Gündem

Hannes Swoboda: Türbanlı başbakana karşıyım

Avrupalı sosyalistlerin önde gelen ismi Hannes Swoboda, Türkiye'deki İslamileşme tehlikesine dikkat çekti.

20 Eylül 2010 03:00

T24 - Avrupalı sosyalistlerin önde gelen ismi Hannes Swoboda, Türkiye'deki İslamileşme tehlikesine dikkat çekerek, türbanlı başbakana karşı olduğunu söyledi.

Swoboda, Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer ve Çimen Turunç Baturalp'in sorularını şöyle yanıtladı:


‘İslamcılaşma riski sürüyor’


Deniz Baykal’ın her şeyi bildiğini ve kendilerine anlattığını söyleyen Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanvekili Swoboda, “Yeni CHP lideri daha çok dinliyor. Sakin, algısı daha açık. Ama hem parti hem de Türkiye’nin temel meselelerinde daha çok ses çıkarmasını bekliyoruz” dedi.

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanvekili Hannes Swoboda, AKP yönetiminde Türkiye’nin İslamcılaşması riskinin hâlâ mevcut olduğunu belirterek bunun engellenmesi için AB ile CHP arasında güçlü bir ilişkiye ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. İslamileşme baskısının AKP’li belediye başkanlarını bile etkilediğini belirten Swoboda, Türkiye’nin büyük bir ilçesinin AKP’li belediye başkanının “Seçmenlerimden çekindiğim için bira içemiyorum” dediğini, bir başka AKP’li belediye başkanının da sosyal ilişkilerin din ağırlıklı bir temele oturmaya başladığı tespitini aktardığını açıkladı.

Swoboda, CHP’deki liderlik değişimini, AKP iktidarları döneminde ortaya çıkan İslamileşme tehlikesini ve bunun AB-CHP’nin işbirliği ile nasıl engellenebileceğini şöyle aktardı:

CHP’deki değişim: Yeni lideri çok sıcak karşıladık çünkü CHP ile yeni bir dönem açtığımıza inanıyoruz. Baykal döneminde hiç iletişim yoktu. Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda CHP’den yüksek beklentilerimiz var. İleride hükümete alternatif olacak bir muhalefet partisi ile temasa ihtiyacımız var. Türkiye’nin reformlarını destekleyen, reformların tartışılmasında büyük rol oynayan bir CHP arzu ederiz.

Baykal’dan farkı: Baykal her şeyi bilir ve bize anlatırdı. Yeni CHP lideri daha çok dinliyor. Sakin, algısı daha açık. Eğer etki yapmak istiyorsa çabucak sesini yükseltmeli. Öğrenme sürecinde gözüküyor. Mesela Ria Oomen Ruijten’in hediyeler karşılığı objektif davranmadığını öne sürmesi çok da Avrupalı bir yaklaşım değildi. Buradaki CHP ofisinin aleyhimde sağa sola mektup yazması da kabul edilemez.

İslamileşme tehlikesi var: Türkiye’de İslamileşme yönünde bazı işaretler, tehlikeler var. Görüştüğüm oldukça büyük bir yerleşim biriminin AKP’li belediye başkanı bana, “Eskiden bira içerdim ama şimdi seçmenlerim nedeniyle çekiniyorum içmeye” diyor. Bu ilçede daha önce bira içme, alkol bulma sorunum olmamıştı. Onun böyle hissetmesi çok üzücü. Başka bir ilçe belediye başkanı da ramazanda yemek yiyecek açık bir yer bulmanın zorluğundan bahsetti. Sosyal hayatın öncekine göre daha fazla dini kriterlere bağımlı hale geldiğini söyledi. Bu İslam ülkelerinde genel bir eğilim. Türkiye de etkileniyor.

AKP icraatlarına uyanık olmalıyız: AKP’nin yaptıkları konusunda uyanık, dikkatli olmalıyız. Çünkü değişik kesimlerden farklı mesajlar geliyor. Türkiye’de İslamcılaşmanın olmamasına dikkat etmek zorundayız. Özellikle de Mavi Marmara sonrasında bir taraftan İsrail’i eleştirirken, diğer yandan Türkiye’nin İsrail ile diyalog olasılığını kaybetmemesini söyledik. Son kamuoyu yoklamaları da Türklerin Ortadoğu’yu daha çok güvenilir bulduğunu gösteriyor. Bu bölgeyle ilgilenmeniz doğal ama üye olmak istediğiniz AB ile daha çok işbirliği yapmalısınız. Türkiye, eğer ABD ve AB bağını kaybederse bu bölgede oynamak istediği rolü de kaybeder.

Din ve devlet ayrı olmalı: Sosyalistlerin din konusundaki pozisyonu çok açıktır. Laiklik yani din ile devlet arasındaki mesafe korunmalı. Bu yüzden de Türkiye’nin gelişimi bizim açımızdan özel bir ilgi gerektiriyor. Çünkü bir İslam ülkesi olmasına rağmen dinle devlet yönetimi arasında net bir çizgi var.

Erdoğan limit içinde: Erdoğan ilk iktidar olduğunda korkmuştuk. Daha sonra yıllar içinde kendisinin sınırlar içinde kaldığını gördük. Ama son Mavi Marmara krizinden sonra Türkiye’nin yine yanlış yöne gitmesi tehlikesi vardı. AKP iktidarı sekiz yılda genelde AB açısından kabul edilebilir limitler içindeydi. Artık risk yok mu? Bunu söyleyemeyiz.

Laiklik kavgasına destek: İfade özgürlüğü, insan haklarının gelişmesi için biz mücadeleye devam edeceğiz. Alkol yasağı, ramazanda lokanta bulamama gibi hassasiyetleri önemsemiyor değiliz. Türkiye’de bunların kavgasını verenler var. Laik bir sosyal demokrat olarak onları destekliyorum. Türkiye’de yaşıyor olsam belki de onlarla aynı fikirlere sahip olurdum.

AKP’yi sınırlamak için CHP şart: CHP’deki değişim Türk demokrasisini istikrarlı hale getirmek için lazım. Hayati unsur şu: Biz AKP’yi sınırlayacak birini istiyoruz. AKP’nin bu eğilimlerini düzeltmesini sağlamak için CHP’ye büyük ihtiyaç var. Avrupa’daki sosyal demokratların CHP ile işbirliği ülkenin İslamcılaşması yönündeki değişikliklerin sınırlandırılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Güvenilir kaynaktan gelecek somut verilere ihtiyacımız var. Eğer CHP insan haklarının savunucusu, reformlardan yana bir parti olursa izlememiz daha kolay olabilir.

CHP alternatif göstermeli: Böyle bir İslamileşme riski varken, CHP’nin savcı ve hâkim atama yöntemlerindeki kaygısını anlayabiliyorum. CHP alternatif anayasa teklifi sunsaydı biz Avrupalılar daha çok destekleyebilirdik. Eğer, yapıcı karşı teklifleri olan bir muhalefet görürsek o zaman biz de hükümete, muhalefetle anlaşması baskısı yapabiliriz.

Türbanlı başbakana karşıyım: Öğrenciler devleti temsil etmedikleri için başlarını örtme hakkına sahip olmalı. Hükümetin bu meseleyi gündeminin tepesine taşıması ve uzlaşma aramadan çözme girişimi hataydı. Başbakan’ın karısı başını kapatmak istiyorsa bu onun seçimi. Asıl zoru, Bayan Erdoğan başbakan olmak isterse ne olur sorusudur. Öğretmen, doktor gibi resmi görevdeki, devleti temsil eden kadınlar ise takmamalı. AB üyelik adayı Türkiye’de başı örtülü bir başbakan fikrine ben eleştirel bakarım.


Kürt meselesini CHP çözebilir

Açık görüşlü bir CHP politikasıyla, Kürt meselesi çözülebilir ama yaşadığımız sıkıntı şu: Açıklama yapıp gerisini getirmiyorlar. Deniz Baykal da olumlu şeyler söylüyordu. Umudumuz Kılıçdaroğlu’nun sözlerini hayata geçirmesi. Ben Türk kimliğinin alternatifi olarak değil onunla beraber bir de Kürt kimliğine sahip olunmasında hiçbir çelişki görmüyorum. Normal Kürt vatandaşlar Türkiye’den ayrılmak istemiyor. Ama ek bir kimlik özlemlerine yanıt istiyorlar. Dil konusunda ise her zaman ulusal dilin yani Türkçenin öncelikle öğrenilmesi gerektiğini savundum.