17 Ekim 2017 23:32
Çeviri: Gonca Tokyol
Sıcak bir temmuz öğleden sonrasında, kentin özgürleştirilmesini kutlamak için bir grup Musul şehir merkezinde bir araya geldi. Güneş batmaya başlamıştı, çocuklar dans ediyordu, Irak bayrağını sallayan genç erkekler Dicle nehrinin öte yanına, şiddetli çatışmaların sona erdiği Eski Şehir’e bakarak selfie çektiriyordu.
Zırhlı araçlardan oluşan bir konvoy aralarından geçmeye başladı ve sonra aniden durdu. Camları karartılmış beyaz bir jeep, kaldırıma yanaştı ve bir anda etrafı otomatik silahlı korumalarla çevrilmişti. Kalabalık sessizleşti ve merakla baktı; bazıları çekingendi ve biraz uzaklaşmaya meylettiler, diğerleri ise daha iyi görebilmek için parmaklarının ucuna yükselmişti. Böyle bir konvoyu son kez gördüklerinde sözde İslam Devleti üç yıl önce Musul’a girmişti. Ama bu arabalar terör örgütünün siyah flamasını değil, Irak bayrağı taşıyordu.
Irak Başbakanı Haydal el İbadi, siyah askeri kıyafetler ve beyzbol şapkaları takan onlarca iri yarı korumanın arasından belirdi. Kalabalık ona doğru yöneldi, güvenlik ekibi İbadi’nin el sallamasının ardından “Hoşgeldin” tezahüratları yapan kalabalığı geride tutmakta zorlanıyordu. Korumalar gergince etrafa bakındı, nehrin öbür tarafından hala silah ve patlama sesleri geliyordu ve yüz yüze oldukları birden fazla potansiyel tehdidi değerlendirmelerinin bir yolu yoktu. Çılgına dönmüş ve çaresiz yüzleri, Başbakan’ın rahat görünümüyle kontrast oluşturuyordu. 2003 sonrası Irak’ında başka hiçbir Iraklı politikacı, Haydar el İbadi’nin Musul’da karşılandığı gibi karşılanmamıştı.
Bu, İbadi’nin belki de dünyanın en zoru olabilecek bir işte başarı gösterdiğini ortaya koyan artan sayıdaki işaretten bir tanesiydi. Irak Başbakanı, pazar günü federal silahlı kuvvetlerin 2014’te boşaltılan ve ardından da IŞİD saldırısı karşısında Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından kontrol edilen Kerkük’teki askeri üsler ile petrol sahalarına yeniden mevzilenmesi yönüne emir verdi. Bu, vatandaşlara bağımsızlığı onaylamaları çağrısı yapılarak Erbil tarafından gerçekleştirilen tartışmalı referanduma cevaben cesur bir hamleydi. Belirli yerlerde yaşanan sınırlı çatışmalar dışında durum, federal hükümetin Kerkük genelinde kontrolü yeniden sağlaması ve İbadi’nin fazlasıyla düşük ihtimaller karşısında kararlı ve başarılı bir lider olarak ününü pekiştirmesiyle sonuçlandı.
Irak’ın başbakanı olmak, IŞİD’e karşı savaşa dahil olmayı, ülkenin gelecekteki savaşlarda bölgesel ve uluslararası güçler tarafından alan olarak kullanılmasını önlemeyi, altyapı ve ekonomiyi yavaş yavaş tüketen yolsuzlukları durdurmayı, maaşların ödenmesi sürdürmeye uğraşmayı ve devletin bölümlerini kişi ya da partilerin derebeylikleri olarak kontrol etmek isteyen bir dizi politikacıyı kovuşturmayı içeriyor. İbadi’nin bunu 2014’ten bu yana gayet iyi şekilde yapması, bu zamana kadar hayatta kalmayı başarmış olsa da birçok Iraklı için hoş bir sürpriz oldu. Şimdi İbadi’nin önündeki zorlu görev, bu iyi niyeti sonuna kadar kullanarak gelecek yılki seçimlerden başarıyla çıkmak. Böylece Irak siyasetinde reform yapmak için yürüttüğü mücadelesini sürdürebilir.
Eminim ki, haklı olarak kampanyasını, ülkesini felaketin eşiğinden geri döndüren bir savaş dönemi lideri olarak gerçekleştirecek. Geçen ay, Başbakan Irak’ın kuzeyinde IŞİD’in elinde kalan son yer olan Hawija’da zafer ilan etti. Savaş alanındaki başarı, ülkenin genelinde de güvenliğin gelişmesinin önünü açtı. Bağdat gibi merkezler, 2003’ten bu yanaki en düşük terör saldırısı oranına şahit oldu. Batıdaki Anbar eyaletinde güvenlik, Bağdat-Anbar Otoyolu’nun ve Ürdün sınır geçişinin açılmasına izin verecek kadar gelişti. Ira hükümetinin beklentisi, IŞİD’in bu yılın sonuna kadar mağlup edilmesi ve tüm Irak topraklarının hükümet kontrolüne dönmesi yönünde.
İbadi, aynı zamanda dış politikada da başarı gösteriyor. Ülkesinin bölgesel jeopolitik ihtilaflar karşısında tarafsız kalmasında ısrar ederek Irak’ı uluslararası sahnede ustaca konumlandırdı. Bu yıl Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, Bağdat-Riyad ilişkilerinde bir dönüm noktasıydı. On yıllardır hiçbir Iraklı lider Suudi Arabistan’ı ziyaret etmemişti ve Iraklılar yakın bir zaman önce Suudileri Irak’taki El Kaide terörünü finansal olarak desteklemekle suçlamıştı. Şimdi ise iki taraf da geçici bir görüş birliğine ulaştı: Suudiler Irak’ın İran’ın müttefiki olarak kalacağını kabul ettiler ve Irak tarafı da Arap komşusuna karşı daha açık olmaya karar verdi. İbadi, aynı zamanda ülkedeki askeri operasyonların İran yanlısı paramiliter gruplar yerine Irak ordusu ve ABD tarafından eğitilen birlikler tarafından yürütüleceğinin garantisini vererek İran’ın Irak’taki etkisini yönetmeyi de başardı. Ayrıca Irak’ı Suriye’deki savaşın dışında tuttu ve Irak’ın Ortadoğu’daki hiçbir kutba ya da tarafa katılmayacağını da defalarca ifade etti. Bu dengeleyici tavır bir başbakan için zorlayıcı olabilir ama İbadi bunun üstesinden başarıyla geldi.
Başbakan aynı zamanda petrol fiyatlarının düşmesiyle yaşanan büyük ekonomik krizde Irak’ı yönetmesiyle de övgüyü hak ediyor. Harcamaların kısıtlanması, petrol ihracatının ardırılması, devlet tahvillerinin satışı ve Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) gelen yatırımların bir karışımıyla enflasyonu yatıştırdı ve masraflı bir savaşı sürdürürken hükümeti işler durumda tuttu. Bu istikrar, petrol üretiminin rekor seviyelerde izlemeye devam edeceği beklentisi ve gayrisafi yurtiçi hasıladaki büyümenin pozitife geçmesiyle şimdilerde geleceğe dair iyimserliği artırıyor. Irak-Suudi Arabistan ilişkilerinin yenilenmesi büyük miktarda yabancı yatırım çekti ve Avrupa, ABD, Çin ve Güney Kore de şimdiden Irak’taki faaliyetlerini artırdı. Bu yıl, İngiltere değeri 13 milyar dolara ulaşan 10 yıllık bir yurtdışı ekonomi programı başlattı, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi kurumlar da yardım ve finansman için milyarlarca dolar vermeye devam etti.
İbadi hükümeti, ülkedeki devam eden insani krizin çözümü konusunda da önemli adımlar attı. Ülke içinde yerinden olan 2 milyondan fazla Iraklının evine dönmesi, geride kalan 2 milyon ülke içi mülteciye umut oldu.
Son dönemde kazanılan askeri başarılar, Irak siyasetinin yönünü değiştirme ve IŞİD gibi grupların gelecekte yeniden ortaya çıkmasını önleme olanağını da sağladı. Irak hükümeti ve ABD ordusunun direnişçilerle sorun yaşama ihtimalinin bulunduğu özgürleştirilen alanlarda, çoğunluğu Sünni olan topluluklar Irak güvenlik güçlerini içtenlikle karşıladı. Felluce ve Musul gibi kentler yerel, ulusal ve uluslararası destekle yeniden inşa edildi ve düzenlendi. 23 özgürleştirilmiş alanda binden fazla rehabilitasyon projesi de bu işbirliğinin sonucunda devam ediyor.
İbadi’nin Sünniler arasındaki destek oranı, bir başbakana göre tarihi seviyelerde ve o büyük bir ihtimalle Irak’ın tüm şehirlerini ziyaret edebilecek ve memnuniyetle karşılanacak tek siyasetçi. İbadi, milliyetçi, mezhepçilik karşıtı duruşa sahip destekçilerinin tabanındaki büyümeyi gördü ve geleneksel kimlik temelli destekçileriyle birlikte kurulacak etnik mezhepçi bir birliği desteklemeye niyetli.
Irak’ın gösterdiği bütün ilerlemeye rağmen, önümüzdeki haftalarda ve aylarda İbadi’yi zorlu görevler bekliyor. İlk olarak, Kerkük’teki yüzleşmenin de gösterdiği gibi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu tartışmalı bölgelerin kontrolü konusunda bir çekişmeye sebep olabilir. Türkiye ve İran’ın ciddi müdahale açıklamaları var. Bu sebepten İbadi bölgedeki federal otoriteyi savunmaya çalışmalı ve ülkenin bölünmediğini, Kürt vatandaşlarını çatışmadan koruyacağını göstermeli. Diğer bir zorlu mücadele de şu, Irak gelirinin büyük bir kısmında petrol ihracatına güvenmeye devam ediyor ve petrol fiyatlarında yaşanacak yeni bir düşüş, yeni başlayan ekonomik düzelmeye zarar verebilir. Irak, artan nüfusuna ve petrol talebindeki artışa uygun şekilde ekonomik ve mali reformlardaki hızını artırmalı. Üçüncüncü olarak da, IŞİD’in yeraltı hücreleri bir terör saldırısı dalgasına hazırlanıyor olabilir. Bu da güvenliğin gerilemesine ve hükümetin başarısızlığına yönelik öfkeye sebep olabilir.
Ancak İbadi’nin karşılaşacağı en önemli mücadele, Irak’ı yağmalamaya devam eden ve elde edilen tüm kazançları tersine çeviren sistematik ve yaygın yolsuzluk olacak. Cumhurbaşkanı, başbakan ya da meclis sözcüsü gibi seçilmiş siyasetçilerin hepsi, gerekli oy sayısı konusunda ülkedeki çok sayıdaki siyasi partinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Her bir parti de karşılığında bakanlık ya da üst düzeyde pozisyonların kendilerine verilmesini istiyor, sonrasında da göreve gelenlerin de devam eden atamalar, rüşvet ve akla gelebilecek diğer yolsuzluk yöntemleriyle partilerini desteklemesi bekleniyor. Hükümetteki güven erozyona uğruyor ve değerli fonlar ile ekonomik kazançlar yönetici elitlerin ve onların destekçilerinin arasında bölüşüyor.
Bu problemlerle başa çıkmak, en güçlü hükümetler için bile zorlayıcı olabilir ancak Irak’ta siyasetin içinde bulunduğu zorlu durum düşünüldüğünde neredeyse başa çıkılamaz gibi gözüküyor. Irak hükümeti, düşmanlar ve rakiplerden oluşan koalisyonlar üzerinden yürütülüyor, bu reçete de ilerlemeyi belirgin ölçüde yavaşlatıyor. Başında bulunacağı teknokrat bir hükümetin reformların gerçekleştirilmesi için İbadi’yi özgür kılacağı yönünde çağrılar var ama büyük partiler bu fikre karşı çıkıyor.
Popülerliğini ve uluslarası desteği sürdürse de, İbadi’nin rakipleri başarılı olmasını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını gösterdiler. Buna, hükümeti paralize etmek ve fiziki olarak onu işgal etmek de dahil. Irak’ın hem geleneksel hem de dijital basın kuruluşları, muhaliflerin ülkedeki sıkıntılarına zayıf bir başbakanın sebep olduğunu iddia eden komplo teorileri, yalan haberleri ve ateşli retoriklerini dile getirmesine alan açıyor. Normalde meclisteki yönetici blokta onun politik müttefikleri olması gerekenler bile İbadi’nin hükümetine saldırılarda bulunuyor, bakanlarını tasfiye ediyor ve konumunu zayıflatmak için yürürlüğe konan reformları tersine çeviriyor. 2015 yazında düzenlenen büyük protestolarda İbadi’ye yerleşik siyasi çıkarlara meydan okuması çağrısı yapıldı ve Ayetullah Ali Şişani kendisinden yolsuzluğa karşı “demir yumrukla” mücadele etmesini istedi ancak bu eylemler mevcut statükoyu sürdürmek isteyen bir politik sınıfın muhalefetiyle karşılandı.
Irak’ın Nisan 2018’de gerçekleştirilecek bir sonraki yerel ve genel seçimleri, ülkedeki seçim manzarasına bir dizi değişiklik getirebilir. Seçmenler IŞİD karşıtı kampanyanın bir parçası olan adaylara yönelirse sonuçlar politik sistemi şok edebilir. İbadi, tutumu karşısında bir miktar ödüllendirilecek ama aynı zamanda çoğunluğu Şii gönüllülerden oluşan ve 2014’te Bağdat’a ve güney eyaletlerine yönelik IŞİD saldırısının önüne geçtikleri kabul edilen Haşdi Şabi liderleri de öyle.
İbadi’nin bir dönem daha başbakan olarak kalması için en büyük avantajı, “güvenli bir çift el” olarak ünü olacak; bu durum sadece Iraklılar için de geçerli değil. Uluslararası toplum da İbadi’nin getirdiği istikrarı birkaç sene daha görmek yönünde hevesli. Batılı bir diplomat, şunları demişti: “İbadi’nin görevde kalmasını istiyoruz ve onu desteklemek için elimizden geleni yapacağız.”
Ancak başta Irak’ın içinde bulunduğu mali stresi hafifletmek ve kontrolü artırmak konusunda içeriden desteğe ihtiyacı var. Ekonomik cephede şimdiden iyi bir gelişme var ama yabancı yatırımları destekleyerek, borç hafifletme anlaşmalarıyla ve ticareti artırarak daha da fazlası yapılabilir. Uluslararası toplum da devlet dairelerini, kurumlarını geliştirmek ve en önemlisi yolsuzluğu önlemek ve onunla mücadele etmek için Irak’a daha fazla yardım önerisinde bulunmalı. Aynı zamanda Kürdistan bölgesi de dahil olmak üzere Irak’ın tamamında etkili ve demokratik yerel yönetimleri destekleyebilir ve Irak’ın kaynaklarının düzgün bir şekilde dağıtılmasını sağlayabilirler. Bu, Kerkük konusunda tansiyonun düşmesine yardımcı olur ve federal hükümet ile yerel yöneticiler arasındaki müzakereler için daha fazla güven verir.
Son askeri başarıların da gösterdiği gibi Irak doğru liderlikle ve uluslararası destekle büyük bir ilerleme gösterebilir. Irak’a IŞİD’i mağlup etmek konusunda yardım eden ülkeler, şimdi de İbadi’nin yeniden seçilmesi destekleyerek Irak ve bölgenin, istikrar ve yeniden yapım yolunda kalmasına yardımcı olabilirler. Eğer İbadi başarılı olursa Irak’ın da başarılı olmak için daha fazla şansı olur. Ve bu da demokrasinin Ortadoğu’da işleyebileceğinin en güzel kanıtı olur.
*Ortadoğu siyaseti ve İslam araştırmaları üzerine çalışan Sajad Jiyad, Bağdat merkezli bir düşünce kuruluşu olan Al-Bayan Planlama ve Çalışmalar Merkezi’nin müdürlüğünü yapıyor.
© Tüm hakları saklıdır.