Hasan Cemal
(Milliyet - 12 Eylül 2012)
Kontrol edilemezse, hem demokrasi hem kapitalizm için tehlikeli olan...
Ne yazayım?.. Başbakan Erdoğan’ın gitgide vahim hal alan eleştiriye tahammülsüzlüğü mü?..
Eleştirilere cevap yetiştirirken sürekli ivme kazanan seviye kaybı ve hukuku boşlayan tavrını mı?..
Hiçbiri yeni değil ki.
Kaç kez yazdım.
Buz üstüne yazmak gibi bir şey.
Peki ya geçen gün İstanbul’daki bir ağır ceza mahkemesinde başlayan gazeteciler davası...
44 gazeteciden 36’sı tutuklu.
Çoğunluğu Kürt olan meslektaşlarım.
KCK’dan içeri alınmış durumdalar.
1990’larda, ‘faili meçhuller’de canlarından olurlardı, şimdi özgürlüklerinden oluyorlar.
Bu da bir ilerleme mi?..
100’ü aşkın gazeteci hapiste.
Özgür bir ülke miyiz?..
Yazılabilir bu konu da.
Ruşen Çakır’ın geçen akşam Habertürk’te Ece Üner’in programındaki bir cümlesi aklıma takıldı:
“Dün askeri sürekli eleştirenler, bugün Genelkurmay Başkanı’nı hararetle savunuyorlar.”
Ruşen’e dün sabah sorunca, ne demek istediğini şöyle açtı:
“Uludere yaşandığında Orgeneral Koşaner Genelkurmay Başkanı olsaydı... Veyahut Afyon’da cephanelik patlayıp 25 şehit verildiğinde, Orgeneral Başbuğ Genelkurmay Başkanı olsaydı... Acaba Ak Parti iktidarının önde gelenleri ne yapardı? Bugün Orgeneral Necdet Özel’e yaptıkları gibi acaba onlara da sahip çıkarlar mıydı?”
Bu da bir yazı konusu.
Ak Parti iktidarı için askeri vesayet, militarizm gibi konular, asker onlardan yana olunca, bizim asker olunca bitiyor ya da unutuluyor mu acaba?..
Meşru ve haklı bir soru tabii.
Başbakan Erdoğan’ın hukuk devleti ve güçler ayrılığı ilkelerini gözardı ederek gündeme getirdiği bir konu daha yazılabilir.
BDP’nin kapatılması... Ve BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması...
Bunu da 1990’larda yaşamadık mı?..
Bir daha mı aynı filmi görmek...
Ne yazık!
Bu yakınlarda okuduğum bir kitap:
İslami Sermayenin Yükselişi.
Bir başlık daha var kapakta:
İslam, Kapitalizm ve Türk Modeli.
Yazarı, Vali Nasr.
İslam’la özellikle Amerika’nın ilişkisini, İslam dünyasıyla Ortadoğu’da, İran’da, Pakistan’da, Afganistan’da, Mısır’da, Körfez’de olan bitenler ve bütün bu çerçeve içinde Türkiye’yle Ak Parti’nin yerini, bölgede radikal İslam’ın geleceğini merak edenler için Amerika’da yaşayan İranlı entelektüel Vali Nasr’ın Ufuk Yayınları’ndan çıkan kitabı değerli, düşündürücü bir kaynak.
Kitap aynı zamanda bir Kemalizm eleştirisi.
Kemalizm’in -ve de Baasçılığın- tepeden inmeci, devletçi yapısının yalnız Türkiye’de değil, İslam dünyasında da hem ekonominin, hem demokrasinin gelişmesine köstek olduğunu ilginç örneklerle sergiliyor
Bu da yazılabilir.
Ama artık en iyisi bu yazıyı noktalamak. Vali Nasr’ın kitabından aşağıdaki alıntı ilginç olabilir:
“Türkiye’nin önünde birçok sorun bulunuyor. Küresel iktisadi durgunluk, iktisadi büyümeyi yavaşlatacaktır, (Yavaşlatmaya başladı bile-HC). Bu durum, ülkenin siyasi sisteminin istikrarsızlaşmasına ve AKP’nin güç kaybetmesine yol açabilir.
Ayrıca, AB’nin kapılarını Türklerin tam üyeliğine kapatması ihtimali de mevcuttur.
Kürt milliyetçiliğinin alevlenmesi ve bir krize yol açması da ihtimal dahilindedir.
Kürt milliyetçiliğine ve ayrılıkçılığına bir tepki olarak son on yıldır güçlenmekte olan yeni bir kindar milliyetçilik hareketi de, Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği tehditler arasında yer almaktadır.
Giderek güçlenen bu milliyetçilik hoşgörüsüzdür ve yabancı düşmanıdır. Denetim altına alınamadığı takdirde hem devlet, hem toplum, hem de demokrasi ve kapitalizm için bir tehlike arzedecektir.” (sayfa 319)