Betül KARABACAK/Faruk KAHRAMAN-İSTANBUL(DHA) - GASTRO Entertainment İstanbul CarrefourSA Lezzet Sokağı’nda ziyaretçilerine kapılarını açtı. Birçok gıda markasının stand açtığı etkinlikte Türkiye\'nin lokal tatları, coğrafi işaretli olma adayı tatlar, sürdürülebilir hayvancılık gibi konulara vurgu yapıldı. Sektörün iddialı isimlerinin de seminerler verdiği organizasyon 2 gün sürecek.
CarrefourSA’nın ana sponsorluğunda Volkswagen Arena’da başlayan Gastro Entertainment İstanbul, ziyaretçilerine lezzetli 2 gün sunuyor. CarrefourSA da Gastro Entertainment kapsamındaki CarrefourSA Lezzet Sokağı’nda ziyaretçilerini sebze – meyveden coğrafi işaretli ürünlere, balıktan şarküteriye, ekmek çeşitlerinden zeytine, organik ve glütensiz ürünlerden soğuk – sıcak içeceklere ve hatta soslara kadar geniş bir yelpazedeki ürün gamıyla buluşturdu.
CarrefourSA\'nın gıda ürünlerini sadece ticari bir emtia olarak görmediğini vurgulayan CarrefourSA Gıda Direktörü Ayşin Işıkgece, sürdürülebilirlik konusunda CarrefourSA\'da yapılan çalışmaları şu sözlerle anlattı:
\"Bugün burada CarrefoursSA\'nın ana sponsor olduğu Gastro Entertainment organizasyonuna ev sahipliği yapıyoruz. Bu organizasyonda şu an bir sürü gıda üretimi yapan firmalar bir arada bulunuyorlar. Türkiye\'de şu an bitmek üzere olan birçok lokal tada sahip olduğumuzun bilincindeyiz. Bu bilincin gelecek kuşaklara akması, farklı lezzetlerin Türk mutfağından ayrılmaması, Türk mutfağının sadeleşmemesi adına böyle bir çalışmaya ana sponsor olduk. Bizim de burada birçok ürünümüz var. Coğrafi işaretli ürünlerin öneminden bahsediyoruz. Çünkü ülkemizde 2 bin 500 tane coğrafi işaretli ürün potansiyeli olmasına rağmen bugün 209 tane tescil edilmiş ürün var. Bu ürünlerin sayısının artması lazım çünkü bu topraklar bu zenginliği barındırıyor ama gelecek kuşaklara aktarılması için bizim hep birlikte çaba göstermemiz gerekiyor. Biz CarrefoursSA olarak bütün bu gıda ürünlerini ticari bir emtia olarak görmüyor, aynı zamanda sürdürülebilir tarım, hayvancılık, balıkçılık ve avcılık ile alakalı konularda bu ürünlerin gelecek kuşaklara nasıl aktarılacağı, bölgede nasıl ekonomi yaratılabileceği, bu ürünlerin damak tadımızdan çıkmaması için nasıl gayretler sarf edebileceğimiz üzerine projelere imza atıyoruz. Bunlardan bir tanesi arı. Türkiye\'de arı sayısını korumalıyız. Çünkü arı olmazsa meyve sebzemiz olmayacak. Yediğimiz taze ürünlerin 3\'te biri tamamen arının tozlaşmasıyla elde ediliyor. Eğer arı varsa bu ürünler var. Dolayısıyla arı popülasyonunu dünyada azalırken bizim arıyı koruyan, arıyı destekleyen, doğru balın adresine bizi götüren çalışmalar yapıyoruz. Aynı zamanda yerli tohum, küçük üreticilerle kol kola tarım kredi kooperatifleriyle beraber yerli tohumu koruyan, eski çocukluğumuzdan kalma yerli tatları damağımıza almak adına çalışmalar yapıyoruz. Bir başka çalışmamız su ile ilgili. 3 tarafımız denizlerle çevrili, çok zengin bir balık potansiyeline sahibiz. Ama balığımızı yeterince tanımıyoruz, gereken değeri vermiyoruz. Bu değerin yerleşmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için çalışmalar yapıyoruz. Sürdürülebilir avcılık ve hayvancılığı aynı zamanda denizleri bu anlamda korumayı dikkate alan çalışmalar yapıyoruz. Bunun dışında buradaki oturumlarda bunlardan uzmanlarıyla birlikte daha derin bahsedeceğiz.\"