T24 - Güngör Uras, dün açıklanan enflasyon oranlarını değerlendirerek, "Eğer Merkez Bankası hatasını açık açık değerlendirmez, enflasyon ve kurdaki artışı başka nedenlerle açıklamakta ısrar eder ise hiçbir şey değişmez. İşler kötü olur. Uygulanan politikalarda bir hata var ki, döviz fiyatındaki ve enflasyondaki artış dizginlenemiyor" dedi.
Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras'ın "Ağlamayı-sızlanmayı bırakalım" başlığıyla yayımlanan (4 Ocak 2012) yazısı şöyle:
Ağlamayı-sızlanmayı bırakalım
Yüzde 10.45 enflasyon moralleri bozacak. Merkez Bankası’nın moralini bozacak. Merkez Bankası yepyeni politikalar uygulamak zorunda kalacak.
- Hükümetin moralini bozacak. Bugüne kadar faiz artırımına evet dememekte direnen hükümet yüksek faiz uygulamasına kapı açacak.
- İş çevrelerinin moralini bozacak. İş çevreleri geçmiş enflasyonu dikkate alarak 2012 yılı fiyatlamalarını yüzde 10’u aşan bir enflasyona göre yapacak.
- Halkın moralini bozacak. Halk yüksek fiyat artışları bekleyişine girecek. Varlığının giderek eksildiği duygusu ile morali bozulacak. Enflasyon oranının yüzde 10.45 olarak açıklanması dış çevrelerin politikalarında değişime yol açacak.
- Dış piyasalar Türkiye riski için bugüne kadar düşük olan primi artıracak. Türkiye daha kısa vadeli ve daha pahalı borç bulabilecek.
- Cari açığın finansmanı güçleşecek.
Ne oldu da böyle oldu?
Biz iyilikleri kendimizden, kötülükleri başkalarından bilmeyi pek severiz. Kriz içindeki ülkelerde bile yıllık enflasyon yüzde 2-3’lerde dolanırken, “Krizin teğet geçtiği” Türkiye’de acaba enflasyon neden yüzde 10.45 olarak gerçekleşti? Suç kimde? Enerji fiyatları ise, başkaları da enerjiyi pahalıya satın alıyor. Dolar-euro kurundaki oynama ise, başkalarının paraları da bu oynamadan etkileniyor. Dünya gıda ve emtia fiyatları arttı diyemeyiz, tersine aşağılarda dolanıyor. Demek ki enflasyonu tırmandıran biziz. Biz ekonomi yönetiminde bazı hatalar yapıyoruz ki, uzun çabalarla aşağıya çektiğimiz enflasyon birden kontrolden çıktı.
- Cari açığı küçümsedik. Uyarılara (bu sütunda 2005 yılından bu yana yazılanlara) aldıran olmadı. Döviz açığı taşınamaz boyuta gelince de Ankara’nın eli ayağına dolandı.
- Milli gelirin yüzde 10’u boyutunda dış kaynak gelince insanlarımız 100 üretip 110 harcar oldu. Talep artışı enflasyonu körükledi.
- Yetmedi. Merkez Bankası zik-zak politikalarla tüketimi kırmak için finansal daraltmaya giderken birden ters dönüş yaparak finansal genişlemeyi gerçekleştirdi.Banka kredileri patladı. Halk tüketmekten çatladı.
- Merkez Bankası uzun yıllar doları düşük tutmak için güdümlü politikalar uygularken, doların ipini koyuverdi. 1.65-1.75 bandında tutunacak derken, dizginlenemez hale geldi.
Ankara ne yapacak?
Merkez Bankası stoktan dolar satarak fiyatı 2.0 TL’nin altında tutup enflasyonu kontrol altına alamayacak.
- Bir yanda dolar fiyatındaki artışı,
- Öte yanda enflasyondaki tırmanışı dizginlemeli. Bugüne kadar tüm silahları kullandı. Kullanmadığı tek silah “faiz” silahı.
- Sayın Erdoğan sıfır faizden yana. Merkez Bankası Erdoğan’ı üzmeye cesaret edemiyor.
- Arkada koskoca bir “Faiz Lobisi” var. Özellikle kökü dışarıda olan bu lobi uzun süredir Merkez Bankası’nın faizi artırmasını bekliyor. Bu iki baskı altında Merkez Bankası daha önceleri 2 veya 3 puanlık bir faiz artışı ile piyasayı etkileyebilecek iken bunu yapamadı. Şimdi ciddi bir durum ortaya çıktı. Yüzde 2 veya 3 puan faiz artışı işe yaramayacak.Piyasayı sarsabilecek yüksek faiz artışı gerekecek. Bu iyi değil. Ama bugüne kadarki hatalı politikaların faturası bu.
Eğer Merkez Bankası hatasını açık açık değerlendirmez, enflasyon ve kurdaki artışı başka nedenlerle açıklamakta ısrar eder ise hiçbir şey değişmez. İşler kötü olur. Uygulanan politikalarda bir hata var ki, döviz fiyatındaki ve enflasyondaki artış dizginlenemiyor.