Dünya
Deutsche Welle

Gürcan: Türkiye Trump'a destekle hata yaptı

DW Türkçe'ye konuşan güvenlik analisti Metin Gürcan'a göre ABD'nin Suriye operasyonu güç dengelerini değiştirmeyecek. Gürcan, Türkiye'nin Trump'a açık desteğini ise aceleci ve hatalı bir açıklama olarak nitelendirdi.

07 Nisan 2017 23:30

DW Türkçe: ABD’nin Suriye’deki üssü vurmasıyla birlikte bölgede yeni bir denge görüyoruz. Türkiye kısa bir süre öncesine kadar Rusya ile birlikte hareket ediyordu. Ankara’dan yapılan açıklamada ABD’nin operasyonunun olumlu karşılandığı söylendi. Türkiye’nin Suriye politikasını ve bölgedeki pozisyonunu şu an nasıl açıklayabiliriz?

Metin Gürcan: Cerrahi nitelikte yapılmış limitli bir hava saldırısı gibi niteliyorum ben bunu. Bunun devamının çok gelmeyeceğini düşünüyorum. Devamı gelecek olsaydı ilk saldırılar Şam’a olurdu. ABD, kuvvetle muhtemel öncesinde Rusya'ya da bilgi verdi, bunu yapacağına dair. Ama Ankara’nın bence bir hatası var: Saldırı yapılmadan önce nasıl bir saldırı yapılacağına yönelik kafa yormadan, iyi analiz yapılmadan doğrudan Trump’a açık destek verdi. Bence bu büyük bir hata. Stratejik bir hata, bir diplomasi hatası. Şu yapılabilirdi: Önce Trump’ın ne yapacağını gördükten sonra pozisyon almayı tercih edilebilirdi. Bu, Türkiye'nin Suriye konusunda son bir senedir realist olarak tanımlayabileceğiniz, IŞİD’le mücadeleyi önceliklendiren dış politika tercihlerini yıktı. Türkiye, son bir senedir "Esad gitmeli" söylemini bırakmış gözüküyordu. Ve IŞİD’i önceliklendiren bir mücadele stratejisi takip ediyordu, bunu Fırat Kalkanı’ndan söyleyebiliriz. Ama şimdi Ankara’nın saldırıdan önce bence aceleci ve gereksiz bir şekilde "Trump’ın yanındayız, Esad gitmeli” söylemine tekrar bir refleks olarak geri döndüğü algısına neden oldu. Bu da bence gereksiz yere Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonunu zora soktu.

DW Türkçe: Türkiye’nin aceleci tepki vermesinin ardında ne yatıyor sizce? Rusya’dan bir kopuş diyebilir miyiz?

Gürcan: Hayır, onu zannetmiyorum. Bence Türkiye hala daha son bir senedir bıraktım dese bile, bırakmış gibi yaptığı "Esad gitmeli” refleksine geri döndü. Dış politikada refleks olmaz. Dış politika akılcı üretilir. Özellikle de Suriye gibi bir zeminde akışkan bir güvenlik ortamında hareket ediyorsanız… Yani bu reflekslere dönmemek lazım. Dış politikanın refleksler üzerine kurgulanmaması lazım. Bu saldırı bana göre kozmetik bir saldırıdır. Sahadaki güç dengesini, Suriye’de taktik resmi, diplomatik resmi değiştirmez. Ama bu saldırı turnusol kağıdı gibi Ankara’nın hala "Esad gitmeli” tezinden vazgeçmediğini ve Suriye’deki temel amacının bu olduğunu ortaya çıkarmış oldu… Bu da bence gereksiz alınan bir risk ve bir dış politika hassasiyeti olarak karşımıza çıkacak.

DW Türkçe: Siz operasyonun bölgedeki diplomatik dengeleri değiştirmeyeceğini düşündüğünüzü söylediniz. Ancak Obama döneminde daha pasif bir Suriye politikası izleniyordu. Bugünkü operasyonla birlikte Washington’ın Suriye'de daha aktif olacağı izlenimi doğmuyor mu?

Gürcan: Hayır, bu operasyonu büyütmeyin. Şayet bu seyir füzeleriyle yapılan saldırıların ikinci, hatta üçüncü dalgasını gördükten ve bombardımanlar Şam’a kaydıktan sonra ben sizin şu an ulaştığınız sonuca ulaşırım. Şu an için, bana sorarsanız, sahadaki resme baktığımda bu tarz yorumlarda bulunmak için henüz erken. Ben ABD’nin Şam’ı bombaladığını görürsem işte o zaman sizin sorunuzdaki ‘evet ABD bazı şeyleri değiştiriyor’ sonucuna ulaşırım. Ama şu an için çok erken.

DW Türkçe: Bölgede ABD ile Rusya arasında nasıl bir güç dengesine tanık olacağız önümüzdeki günlerde?

Gürcan: Bence ABD bu saldırıyla ilgili Rusya’ya bilgi verdi. Yerel kaynaklara baktığımız zaman saldırıya uğrayan askeri havalimanında 50’ye yakın savaş uçağı olduğu, 35’inin tahliye edildiği, 14-15’inin tahrip edildiği açıklandı. Bu da demek oluyor ki Rusya'ya bilgi verildi. Rusya da Esad güçlerine bu bilgiyi geçti. Ama burada şu nokta ilginç: Rusya "uluslararası hukuka aykırı, devletin egemenlik haklarını zedeleyici bir askeri müdahale” dedi. Yani "Şam’ın rızası olmadan, Şam’ın egemenlik hakkına saygı göstermeden yapılan bir rıza dışı askeri saldırı” olarak niteledi Rusya. Rusya’nın "Şam’ın egemenliğini zedeleyen, onun rızası olmadan yapılan saldırı” vurgusu önemli. Ama Rusya’nın şu anki tepkisini çok da sert, Rusya’yı farklı şeylere itebilecek bir tepki gibi görmüyorum.

DW Türkçe: Türkiye, Trump yönetiminin başa geldiği ABD ile Rusya arasında nasıl bir tercih yapacak?

Gürcan: Ankara’nın "Trump ile Putin arasına sıkışmak” diye tabir ettiğim şey bu. Bir hafta bakıyoruz Ankara, Rusya ile beraber, bir sonraki hafta bakıyoruz ABD ile beraber. Ankara bu tarz hızlı, tutarsız U dönüşlerini yapmak yerine, Suriye’nin geleceği ve IŞİD sonrası süreçte Suriye’de ilkelere ve prensiplere sarılması lazım. Bana göre dört önemli prensip ve ilke var. Bir, temel insan hakları, yani her türlü etnik, mezhep ve dini köken gözetmeksizin Suriye’deki sivillerin yaşam haklarının kutsallığı, çatışmadan yana değil, uzlaşmadan, istikrardan ve düzenden yana bir tavır içersine girmek. Ve sürekli barışın arabuluculuğunu, ateşkesin arabuluculuğunu yapmak… Burada etnik, mezhep ve dini, siyaset üstü bir yaklaşımdan bahsediyorum. İkincisi demokrasi. Suriye’de bir seçim iradesi ortaya çıkması lazım. Yani kartların yeniden dağıtılabilmesi. Türkiye’nin IŞİD sonrası dönemde Suriye’ye bir model önerebilmesi veya bir yaklaşım önerebilmesi lazım. Üçüncüsü laiklik. Dördüncüsü komşularla bir müzakere zemini içersinde eşit ilişki, Suriye ile işbirliği.

DW Türkçe: Türkiye’nin Suriye’de sıkıştığını görüyoruz. Bir yanda YPG, bir yanda IŞİD ile mücadele, öte yanda da Şam yönetimi, ABD ve Rusya… Fırat Kalkanı operasyonu kısa süre önce bitti ve şu anda yeni bir operasyon gündemde. Bu nasıl bir operasyon olacak?

Gürcan: Dört ana bölgeye ayırıyorum. Fırat batısı, Fırat doğusu, Irak’taki Sincar ve Kuzey Irak. Fırat batısı artık Rusya’nın nüfuz bölgesi. Fırat batısında Türkiye’nin yeni bir askeri harekâta girişemeyeceğini düşünüyorum. Rusya’nın buna izin vermeyeceğini düşünüyorum. Türkiye'nin Cerablus – Bab - Çobanbeyli üçgeni, Fırat Kalkanı ile elde ettiği nüfuz bölgesi diyelim, güvenli bölge olarak elinde tuttuğu bu üçgende kalıp kalmayacağı Rusya’nın tavrına bağlı. Bu da Rusya’nın İdlib’deki muhalifleri nereye transfer edeceğine bağlı… Fırat doğusunda ABD’nin Rakka hazırlığı var. Fırat doğusunda da ABD olası bir Türkiye’nin askeri müdahalesiyle bir seneden beri zaten planladığı Rakka operasyonundaki şu mevcut tempoyu korumak istiyor. Onun bozulmasına izin vermez. Irak’taki Sincar çok kritik. Irak’ı Suriye’ye bağlayan köprü konumundaki bir yerden bahsediyoruz. Benim beklentim şu: Şayet referandumdan da ‘evet’ çıkarsa, Rusya ve ABD’nin çok da önemsemediği, biraz ikinci - üçüncü önemde kalan, Türkiye - Irak sınırında, Barzani peşmergelerinden de destek alabilirse, 2008 Güneş Harekâtı gibi yapabilirse uzun süreli bir operasyon... Çünkü Ankara şunu gördü: Fırat Kalkanı’na kamuoyu desteği hiçbir zaman yüzde 70’lerden aşağı inmedi. Temel hedef PKK olursa sınır ötesi operasyona yönelik büyük bir halk desteği var Türkiye’de. Ve Ankara bence bunu görüyor ve devam ettirmek istiyor. İşte burada "nerede bu oyunu kuracak, nerede operasyon yapacak?" derseniz bence referandumdan ‘evet’ çıkarsa ve şayet Irak kuzeyinde Barzani ile mevcut Kerkük sorunu aşılabilirse Türkiye-Irak sınırındaki kritik yani Metina, Avaşin-Basyan, Hakurk gibi bölgelere PKK’ya yönelik Mayıs ayı içersinde bir harekât çok da sürpriz olmaz kanaatindeyim.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Hülya Schenk

Metin Gürcan, İstanbul Politikalar Merkezi'nde (İPM) güvenlik araştırmacısı olarak görev yapmaktadır.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle