Gündem

Hayko Bağdat: Baskılar dalga dalga devam edecek

Gazeteci Hayko Bağdat, Türkiye'de adalet duygusunun yıpranmasının tek sorumlusunun hükümet olduğunu söyledi

30 Aralık 2014 19:45

Gazeteci Hayko Bağdat, medyaya yönelik Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca ile başlayan gözaltı ve tutuklama sürecinin dalga dalga devam edeceğini düşündüğünü belirterek, "Devletin karıştığı suçların şeffaf, hesap verebilir bir demokratik çerçeve içerisinde hesabının sorulması yerine o suçları sahiplendiler, meydanlarda o suçları övgüyle anlattılar. Dolayısıyla bu hesap verme noktasında hiçbir bağımsız kurumun buna yeltenmemesini istiyorlar" ifadelerini kullandı.

aktifhaber.com'a konuşan Hayko Bağdat, adalet duygusunun yıpranmasının tek sorumlusunun iktidar olduğunu ve hükümetin en çok adaletten korktuğunu söyledi.

Hayko Bağdat'ın konuşmasından satır başları şöyle:

 

'Medeni dünyada böyle bir şey olmaz'

 

"Her gün başka bir skandal, her gün başka bir gözdağı ve bir şekilde artık 'gazetecilikten tutuklanmadılar' diye bu kadar yıldır dünyaya propaganda yapan hükümetin geldiği son noktayı gösteriyor.

Şunu merak ediyorum, artık bunları geçtik medeni dünyada böyle bir şey olmaz, hiçbir standarda bağlayamayacağımız kadar garip bir durum, bunları geçtik mesela ne arıyorlar bilgisayarında onu merak ediyorum. Telefonunda, bilgisayarında, ipad’inda ne arıyorlar insanların?

Diyelim ki yolsuzluk soruşturmalarının iyi gitmediğine dair kanaati olan bir meslektaşımız bununla ilgili eleştirilerde bulundu. Bu soruşturmayı götüren insanlara karşı güvensizliğini beyan etti zaten başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bu ülkenin bütün siyasetçileri güvenmiyor ya savcılara, polislere, hakimlere, Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne...

Her gün bunları meydan meydan, isim vere vere beyan ediyorlar ya. Bizim bunları beyan etmemizde nasıl bir problem var? Ne bulacaklar o bilgisayarın içinde, gittikçe cılkı çıkmış bir durum bu.

 

'Bu ülkede adalet duygusu yıprandıysa sorumlusu hükümettir'

 

Korku bulaşıcıdır ama cesaret de bulaşıcıdır ve bunlar çok atbaşı giderler. Yani mümkün mü çok daha zor dönemlerden geçmiş bir ülkede insanların baskıya, zulme nasıl direndiğini yakın tarihimizde görmüyor muyuz? Dolayısıyla unutturmak, sindirmek, bastırmak mümkün mü? Böyle bir kitle mi var diye düşünüyorlar karşılarında, aklım almıyor. Fakat bu ülkede bugün bazı savcılar yıprandıysa, polis teşkilatı yıprandıysa, hakimler, kurumlar yıprandıysa daha doğrusu adalet duygusu yıprandıysa bunun tek sorumlusu vardır; siyasi iktidardır. Hiç kimse de bu güveni taşımıyor diye de zan altına almaya hakları yok.

 

'Devlet bir canavara dönüşmüş durumda'

 

Ben iktidarın devlet içerisinde tam hakimiyet sağlamadığı sürece, bütün kurumları, hatta bağımsız olması gereken bütün kurumlar dahil olmak üzere, ele geçirmediği sürece kendisini güvende hissetmeyeceğine dair bir kanaatim var. Ve dikkat ederseniz neredeyse bütün bağımsız olması gereken kurumlarda ağır bir iktidar baskısı gözlemlendiği halde hala gerginler, hala huzursuzlar, hala mutsuzlar ve hala bağırıyorlar. Dolayısıyla devlet mekanizması bir canavara dönüşmüş durumda.

O canavara tasma takmak çok mümkün değil. O canavar elinizden kurtulduğu anda dönüp ilk sizi ısırıyor. Siyaset ve hukuk arasındaki ilişki maalesef böyle yürüyor. Dolayısıyla bugün davranış biçimlerinde ya bu kadar olur mu dediğimiz her hali ben buraya bağlamaya başladım.

 

'Baskılar dalga dalga devam edecek'

 

Fakat şunu öngörüyorum ben; medya operasyonunun Ekrem Dumanlı ve Hidayet Bey'le başlaması ilk ve en büyük tepkileri göze alıp arkasını getirecekleri kanaatini oluşturuyor bende. Ben bu tip baskıların bir süre daha dalga dalga devam edeceğini düşünüyorum. Paniklerinden, güvensiz hissetmelerinden agresif davranmalarının önümüzdeki günlerde daha da artacağını düşünüyorum.

 

'Hükümet en çok adaletten korkuyor'

 

Hükümet şundan korkuyor; 12 yıl boyunca çok fazla üzeri örtülmüş mesele var. Bırakın yolsuzluk falan bunlar beşeri şeyler. Roboski katliamı var, Hrant Dink cinayeti var, Berkin Elvan cinayeti var, gençler öldürüldü Gezi'de ve bütün o kamu görevlileri olduğu yerde durduğu gibi terfi de aldılar. Dolayısıyla devletin karıştığı suçların şeffaf, hesap verebilir bir demokratik çerçeve içerisinde hesabının sorulması yerine o suçları sahiplendiler, meydanlarda o suçları övgüyle anlattılar. Dolayısıyla bu hesap verme noktasında hiçbir bağımsız kurumun buna yeltenmemesini istiyorlar. Korktukları şey adalettir. Bütün bunların toplamında bu bedeli ödemeye hazır değiller."