Diyarbakır’ın ilk kadın Belediye Başkanı seçilen BDP’li Gültan Kışanak, demokratik özerklikle ilgili adım atmaya başladıklarını söyledi. Kışanak petrol başta olmak üzere, bölgede üretilen enerjiden yerel yönetimlere pay verilmesi gerektiği görüşünde.
Al Jazeera Türkçe Diyarbakır muhabiri Mahmut Bozarslan’a konuşan Gülten Kışanak, "Diyarbakır’da kaç petrol kuyusu var, ne kadar üretim yapılıyor, nereye gidiyor, geçmişte ağır çevre faturası vardı, onun durumunu araştırıyoruz. İçme kuyularını kirlettiği yönünde çok ciddi iddialar vardı. Petrol ekonominin ana dinamosudur, ama oraya enerji gidiyor, bize kirliliği kalıyor. Elektrik gidiyor borç kalıyor, petrol gidiyor sularımız kirleniyor. Bunu ne Allah kabul eder, ne kul kabul eder, ne demokrasi kabul eder. Kaynaklarını ver ben götüreyim, ne kadar ağır faturası varsa kalsın, bunu kimse kabul etmez” dedi.
Mahmut Bozarslan'ın, "Bundan 'Petrolden pay istiyoruz’ sonucu çıkarabilir miyiz?" sorusu üzerine Kışanak, "Tabii ki kesinlikle pay istiyoruz, yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım" şeklinde konuştu.
Mahmut Bozarslan’ın Gülten Kışanak’la yaptığı söyleşinin bir kısmı şöyle:
30 Mart yerel seçimlerinden sonra eş başkanlık sistemi ilk kez fiilen hayata geçiyor. Sistem nasıl işleyecek?
"Bütün çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Çok fazla protokole göre davranmıyoruz. Çalışmalara, görüşmelere birlikte katılacağız, ama odalarımız ayrı olacak. Makam arabasını da birlikte kullanacağız. İhtiyaca göre kullanacağız. İki eş başkanın eşit ücret alması gerekiyor. Gelirler bir havuzda toplanacak ve oradan herkese eşit paylaştırılacak. Biz aslında bunlarla ilgilenmiyoruz, biz ne kadar çok hizmet yapabiliriz, ne kadar iş yetişteribiliriz bununla ilgiliyiz."
Seçim döneminde demokratik özerkliğe vurgu yaptınız, 'Seçimlerden sonra inşa edeceğiz' dediniz. Yol haritanız nedir?
"Belediye Meclisi'nin kent parlamentosu işlevini görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dün (Perşembe) ilk toplantımızı yaptık, sadece Meclis Başkanlık Divanı'nı seçtik. Komisyonlar kuracağız. Ekonomi, eğitim, sağlık komisyonları gibi. Önümüzdeki Pazartesi günü bu konuları tartışmaya devam edeceğiz. Belediye Meclisi'nden bunların kararlarını alacağız, belediyenin idari yapılanmasını da buna uygun hale getireceğiz. Yerel ekonomiyi güçlendirme daire başkanlığı kuracağımızı, alt birimleri olarak da, sanayi, mesleki eğitim, tarım ve hayvancılık alt birimleri kuracağımızı söylemiştik. Böyle adım adım, yerel yönetimlerin yetkilerini, sorumluluklarını, görevlerini arttıran bir çalışma olacak bahsettiğimiz. İnşadan kastettiğimiz bu."
Perşembe günü ilk kez Belediye Meclisi'ni topladınız. Toplantıda özerklik gündeme geldi mi, çalışma takvimi belirlediniz mi?
"Parlamento toplantısı ilk adımdı. Belediye Meclisi'nin bir parlamento niteliğinde çalışmalarını yürütmesi ve güçlendirilmesi konusunda herkes hem fikir. Bunun için gayret edeceğiz. O anlamda bunu ilk adım olarak kabul edebiliriz. Tabii ilerleyen günlerde bunun artık nasıl şekil alacağı, komisyonların nasıl kurulacağı, komisyonların nasıl çalışacağı şekillenmiş olacak."
KCK yönetimi, BDP’nin kazanma ihtimali olan Diyarbakır, Mardin ve Van gibi büyükşehirlerde kanton sistemine geçilebileceğini açıklamıştı. Var mı böyle bir plan?
"BDP olarak 2007’den beri bölgesel yönetimler üzerine kurulu demokratik özerklik projemiz var. Bu aslında kanton projesine yakındır. Rojava bugün kanton tarzı bir örgütlenme esas aldı, bunu duyurdu. Biz 2007’de zaten benzer bir projeyi kamuoyuna sunmuş ve bunun politikasını yapmış, siyasi iradesini ortaya koymuştuk. Bugün de bu doğrultuda çalışmalarımızı yürütmenin zamanıdır. Yeni bir isim değişkiliğine ihtiyaç varsa partinin ilgili kurulları belirler. Bizim önümüzdeki politik perspektif 2007’deki genel kurulda kabul edilen demokratik özerklik projesidir."
Partinizin oy oranı yüzde 65’lerden 55’lere geriledi. Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz?
"Daha önceki verilerde sadece il sınırları içindeki oylar vardı, şimdi ise bütün büyükşehir sınırındaki oylar baz alınmış. Bu da yüzde 55.5. Aslında düşüş o kadar büyük değil. Biraz rehavetten kaynaklandı. Birçok yerde usülsüzlük tespit ettik, itiraz etmedik. İtirazlarımız sonucu etkilemeyeceği için kabul edilmedi. Bunların da sonuçta etkisi var."
Belediye yönetiminizin devam eden barış sürecindeki rolü ne olacak?
"Yerelde sorunları çözersek, barış sürecini güçlendiren bir konu olacak. Özellikle yerel kültürel ihtiyaçları karşılayan, anadil eğitimi konusunda imkan ve olanak yaratan, yerelde ekonomiyi güçlendiren çalışmalar yapabilirsek, merkezi hükümet bize fırsat tanırsa barış sürecine en büyük katkı olacağına inanıyorum. Çünkü en nihayetinde Kürt sorunu dediğimiz sorun bir temel hak ve özgürlükler sorunudur. Bu hak ve özgürlükler içerisinde sadece siyasi haklar yoktur, ekonomik haklar da vardır, kültürel, siyasi haklar da vardır. Bu haklar konusunda iyileşme, ilerleme olursa Kürt sorununun çözümüne katkı olacaktır."
Bölgede üretilen enerjiden pay alınması gerektiğini savunuyordunuz, bu konuda hazırlığınız var mı?
"Bunun fizibilitesini yapıyoruz, dosyasını hazırlıyoruz. Barajlar yapıldı, sulama kısmı geri plana bırakıldı, asıl enerji üretimi için çalıştırıldı ve enerji batıya yatırım ve sanayileşme olarak gitti. Bize de icra olarak geldi. Biz elektrik ürettiğimiz için suçlu hale geldik. Bütün köyler elektrik borcunu ödeyemedi diye icralık. Biz elektriği ürettik, batıya götürüp sanayileşme ve kalkınma yaptılar, doğuya ceza olarak geri döndü. Burada barajlar yapıp, elektriği batıya götürüp, buraya ceza olarak dönmesi ciddi bir sorun. Artık doğrudan belediyeyi de ilgilendiriyor çünkü köylerdeki içme suyuyla ilgili bütün yapı borçlarıyla birlikte bize devredilecek. Buna köklü bir çözüm bulunması gerekir."
Başlıbaşına petrol meselesi ile ilgili bir çalışmanız da olduğu söyleniyor.
"Arkadaşlar dosya hazırlığı yapıyorlar. Diyarbakır’da kaç petrol kuyusu var, ne kadar üretim yapılıyor, nereye gidiyor, geçmişte ağır çevre faturası vardı, onun durumunu araştırıyoruz. İçme kuyularını kirlettiği yönünde çok ciddi iddialar vardı. Petrol ekonominin ana dinamosudur, ama oraya enerji gidiyor, bize kirliliği kalıyor. Elektrik gidiyor borç kalıyor, petrol gidiyor sularımız kirleniyor. Bunu ne Allah kabul eder, ne kul kabul eder, ne demokrasi kabul eder. Kaynaklarını ver ben götüreyim, ne kadar ağır faturası varsa kalsın, bunu kimse kabul etmez."
Bundan, ‘Petrolden pay istiyoruz’ sonucu çıkarabilir miyiz?
"Tabii ki kesinlikle pay istiyoruz, yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım."
Al Jazeera Türkçe'de yer alan söyleşinin tamamını okumak için tıklayın