Hakan Özyıldız*
Son günlerde Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu döviz işlemleri ile ilgili kararlar alıyorlar. Yetkililer aldıkları kararların gerekçesini, spekülatif hareketleri önlemek olarak açıklıyor. Buna karşılık piyasalardaki oyuncular, bu kararların ileride bir kambiyo (sermaye hareketleri) kontrolüne dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyorlar.
İki taraf da haklı.
Kamudaki karar alıcılar haklı. Çünkü bazen piyasalar oldukça hareketli olabiliyor. Aşırı iniş çıkışlar, döviz borcu olanların sinirlerini bozuyor. Beklentileri olumsuz etkiliyor.
Piyasadaki oyuncular da haklı. Çünkü onlar, yatırım kararlarını, yürüklükteki kurallara göre alıyorlar. Eğer kapsamlı değişikler olacaksa, kambiyo kontrolü gelecekse, bilmek istiyorlar. Belirsizlikler riskleri artırıyor. Kurları ve diğer ekonomik değişkenleri olumsuz etkiliyor.
Yapılanlar ne kadar kambiyo kontrolü ne kadar makro ihtiyati önlem bir bakalım.
Mahfi Eğilmez, makro ihtiyati önlemleri; “Bu deyim, finansal sistemde (bankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve diğerleri) ortaya çıkabilecek riskleri denetlemek ve düşürmek amacını güden önlemler bütününü tanımlamak için kullanılıyor. Bu politikaları uygulamaktan güdülen amaç ise finansal sorunlar nedeniyle ortaya çıkabilecek sistemik riskin finansal sistem ve reel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamaktır.” şeklinde tanımlıyor.
Konuyu aşağıdaki Şekil 1yardımıyla açıklamaya çalışayım. Makro ihtiyati önlemlerle, ekonomideki borç alanlar ile borç verenler arasındaki ilişkiler düzenlenmeye çalışılır. Borç verenler içeriden olabileceği gibi dışarıdan da olabilir.
Aynen şu anda yaşadığımız gibi, borç verenlerin çoğu dışardan olunca, ekonomide dövizli işlemler doğal olarak artar. Burada sınırlama veya genişleme yaptığınızda, ekonomideki borçlu kesimleri etkilemiş olursunuz. Borçlanma ucuzlar veya pahalılaşır.
Türkiye’de kim en çok borçlu? Şirketler, haneler ve kamu. O zaman makro ihtiyari önlem alırken dikkatli olup, hangi borçluya taş attığınızı kontrol etmeniz gerekir.
Kambiyo (sermaye hareketleri) kontrolü ise, bir ekonomide, döviz işlemlerine çeşitli sınırlamalar getirmek olarak tanımlanabilir. Sınırlamalar dövizin ülkeye girişinde, çıkışında ve/veya ülke sınırları içinde işlem görmesinde uygulanabilir.
Şekil 2’den de görüleceği gibi burada yapılan şey; iç piyasa (borç alanlar ve verenler) ile dış piyasa (uluslararası finansal ajanlar) arasındaki hareketleri kontrol etmeyi amaçlar. Yani dövizin girişini ve çıkışını bir şekilde kontrol edersiniz.
Her ikisi beraber uygulanamaz mı? Neden olmasın? Taşı kime attığınızı bilirseniz ve çok iyi nişan alarak atarsanız olur.
Ama bir şey olmaz!
Ekonomi yıllardan beri dövize boğulmuşsa, haneler, şirketler daha önemlisi bazen kamu bile işlemlerini, tasarruflarını dövizle yapıyorsa, ne yapmaya çalışırsanız çalışın sonuç pek etkili olmaz. Aşırı dolarize olmuş bir ekonomide aldığınız kısıtlayıcı bir önlem hem kambiyo kontrolü etkisi hem de makro ihtiyari önlem etkisi yaratabilir.
“Ne güzel bir taşla iki kuş vuruluyor” demeyin. Amacınız kuşları kaçırmaksa sözüm yok. Ama doğanın dengesini bozmamanız lazım. Ya kuşlar bir daha geri gelmezse ne yapacaksınız?
Dolayısıyla, ekonomiyi iyi tahlil etmek, kararları en geniş çerçeveyle, parça parça değil bir arada almak lazım. Alırken neyi hedeflediğinizi de kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklayıp, piyasadaki karar alıcıları ikna etmeniz gerek.
Şimdiye kadar beslediğiniz kuşları aniden kaçırmak istiyorsanız o başka.
*Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır.