Gündem

Gülten Kaya'dan ahlâk dersi

Ahmet Kaya'nın aziz hatırasına sahip çıkan Gülten Kaya, geçtiğimiz günlerde "Ahlâk!" başlıklı bir yazı paylaştı ve unutturmaya çalışanlara rağmen, "ben unutmadım" dedi.

18 Mart 2012 16:53

HİLAL KAPLAN

(18 Mart 2012, Yeni Şafak)

 

Dün devrimcilere küfredenler, bugün onları yere göğe sığdıramıyor. Dün 12 Eylül'e methiyeler düzenler, bugün Diyarbekir Cezaevi metaforları kuruyor.

Dün işine gelen herkesi "mürteci" ilan edenler, bugün de "rövanşist" ilan ediyor.

Ve dün yaptıklarından utanmayanlar, bugün bize ahlak dersi vermeye kalkıyor.

Ama Allah'a çok şükür, hafızamız bize ait. Ellerimizden alamayacakları en önemli varlıklarımızdan birisi hafızamız...

Hafızasına ve eşi Ahmet Kaya'nın aziz hatırasına sahip çıkan Gülten Kaya, geçtiğimiz günlerde "Ahlâk!" başlıklı bir yazı paylaştı ve unutturmaya çalışanlara rağmen, "ben unutmadım" dedi.

Köşelerde kendilerinin PR'ını yapıp günah çıkararak, birbirlerinin geçmişini temize çekmeye çalışanların böyle bir "had bildirmeye" ihtiyaçları vardı. Çünkü ahlâk, "taslanan" bir şey değildir...

"Ahlâk!

"Bugüne kadar Ahmet Kaya linç sürecinin figüranlarının isimlerini hiç telaffuz etmedim ve etmemeye de devam edeceğim.

"28 Şubat Belgeseli" adıyla yayımlanan belgeselde, şahsıyla ilgili bölümleri Dünya gündemi imiş gibi kendisine tahsis edilen gazete köşesinde fütursuzca yazan haberci/gazeteciye kısa, yalın, sade bir kaç cümle kurmak istiyorum sadece.

Baba olunduğunda, birkaç yaş daha alındığında, "günah"la aranıza zaman girdiğinde "İNSAN" olma hali tamama ermiyor işte. Sadece bir merhale daha katediliyor "İNSAN" olabilme yolculuğunda. "İNSAN" olabilme yolculuğu için küçük bir adım daha lütfen; 1999 yılına doğru...

Bakalım orada 28 Şubat belgeselinde 'toplumsal bilinçaltına oynandığı' tezi ile ilgili birşeyler var mı?

"Ahmet Kaya süreci" tıpkı "28 Şubat süreci" gibidir. Yani, Şubat 1999 yılında gerçekleşen ödül töreni sadece 'start' aşamasıdır.

Türkçesi; 'Başlangıç' !

Yani başlama vuruşu !

Memleketin bölündüğü(!) gece, memleket sevgisi ve refleksi ile, 'Vatansever' (!) sanatçılarla oluşturulan koronun şefinin sürekli dert anlatma halini kimse anlamıyor. Sormuyor.

Ev toplantılarında "Ahmet Kaya Linç Gecesi"ni izleme seanslarından kuş hafifliğinde çıkıldığı kuşkusuz.

Ama, filmi biraz dondurup, o geceden yola çıkıp, azıcık ilerlemek ve biraz da olsa, ana haber bültenlerine de bakmak lazım. Haber olmaktan çıkıp, haber programı dizisine dönen Ahmet Kaya hikayesinde ne görüyoruz? Hay allah; 28 Şubat belgeselinde kullanıldığı söylenen montaj teknikleri!

Ahmet Kaya görüntülerinin fonunda neler var neler! Sadece "Bir Müzik Adamı Olarak Ahmet Kaya Portresi" eksik! Oysa haberin öznesi Ahmet Kaya. Montaj masası, bilinçaltı tekniklerinde ne kadar da başarılı. "Bölücü Adam" portresini ne tamamlar? Savaş! Şehit Anneleri! Uyduruk haritalar! Mahkeme önleri! Barış, pardon savaş işaretleri! Başarıyla kotarılmış mizansenlerle üzerlerinde tepinilen müzik CD leri! Daha saymayayım, çünkü bunu yaparsam, o sırada bu haberi izleyen çocuklarımın gözleri gözümden ve aklımdan hiç gitmeyecek.

Ama, bir tanık olarak buradayım işte.

Ve biliyorum ki; Hiçbir tarihsel yük, hiçbir vicdan yükü kolayından atılamıyor kamburlaşan sırtlardan.

İlahi haberciler;

Kör ve sağır olmayın ve artık birbirinizi ağırlamayın(*) ki, hayata bari bu yaşta bir iyiliğiniz dokunsun!

İlahi haberci;

Sakın ha, hiçbir çocuğun babası ölmesin! Sizin çocuklarınızın da...

Ama;

Gurur da duyabilsinler!

(*) Görme ve İşitme Engelliler için kullandığım deyimi benimsediğimden değil, kavrama ithafen kullandığımın bilinmesini isterim."