Haber-Kamera Ahmet ÜN-Burak EMEKDİYARBAKIR, (DHA)Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından AB destekli olarak, \'Sur ilçesinde çatışmalı ortamda yerinden edilen aileler ve yapılan alan araştırması\'nın sonuçları açıklandı. 491 aileyle yapılan görüşmelerde, yüzde 35.7\'sinin evlerinin yakıldığı, yüzde 59.5\'inin ise çatışma ortamından dolayı temel ihtiyaçtan yoksun kaldığı ortaya çıktı. Avrupa Birliği\'nin desteğiyle Diyarbakır Barosu tarafından, \'Çatışmalı ortam ve sonrasında çocuk haklarının desteklenmesi projesi\' kapsamında, \'Sur ilçesinde çatışmalı ortamda yerinden edilen aileler ve yapılan alan araştırması\' başlığı ile alan çalışması yapıldı. Proje kapsamında Sur ilçesinde hendek-barikat operasyonları zamanında yerinden edilen 491 aile ile avukat ve psikologların eşliğinhde yapılan görüşmelerin yer aldığı rapor STK temsilcilerinin de katıldığı basın toplantısı ile açıklandı.
100 BİNLERCE İNSAN EVİNİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDI
Toplanıtının açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı Ahmet Özmen, bölgede yaşanan hendek olaylarında 100 binlerce insanın evini terk etmek zorunda kaldığını belirterek, bir çok kentin yerle bir edildiğini söyledi. Özmen, 2013-2015 yılları arasında Türkiye\'nin tüm toplumsal kesimlerinde büyük bir beklenti ve umut yaratan Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik yol yöntemlere çözümünü hedefleyen çözüm süreci olarak adlandırdığımız bir süreç yaşandı. Özellikle Kürt toplumu, bu meseleyi barışçıl yöntemlerle nihai çözüme kavuşturacak olan bu süreci çok ciddi bir şekilde destekledi. Ancak, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ne yazıkki tekrar çatışmalı ortama geri dönüldü. Sur, Yüksekova, İdil, Cizre, Silopi gibi bir çok kenttimiz yerle bir oldu, yaşanamaz hale geldi. Oralarda yaşayan 100 binlerce insanımızı evlerini terk ederek, başka yerlere göç etmek zorunda kaldıdedi.
\'SUR\'DA AYRILMAK ZORUNDA KALAN AİLELER İÇİN ÇOK ŞEY YAPMAMIZ GEREKİYOR\'
Baro Başkanı Özmen, merkez Sur ilçesindeki hendek olaylarında 30 bin kişinin göç ettiğini dile getirerek, raporda ortaya çıkan sonuçlarda, Sur\'daki çatışmalı ortam nedeniyle ayrılmak zorunda kalan aileler için çok şey yapılması gerekittiğini ifade etti. Özmen 2 Aralık 2015 tarihinden sonra Baro Başkanı Tahir Elçi\'nin katledilmesinden 4 gün sonra Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 6 mahalleyi kapsayan sokağa çıkma yasağı halen devam ediyor. Çatışmalı ortamda 30 bin dolayında insanımız yaşadığı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Savaşların en büyük mağdurları her zaman kadın ve çocuklar oldu. Bu çatışmalı ortam devam ederken, Çocuk Hakları Merkezi\'miz, Sur\'da yaşanan çocuk hakları ihlalleri alanında bir proje geliştirdi. Proje kapsamında Çocuk Haklarının Desteklenmesi isimli proje, Avrupa Birliği\'nin desteğiyle Diyarbakır Barosu tarafından 1,5 yıla aşkındır yürütülmektedir. Bu çalışmada, Sur ilçesindeki çatışmalarda çocukların yaşadığı hak ihlalleri hem de göç ettikten sonra karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri tespit edildi. Bu hak ihlalleri kapsamında bir alan araştırması yapıldı. Sur\'dan göçen 491 aile ile görüşmeler yapıldı. Sonuçlar, Sur\'da ayrılmak zorunda kalan ailelerin çocukları için yapılacak çok şeyin olduğunu gösteriyor. Eğitim, sağlık ve barınma hakları alanında yapmamız gereken bir çok sorumluluğumuzun olduğunu bu çalışma ortaya koydudiye konuştu.
\'AİLELERİN YÜZDE 76\'SI ÇATIŞMALI ORTAMDA BULUNDU\'
Çatışmalı ortam ve sonrasında çocuk haklarının desteklenmesi projesini yürüten Prof. Dr. Melek Göregenli, Sur\'da göç eden 491 aileyle görüştüklerini dile getirerek, ailelerin yüzde 76\'sının çatışmalı ortamda bulunduklarını söyledi. Göregenli, araştırmaya katılanların yüzde 35,7\'sinin evlerinin yıkıldığını, yüzde 59,5\'inin çatışmalı ortam nedeniyle temel ihtiyaçtan yoksun kaldığını dile getirdi.
Görengenli, bu araştırma, Sur\'da yaşanan çatışmalardan çocukların etkilenme oranlarını ve biçimlerini ortaya koymak amacıyla yaptıklarını ifade edederek, Araştırmamızın sayısal bulguları ve alan araştırması sırasında aktarılan deneyimler, Sur\'da çatışmalı ortamda bulunan ailelerin, çatışmalar öncesinde de yaşam koşullarınıın zor ve yaşam çevrelerinin çocukların temel haklarının sağlanmasına uygun olmadığını göstermektedir. Katılımcılarımız şu anda yaşadıkları yaşam çevrelerinde çocuklar için güvenli ve uygun ortamlar olmaması, eğitim ortamının sık sık değişmesi, en büyük sorunların çocukların yalnızlaşması ve zamanlarının çoğunu evde geçirme zorunda kalmaları olduğunu belirtmişlerdirdedi.