Prof. Dr. Hayrettin Karaman, darbe girişiminin ardından tartışılmaya başlanan "Kutlu Doğum Haftası FETÖ işidir" iddiasına tepki gösterdi. Tartışmaların odağında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in olduğunu hatırlatan Karaman, "Siyaset alanında ülkemize hizmet veren iktidarlı kardeşlerimizden istirham ediyorum: Diyanet’e kıymayın, kıymak isteyenlerin de oyunlarına gelmeyin" diye yazdı.
Karaman'ın görüşleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da dikkatle takip ediliyor.
Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak'ta "Diyanet’e kıymayın!" başlığıyla yayımlanan (8 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Siyasetçinin halkla işi vardır, halkla işi olanın dinle işi vardır, dinle işi olanın da Türkiye’de Diyanet’le işi olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bütün kesimleri ve renkleriyle Türkiye’de yaşayanların önemli bir kurumudur; kanunla bu kuruma verilmiş bulunan “halkı din yönünden aydınlatma” vazifesi bütün halkı içine almaktadır.
Diyanet ortak akılla çalışır, geniş çerçeveli Ehl-i Sünnet Müslümanlığı'nı anlatır, ama buna katılmayanları da bir şekilde kucaklamaya çalışır.
Türkiye’de bu İslam anlayışını beğenmeyenler, kendi dar kadrolu veya karizmatik tek şahsa bağlı İslam anlayışlarını “tek doğru İslam anlayışı” olarak bilirler, bundan asla vazgeçmezler, gerektiği zaman farklı görüntüler verseler de farklı olanları dışlama; ilkeleridir (ya Müslüman saymazlar veya kendi anlayışlarına göre Ehl-i Sünnet'ten dışlarlar).
Diyanet'le uğraşanların ve amaçları karşısında önemli bir engel olarak gördükleri Sayın Görmez’i hedef seçenlerin bir kısmı işte bu gruplardır.
Gezi olaylarında nasıl ağaç bahane edildiyse bu grupların yıkıcı faaliyetleri için de ağaç benzeri bahanelere ihtiyaçları vardır, bunu da ararlar ve bulurlar, ama ilgililer unutmasınlar ve yutmasınlar, bunlar bahanedir, asıl sebebi ise yukarıda ifade ettim.
Halk ile ve dolayısıyla din ve Diyanet ile ilişkisi olan siyasetçiler, sahip oldukları medyatik imkânlar ve sadık bağlılar sayesinde az oldukları halde sesleri güçlü çıkan bu gurupları dinlerler veya bu gruplar çeşitli kılıklarda onlara ulaşırlar, sihirbazlar gibi marifetleri sayesinde siyasetçileri etkilerler, bahaneleri abartırlar, asıl yüzlerini ve amaçlarını örterler, siyasi güç ve imkânı kullanarak Diyanet’i hizaya getirmeye çalışırlar, kurbanlar seçerler, kesince de bir süre mutlu olur, sonra iştahla yeni kurbanların ve tasarrufların peşine düşerler.
Diyanet kesinlikle parti ve grup siyasetine bulaşmamalıdır.
Ama siyasetçiler ve gruplar da Diyanet’i, kendi parti ve grup siyasetine çekmeye, alet etmeye, kendileri için bir şeyler yapmaya zorlamak şöyle dursun teşebbüs bile etmemelidirler.
Diyanet’in statüsü yıllardır tartışılıyor, uygun bir sonuca ulaşılamadı, hükümetlerin Diyanet üzerindeki otoritesi devam ediyor, bu da zaman zaman iyi olmayan tasarruflara imkân veriyor. Bu imkân da ortadan kaldırılmalıdır.
Askeri yönetimlerde, laikçi iktidarlarda ve nispeten demokratik yönetimlerde her şeye rağmen Diyanet önemli sapmalar yapmadı, doğru yolda yürümek için azami gayreti sarf etti ve bunda da -mevcut şartlarda- başarılı oldu.
Diyanet’in yurt içinde ve dışında yaptığı hizmetlerin başka bir İslam ülkesinde eşi ve benzeri yoktur. Ben Diyanet’in, Başkan tarafından yönetilen vakıf aracılığı ile yaptığı yüz akı üç hizmeti hatırlatmak isterim:
İSAM araştırmacı yetiştirme faaliyeti, İSLAM Ansiklopedisi ve İSAM Kütüphanesi.
Birinci faaliyet sayesinde bugün Türkiye’nin devlet hizmetinde veya akademyada hizmet veren birçok birinci sınıf ilim ve fikir adamının yetişmesini sağladı.
İslam Ansiklopedisi bir âbide eserdir.
İSAM Kütüphanesi'nin önem ve özeliklerini (bir manada eşsizliğini) ilgili ilim adamlarına sorun.
İşte bunlar ve benzeri başarılar, Diyanet’e cephe alan zihniyet buraya hâkim olsaydı asla elde edilemezdi!
Siyaset alanında ülkemize hizmet veren iktidarlı kardeşlerimizden istirham ediyorum: Diyanet’e kıymayın, kıymak isteyenlerin de oyunlarına gelmeyin!
Diyanet’ten haklı şikâyetler varsa, olursa bunları geniş çerçeveli bir istişarede ele alın ve bilin ki, yanlışta ısrar edecek bir Diyanet ve bir başkan mevcut değildir.