlarının neredeyse tamamı cemaate yakın kişiler arasından seçilmektedir. Bu kişiler, daha sonra daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve genel müdür olarak atanmaktadır. Personel Dairesi başkanı, Hazine kontrolörler kurulu başkanı, hukuk müşavirleri, bazı genel müdür, genel müdür yardımcıları ve daire başkanlarının çoğu bu cemaate yakın kişilerdendir.
Çalışanlara ek gelir getiren yönetim kurulu üyelikleri de bunlar arasında pay edilmekte, gelirin bir kısmı da 'himmet' adı altında örgüte bağışlanmaktadır. İşe alınacak kişileri kurum dışından bürokrasi imamı tarafından tespit ederek Bakan danışmanlarına ve personel dairesi başkanına iletir. Bunlar firesiz şekilde işe alınır. 3 yıl sonra bunların arasından en güvenilir kişiler Müsteşar'a danışman olarak atanır. Yurtdışı mastırından sonra paralel yapı açısından daha güvenilir olanlar Bakan danışmanı olarak atanır. Bunların maddi açıdan rahat etmesi için KİT yönetim kurulu üyeliklerine atanırlar ve lojman tahsis edilir. Bu kişiler kurumdaki her gelişmeden bürokrasi imamını bilgilendirir. Kendilerinin istemediği bir kişinin atama kararnamesi olursa bürokrasi imamı aracılığıyla güvenlik soruşturmasına müdahale edilerek Başbakanlık'tan geri dönüşü sağlanır!"
Okurumun anlattıkları bu kadarla sınırlı değil tabii. Malumunuz yerim sınırlı ama kimse merak etmesin imkân buldukça bu konuyu yazmayı sürdüreceğim. Zira ortada büyük mağduriyetler var. Bunların derhal giderilmesi gerekiyor. Bu mağduriyetlerin oluşmasında en büyük sorumlu da maalesef Ekonomiden Sorumlu Bakan Ali Babacan ve ona bağlı kurum Hazine Müsteşarlığı'dır. Günlerdir bu konuyu yazmama karşın Babacan'dan da bürokratlarından da bir açıklama gelmedi. Yarın kendilerine bazı somut sorularım olacak. Umuyorum ki onlara yanıt verecek cesareti bulurlar. Bulmalılar da, zira bu davada fişlenen bürokratlardan çoğunun ruh sağlıkları bozulduğu için psikiyatrik destek almışlar. Yani konu son derece ciddi ve Hazine Müsteşarlığı üst yönetiminin de bu ciddiyeti kavraması şart. Ve kusura bakmasınlar ama takındıkları tavrın sorgulanması da bu yüzden kaçınılmaz.