Hannoversche Allgemeine Zeitung’un Suriye’deki duruma ilişkin yorumunda Pentagon’da Türkiye-Suriye sınırında bir uçuşa yasak bölge oluşturulmasını savunanların sayısının arttığı kaydediliyor.
"Pentagon’da Türkiye-Suriye sınırı boyunca, mülteci ve isyancılara kaçış imkânı sunan bir uçuşa yasak bölge oluşturulması gerektiğinin artık zamanı geldiğini düşünenlerin sayısı artıyor. Ama ülkedeki herkes Beyaz Saray’ın başkanlık seçimlerine kısa bir süre kala bu kadar kapsamlı bir karara imza atmayacağını iyi biliyor. Bu muhtemelen Rus tarafının da hesaba kattığı bir durum. Rusya’ya göre Suriye’deki ateşkesi bozmak için Amerikan başkanlık yarışının ortasından daha iyi bir zaman olamaz. O nedenle Beşar Esad’ın harekete geçmesi sadece bir zaman meselesi."
Münih’te çıkan ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung, Esad’ın diplomatik çözüme yanaşmayacağı görüşünü savunuyor.
"Rusya, Suriye harekâtı ile dünya sahnesine bomba gibi geri çıkmayı başardı ve Esad rejiminin istikrarını sağladı. Ancak Suriye'nin içinde bulunduğu durum hala aynı. Bu savaş, askeri imkânlarla kazanılacak bir savaş değil. Bu görüşü Moskovalı diplomatlar da sık sık dile getiriyor. Ancak Moskova, kayıtsız şartsız Esad hükümetine destek verdiği ve Esad da yakınları ile rahatsız edilmeden lüks yaşantısını sürdürebildiği sürece diplomatik bir çözüme riayet etmeyecektir."
Frankfurter Rundschau gazetesi ise Viyana’da dün yapılan Mülteci Zirvesi’ni yorum sütunlarına taşıyor ve AB liderlerini mülteci politikaları konusunda sert bir biçimde eleştiriyor.
"AB, Viyana’da yapılan Mülteci Zirvesi’nden çıkan sonuçlarla yanlış mülteci politikalarına devam ediyor. Viyana’da bir araya gelen devlet ve hükümet başkanları artık mültecilerden değil, yasadışı göçten bahsediyor. Türkiye ile yapılan tartışmalı mülteci mutabakatı gibi anlaşmaların başka ülkelerle de yapılması öngörülüyor. Kuzey Afrika ülkelerine de mültecileri alıkoyması için para ödenmesi planlanıyor. Eğer Kahire hükümeti, mültecilerin Avrupa’ya geçişini engellerse birkaç milyar euro alacak. Fakat bu paranın Mısır’da hiçbir perspektifi olmadan az hak ve hukukla yaşayan ihtiyaç sahiplerine bir yardımı dokunmayacak. Ama Angela Merkel ve diğer Avrupalı liderlerin amacı zaten makul bir mülteci politikası değil. Onlar sadece Avrupa’nın tecrit politikasının devamını istiyor. Tel örgülerle, ek sınır muhafızları ve bir nevi günah çıkarma pazarlığı ile Avrupa’nın hoş geldin kültürünü bitiriyor. Ama yine de sorunları çözemiyorlar."
Basın turumuzu Frankfurter Allgemeine Zeitung’un aynı konuya ilişkin yorumu ile noktalıyoruz.
"Ne AB zirveleri ne de Alman koalisyon hükümetleri küresel göç sorununu çözebiliyor. Ama hiç şüphesiz anlaşmalar ve verilen sinyaller etkisini gösteriyor. İşte Almanya Başbakanı Merkel de bu şekilde sarf ettiği sözlerin değerini hafife aldı. Her şeyin çoktan söylenmiş ve yasal koşulların açık ve net olması, bazı mesajların yerine ulaştığı anlamına gelmez. İşte Viyana Zirvesi’nden de büsbütün böyle mesajlar çıktı: AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Batı Balkan Rotası’nın yasadışı göçe daimi olarak kapalı kalması gerektiğini vurguladı. Bu tabii Avrupa’nın sınırlarının açık kalması gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Zira dünyanın en büyük ticaret alanının sınırları açık kalmak zorunda. Eğer dış sınırlar etkili bir biçimde kontrol edilebilirse insan, eşya, hizmet veya sermaye hepsi Avrupa’da serbest dolaşıma girebilir."
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Demir