02 Eylül 2012 15:59
Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen faili meçhuller davasında mahkeme başkanı tanıklara yemin ettirirken ’Allah’ım namusum ve şerefim üzerine yemin ederim’ ifadelerini kullandırdı.
Kayseri eski İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ile korucubaşı Kamil Atak’ın da aralarında bulunduğu 5’i tutuklu 7 kişi hakkında, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde 1993-95 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan davanın 37’nci duruşmasının öğleden sonraki oturumuna Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Cemal Temizöz, Kamil Atak, Hıdır Altuğ, Abdulhakim Güven ve Adem Yakın ile tutuksuz sanık Temel Atak hazır bulunurken, tutuksuz sanık Kukel Atak ise katılmadı.
Duruşmada 1994 yılında öldürülen Abdulaziz Gasyak, Ömer Candoruk, Süleyman Gasyak ve Yahya Akman cinayetlerine ilişkin olarak tanıkların dinlenmesine devam edildi. Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Gözükara tanıklara yemin ettirirken usullerden farklı bir yol izledi. Mahkeme Başkanı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 55’nci maddesine göre ’Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim’ şeklinde olması gereken yemini ’Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime Allah’ım, namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim’ diye söyletti. Tüm tanıklara bu şekilde yemin ettiren Hakim Gözükara tanık beyanlarını almaya devam etti.
Duruşmada daha sonra olayın yaşandığı yerde kenger bitkisi topladığını söyleyen Emine Tadik tanık olarak ifade verdi. Tercüman aracılığı ile Kürtçe ifade veren Tadik, olayın yaşandığı yerde Hanım isimli bir başka kadınla birlikte kenger bitkisi topladıklarını belirterek, "Sanıkları tanımıyorum. Öldürülen 4 kişiyi yaylada göçerlikten tanırım. Olayın olduğu gün tarlada kenger topluyorduk. O sırada yanımızdan 3 otomobil geçti. Görünmemek için kendimizi sakladık. Bu sırada araçlar çukur bir yere doğru gidip durdu. Araçlarda öldürülen 4 kişi ile birlikte 7-8 kişi daha indi. Sivillerdi. Ellerinde bulunan uzun namlulu silahlarla bu 4 kişiye ateş ettiler. Otomatik silahlarla 4 kişiyi infaz ettiler. 4 kişinin yere düştüğünü gördüm. Ateş eden kişilerin sırtı bize dönüktü, bu yüzden kim olduklarını göremedim. Çok korkmuştum. Maktülleri aynı aşiretten olduğumuz için tanıyorum. Korkudan bu olayı kimseye anlatmadım. Olayın ertesi günü yakınları onları aramaya gelmişti. Bende o zaman işte bu mıntıkada böyle bir olay gördüğümü anlattım ve onlarla birlikte olay yerine gittik. Olaydan sonra silahlı kişiler arabalarına atlayıp Cizre istikametine gittiler. O zamanlar durum kötüydü. Öldürülenlerin üzerinde sivil elbise vardı. Arabalar Botaş karakolu istikametinden geldiler. Araçtan inenlerin başında puşi vardı" dedi.
Duruşmada daha sonra olayda öldürülen 14 yaşındaki Yahya Akman’ın annesi Bedriye Akman söz alarak konuşmak istediğini söyledi. Tercüman aracılığı ile dinlenen anne Akman, evlerinin Cizre Jandarma Karakolu’nun hemen arkasında olduğunu belirterek, "Çocuğum 14 yaşındaydı. O araca otostop çekerek binmişti. 14 yaşındaki oğlum günahsız yere katledildi. 5 kızım bir oğlum vardı. Yahya tek oğlumdu. Yüreğim yanıyor. Oğlumu öldürmeye hakları yoktu. Çocuğumun hiçbir suçu yoktu. Oğlumu öldürdükten sonra kulaklarını ve parmaklarını kestiler. Benim oğlum onlara ne yapmıştı? Benim ciğerimi yaktılar" dedi.
Daha sonra sanıkların olduğu yere dönen Bedriye Akman, "Benden oğlumdan ne istediniz. Sen benim oğlumu öldürdün. Allah’tan korkmuyormusun?" diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine yerinden kalkan Adem Yakin, "Sus, beni rezil ettiniz. Beddua ederek hakaret ediyor bana. Sus dedim sana" diye bağırdı.
Salonda yaşanan gerginlik sırasında avukat ve müşteki yakınlarına doğru yürümek isteyen Adem Yakin görevli askerler tarafından engellenirken, anne Akın’da sanık sandalyesine doğru yürüyerek sarf ettiği sözleri yüksek sesle dile getirdi. Bunun üzerine araya giren mahkeme başkanı Adem Yakın’a "Seni dışarı atarım. Duruşmanın disiplini için sözünü kesiyorum" diye uyardı.
Yaşanan tartışma üzerine müdahil avukatları Bedriye Akman’ın yeniden dinlenmesini talep etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı "Talebi reddiyoruz" dedi. Mahkeme heyeti yaşanan kısa süreli gerginlik nedeniyle anne Akın’ın beyanının daha sonra alınmasına karar verdi. Bunun üzerine ayağa kalkan Adem Yakin "Bu davayı ne hale getirdiniz. Saçma sapan şeyleri bir tarafa bırakın" diyerek tepki gösterdi. Mahkeme başkanı ise müdahilin isterse her celsede söz alabileceğini söyledi.
Tanık dinlenmesine devam edilen duruşmada 1993-1996 yıllarında Cizre’de görev yapan ve tayin olmadan önce Botaş Jandarma Karakolu’nda üstteğmen olarak görev yapan Hakan Kültür’ün, Mustafa Özkan cinayeti ile ilgili tanık sıfatında ifadesi alındı. Sanıklardan Temizöz ve Kamil Atak’ı tanıdığını belirten Kültür, "1993-1996 yıllarında bölge çok hareketliydi. O dönemde jandarma istihbarat konuşlanması yoktu. İstihbaratla ilgili bir personel tanımıyorum, bilmiyorum, görmedim, duymadım. O dönemde Cudi dağında Bayrak Operasyonu düzenlendi. Operasyon bölgesine erzak ve mühimmat takviyesinde bulunuyordum. Mustafa Özkan’ın kayalıklardan düşerek öldüğünü öğrendim. Erzak götürmüştüm her zamanki gibi. Abdulcebbar Özkan, Mustafa Özkan’ın kayalıktan düşüp öldüğünü söyledi. Ölen kişinin kim olduğunu görmedim" dedi.
Söz konusu dönemde geçici köy korucusu olarak operasyona katılan Arafat Aydın’ın beyanları bulunduğunu ifade eden mahkeme başkanı yüz yüze karşılaştırılacaklarını belirtti. Arafat Aydın’ın olay günü Cemal Temiz’ün bir şeylere sinirlendiğini sağa sola bağırdığını ve Mustafa Özkan’a kaleşnikof silahla eteş ettiğini, kayalıklardan seken bir kurşunun da kendisini yaraladığını ifade ettiğini söyleyen mahkeme başkanı, olay sırasında ilk müdahalenin de komutan Hakan Kültür tarafından yapıldığını dile getirdiğini söyledi. Yapılan karşılaştırmada Kültür, Aydın’ı tanıdığını duruşma öncesi koridorda da karşılaştıklarını, fakat bahse konu olayın kesinlikle yaşanmadığını öne sürdü. Arafat Aydın ise, "Bizzat beni arabasında o pansuman etti. Evet bu subaydı. Çok iyi tanıyorum. Başımı ve ayağımı pansuman etmişti. Elini vicdanına koyarsan konuşsun. Kesinlikle beni pansuman etti" dedi.
Mahkeme başkanının operasyonda Kamil Atak ile yaşı küçük korucuların katılıp katılmadığı yönündeki sorulara Kültür, "Bilmiyorum, hatırlamıyorum. Beni yanlış anlamayın. Operasyonda timler farklı yerlere dağılıyordu. O yüzden hatırlamıyorum. Cenaze ailesinin rızası ile hava sıcak olduğu için defin edildi. Tutanak tutulduğunu bilmiyorum. Karakol komutanı biliyor. Otopsi ile ilgili savcı ordaydı, yapıldı mı bilmiyorum. 1993 yılında o karakolda adli işlem yapılmıyordu. Sadece Botaş Boru hattını korumak için kuruldu" diye kaydetti.
1994 yılında kardeşi İhsan Aslan kaçırılan Yusuf Aslan’da duruşmada tanık olarak dinlendi. Kardeşinin Kamil Atak’ın oğlu Kukel tarafından kaçırıldığını öğrendiğini belirten Yusuf Aslan, "Cizre’nin ileri gelenlerinden biriyle Kamil Atak’ın evine gittik. Kardeşimi bırakmasını söyledim. Kardeşimin onlarda olmadığını söyledi. Evden çıktıktan sonra bir adam bana kardeşimin Kamil Atak’ın oğlu Kukel’in evinde olduğunu söyledi. Kukel’in evine gittim. Ama kardeşimin orada olmadığını söylediler. Korucu ve silahlı adamlar vardı. Korkup geri geldim. Kuzenim savcıya dilekçe verdi, ama kabul edilmedi. İşyerimi kapattım ve iflas ettim. Nerede bir cenaze bulunsa birini gönderip baktırıyordum. Kamil Atak’a bir çok tanıdık gönderdik. Ama bir sonuç alamadık. Kamil Atak Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda ona oy verirsek kardeşimi bırakacağını söyledi. Kamil Atak Belediye Başkanı oldu. Hatta ben ona bir koç götürdüm. Benim silahım yoktu. Kamil’in 300 korucusu bir tabur kadar cephaneliği vardı. Ben esnaftım o kadar malım vardı. Şimdi İstanbul’da hamallık yapıyorum” dedi.
Kendisine veya ailesine bir şey olursa sorumlusunun Kamil atak olduğunu belirten Yusuf Aslan, "Ben ifade verdim. İfademi verirken bir sivil polis ‘Asıl seni yakalayacağız, Sen PKK’lısın’ diye beni tehdit etti. Kamil Atak belki 100 adam öldürmüş. Ama kimse şikayet etmiyor. Korucular yengemi tehdit etmiş. Geçen hafta gidip babamı tehdit etmişler. Herkes görmüş, ama korkudan söyleyen yok. 3 kişi babamın evine gelmiş. Mahkemeye ifade vermemem için tehdit etmişler” dedi.
Mahkeme Başkanı ifadesi tamamlanan Yusuf Aslan’a salondan çıkabileceğini söyledi. Aslan bunun üzerine Aslan, "Tehdit altındayım. Ben mahkeme salonundan gitmiyorum. Bana 1 keleş verirseniz giderim” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Saygısızlık etme, öfkene sahip çık” diyerek uyarıda bulundu. Yusuf Aslan daha sonra salonda dışarı çıktı.
Dava dosyasına giren evrakları okuyan mahkeme heyeti Cemal Temizöz ve Kamil Atak’ın 3’ncü yargı paketi kapsamında adli kontrol kararı ile bırakılmalarına ilişkin yapılan başvuruyu reddettiğini açıkladı. Daha sonra söz alan müdahil avukatı Mehmet Emin Aktar, bu dosyanın JİTEM oluşumu ile ilgili tek dava olduğunu ifade ederek, "Bunun dışında dava yok. Biz 1993 yıllarında Cizre’de yaşananları tartışıyoruz. Bu kişiler suç işlemiş. Cemal Temizöz bir koleksiyon yapmış. Ölenlerin kimliklerini saklamış. Ölenlerin hiç birinde kimlik yok. Dosyada 2 gizli tanık deşifre oldu. Bu sanıkların organizasyon içinde oldukları ortaya çıktı. Yapılan baskılarla bunun hala sürdüğünü gördük” dedi.
Söz hakkı verilen sanık Cemal Temizöz kafese kapatılmış, gözleri bağlı gladyatörler gibi olduklarını ifade ederek, "Burada üzerimize atılacak suçlamaları bekliyoruz. Ben bu olaylarla ilgili kitap yazdım ve kitabımı size takdim ediyorum" dedi. Mahkeme Başkanı Cemal Temizöz’ün verdiği, "Kuruluşu, infazları, katliamlarıyla siyasallaşan PKK terörü’ isimli kitabı aldığını tutanağa geçirdi. Konuşmasına devam eden Temizöz, "Duruşma salonu sadece burada değil. Duruşma salonu dışarıda başlıyor televizyonlarda devam ediyor. Cizre’de 1993-1995 yılları arasında patlayıcı maddelerle ne tür saldırılar olduğunun rakamlarını araştırın. Rakamlar Irak’ı Afganistan’ı geçmezse ben burada intihar ederim. Ben böyle bir ortamda görev yaptım. Cemal Temizöz dincilerin, ülkeyi bölmek isteyenlerin, bayrak indirenlerin hedefi oldu. 7-16 Şubat tarihlerinde Brüksel’de olduğuma dair fotoğrafları mahkemeye sunuyorum. Yeni bir belge daha buldum. Genelkurmay’a 4 Şubat 1994 tarihinde yapılan geziyle ilgili Merkez Bankası’nın Belçika Frangı yazılı gönderdiği makbuz var. Yani Brüksel gezisi için 4 Şubat 1994 yılında harcırah aldım. Şubat tarihinde ise yurtdışına gittim” diye savunma yaptı.
Sanıklardan Kamil Atak ise para için korucu olmadıklarını belirterek, "Bizim yaşadığımız acıları savcılar yaşamadı. Benim uğradığım zulme PKK ve KCK terör örgütleri bile uğramadı. Öcalan binlerce insanı dağda bırakarak bir kızla gitti. Televizyonlarda çıkan terör uzmanları ağızlarını kapatsınlar. 1988 yılında daha korucu olmadan ’Hogir’ kod adlı terörist 10 seçkin kızı ona göndermemizi istedi. Bir kızın bin kişiye bedel olduğunu söyledi. Ben işte böyle korucu oldum. Bazı şeyleri devlet kabul etse de biz kabul etmiyoruz" diye konuştu.
Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede sanıklardan Cemal Temizöz’ün 9, Kamil Atak’ın 7, Temel Atak’ın 2, Kukel Atak’ın bir kez, itirafçılar Adem Yakin’ın 7, Hıdır Altuğ’un 3, Abdulhakim Güven’in 6 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
© Tüm hakları saklıdır.