Cumhuriyet'ten Emine Kaplan'ın haberine göre AKP’de, Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili gelişmelerin dış politika kadar iç politikaya yansımaları da dikkatle izleniyor. Parti kulislerinde konuyla ilgili şu değerlendirmeler yapılıyor:
Sadece tek ülke olsa dezavantaj olur
Bölgede sadece ABD ya da Rusya olsa dezavantaj olur. Soçi Zirvesi var, mecburen Rusya’nın Türkiye’ye el vermesi gerekiyor. yoksa ABD var. Trump bir yere kadar getirdi ve Türkiye’nin istediğini yapmak zorunda kaldı. Daha da daraldıkça Türkiye’nin beklentileri çok daha fazla karşılanabilir. Türkiye’nin nihai hedefinin 32 mille bağlı olmaması lazım.
Erdoğan’a destek arttı
Şu an siyasi nabız tutuluyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi desteği arttı, şu anda yüzde 60’ın üzerinde. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da harekâta destek veriyor. Destek vermek zorundalar, çünkü kendi tabanları da bunu istiyor. Toplumsal destek, diplomatik ve askeri başarıyla tezahür eden bir durum. Muhalefet şu anda sadece Barış Pınarı Harekâtı değil, diplomatik sürecin de karşısında olamaz.
Parti tabanı dinamik
31 Mart ve yenilenen İstanbul seçiminde aldığı sonuçların partide yarattığı travma atlatılıyor. Partiye olan destekte görülen aşağı doğru iniş yavaşlamıştı. Harekâtla birlikte iniş durduruldu ve sabit bir noktaya geldi. Parti teşkilatlarındaki dağınıklık yerini heyecanlı ve dinamik bir görüntüye bıraktı, kongre süreçleriyle bu daha da olumlu yönde artacaktır. Terörle mücadele ve ABD ile atışmalar, partiye kazandırıyor. Bu aşamadan sonra yeni kurulacak partilere geçişlerin Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun beklediğinden çok daha az olacağı değerlendirmesi yapılıyor. Bir AKP’li yetkili, bu konuda “Cumhurbaşkanı, Babacan ile görüşmesinde ‘elinizi çabuk tutun’ demişti” diye espri yaparak Babacan ve Davutoğlu’nun parti kurmakta geç kaldığı imasında bulundu.