DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan modeli başkanlık istediğini savunarak “Keşke ABD sistemini isteseler. Biz Amerika’daki gibi bir başkanlık sisteminden yanayız” dedi. Dicle, ABD tipi bir başkanlık sistemini çok sayıda kişinin destekleyebileceğini ancak istenilenin ‘başkanlık değil diktatörlük’ olduğunu savundu.
Sputnik Türkiye'den Elif Örnek'in haberine göre, çözüm sürecinin 2 nedenden ötürü bittiğini söyleyen Dicle, hükümetin ‘HDP seçimlere parti olarak değil, bağımsız adaylarla girsin’ ısrarının bu nedenlerden biri olduğunu söyledi. Hükümet ile yerel yönetim ve başkanlık pazarlığı yapıldığı iddiasının doğru olmadığını kaydeden Dicle, ABD tipi bir başkanlık sistemini çok sayıda kişinin destekleyebileceğini ancak istenilenin ‘başkanlık değil diktatörlük’ olduğunu savundu. Dicle, Oslo görüşmelerinde İngiltere’nin gözlemci olduğunu söylerken, 28 Şubat 2015’te açıklanan Dolmabahçe mutabakatının tarihini Abdullah Öcalan'ın ayarlandığını açıkladı.
Dicle, Doğu illerindeki durumu ayrıntılı olarak anlatmayacağını belirterek başladığı konuşmasında “Sabahleyin uçağa binerken bile, sabah erken saatlerden başlamak üzere, büyük çaplı, bugüne kadar sesini az duyduğumuz ve tanklardan yapılan top atışlarıyla uçak havalandı” dedi.
Şırnak’ın Cizre ilçesinin etrafının tümüyle tanklarla çevrili olduğunu ve sürekli top atışları yapıldığını aktaran Dicle “Hendek olmayan yerlere de yapılıyor. Hendek olan 2-3 mahalle var. Her tarafa top atışları yapılıyor. Ancak ben bunu (Nazi lideri Adolf) Hitler döneminde görebiliyorum, Yahudi mahallelerini topa tutuma, tümden imha etme şeklinde” ifadelerini kullandı. Dicle “ Bir kere savaş başlamaya görsün, karşılıklı öfkeler sarmalı içerisinde çılgınlıklar başlıyor. Savaşan tarafların hepsi için söylüyorum” dedi.
Çözüm sürecinin dinamik ve eleştirileri ile önerilere açık olduğunu söyleyen Dicle, 'demokratik özerklik' talepleri için “Biz ‘Kürtler olarak şunu istiyoruz ve tartışmaya da açık değiliz’ şeklinde bir yaklaşım içinde olmadık. Hem birlik hem barışa hizmet edeceğiz hem de Kürtlerin talepleri, diğer farklı halkların taleplerini, farklı inançların taleplerini, hepsini karşılayan, hatta emekçilerin de sorunlarını önemli ölçüde çözecek bir demokratik çözüm olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Öte yandan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘HDP ile AKP arasında başkanlık ve özerklik pazarlığı yapıldığına’ ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyleyen Dicle “Şimdi zaten amaç, kuracakları, hayal ettikleri sistem Türkmenistan’daki gibi bir başkanlık sistemidir. Keşke deseler ki; Biz Amerika’daki gibi bir başkanlık sisteminden yanayız. Ben Türkiye’de bunun çok destekçisi çıkacağına inanıyorum. Ama böyle bir tasarıları yok. Türkmenbaşı bir caddeden geçerken arabayla, herkes yüzünü çevirecek, hazırolda duracak. Yarın (Türkiye Cumhurbaşkanı) Recep Tayyip Erdoğan için de bizden bu istenecek. Çünkü öyle başkanlık sistemi falan dedikleri aslında diktatörlük. Resmen bir diktatörlük istiyorlar. Hani derler ya bazen Allah doğruyu söyletir, onun için Hitler’i örnek veriyor” dedi.
Diğer taraftan Dicle, hendeklerden ne zaman çıkılacağı ve sıcak çatışma halinin nasıl bir düzen hedeflenerek sürdürüldüğü yönündeki bir soru karşısında “Ben aynı zamanda İmralı heyetinin üyesiydim. Yani orada, devlet heyetiyle sürdürülen görüşmelerde birebir yer alan birisiydim. İnanın martta, zaten biliyorsunuz nisan başlarında Cumhurbaşkanı'nın farklı bir açıklamasıyla her şey bitmişti. Sonradan uzatmalar oynandı. Seçim dönemi vardı, o seçim döneminde her şey sineye çekildi. O dönemde de bazı yerlerde hendekler olmuştu. Mesela Sayın Öcalan dedi ki: ‘Gidin bunları araştırın, bana rapor verin.’ Bingöl – Lice arasındaki ana yollarda hendekler kazılmıştı. Sonra heyet gidip, orada halkla görüşüyor. Onlar da diyorlar ki: ‘Bakın, bizim önderliğimiz tarafından İmralı’da görüşmeler yürütülüyor, devlet de habire burada nerede bir tepe nerede bir dağ bulursa kalekollar yapmaya başlıyor. Bunlar iyi niyetle yapılmıyor diye düşünüyoruz halk olarak. Gerilla da şimdi çekilecek. Peki bizim savunmamız, yarın bunlar bizi hedef alırsa ne olacak?’ Sayın Öcalan dedi ki: ‘Gidin benim adıma görüşün. Bunlara gerek yok. Biz burada görüşüyoruz.’ Devlet heyetine döndü dedi ki: ‘Siz de halkın bu tedirginliğini dikkate almalısınız.’ Ve inanır mısınız (kalekol inşaatları) durdu. Tüm inşaat malzemeleri geri çekildi” ifadelerini kullandı.
Öcalan’ın 28 Şubat’ta deklare edilebilmesi için PKK’nin Kandil’deki yöneticilerinin görüşünü beklemeden Dolmabahçe mutabakatı metnini açıklattığını ifade eden Dicle şöyle devam etti: “Görüşmelere tanık olarak bir insan olarak söylüyorum burada. Biz bunu daha önce girdik çünkü sayın Öcalan, Kandil’in görüşünü almadan hiçbir şeyle ilgili son kararı vermiyordu. ‘Gidin Kandil’le de görüşün ne diyorlar bu Dolmabahçe mutabakatı hakkında?’ dedi. Onlar ‘Bunun üzerine az tartışabildik, biraz daha zaman istiyoruz’ dediler. Biz bunu ilettiğimizde 27 Şubat’tı hiç unutmam. (Öcalan) ‘Arkadaşlar bakın yarın 28 Şubat. 28 Şubat bir darbenin yıldönümüdür. Biz bu deklarasyonu 28’ini geçiremeyiz. Arkadaşlara deyin ki başkan bunu kabul etmedi.’ Ne kadar tartışmışlarsa ilettiler bize düşüncelerini. Yoksa normalde Kandil şunu diyordu: Bize birkaç gün daha fırsat verin, biz bunu kendi aramızda tartışıp eleştirilerimizi ona göre göndereceğiz."
Bu arada Newroz'da açıklanan bildiride silahların belirli koşullarda bırakılacağına dair niyet beyanı olduğunu, Öcalan’ın ‘Anayasa Mahkemesi Başkanı ya da TBMM’den bir heyetin huzurunda’ nihai çağrıyı yapmayı önerdiğini açıklayan Dicle, çözüm masasının iki nedenden ötürü devrildiğini söyledi. Bu nedenlerden birinin yasal düzenleme yapılmadan, PKK’nin silah bırakması için çağrı yapılması olduğunu belirten Dicle, diğer nedenin ise hükümetin ‘HDP parti olarak değil, bağımsız adaylarla seçime girsin’ baskısı olduğunu söyledi. Dicle, hükümetin TBMM’de Anayasa değişikliğini yapacak çoğunluğu elde edebilmek için, HDP’nin bağımsız adaylarla seçime girmesi yönünde baskı yaptığını ifade etti.
Dolmabahçe mutabakatında pek çok şeyin karara bağlandığını söyleyen Dicle “Gözlemci heyet bile belirlenmişti. Düşünün, dünyanın her yerinde, bu sorunlarla ilgilenen herkes bilir ki, üçüncü göz olarak arabulucu heyet olur. İşte Türkiye gitmiş Moro sorununun çözümünde gözlemcidir. Oslo görüşmeleri de İngiltere’nin gözlemciliğinde yapılıyordu. Sonradan Türkiye ‘Hayır, olmaz’ dedi. Tamam, onu da kabul ettik. O zaman biz içimizde kanaat önderlerinden oluşan bir, yani tıkanıklıklarda bize de öneri getirsin, size de öneri getirsin. Ve bu şekilde bu sorunları aşarak… Çünkü tıkanıklıklar olacağı kesindi” ifadelerini kullandı.