BJK'nin kadrosunda bu sene hiç gol atmamış oyuncuların varlığı ve kalede Rüştü'nün olmayışı 'Görünen köy kılavuz istemez.'yorumlarına neden oldu.Habertürk Spor köşe yazarı Can Birsay'da BJK' nin durumunu şu şekilde dile getirdi:
Duran
toplar bile yeterliydi Galatasaray için... Daha dördüncü dakikada ligin
en etkili duran top adamlarından Arda’nın kornerini Beşiktaş
savunmasıyla birlikte Rüştü de seyredince Mustafa Sarp, çizgiden golü
kaydederek Beşiktaş için başlayacak kötü haftaların habercisi oldu.
Galatasaray o kadar çok güveniyordu ki kadrosuna, “Beşiktaş ne kadar
zorlarsa zorlasın bir iki vites daha atar maça denge getiririz”
şeklinde oynadı.
Oysa geride kalan 4 haftada sadece bir gol yiyen Hakan Arıkan,
sakatlıktan yeni çıkan Rüştü yerine kaleyi korumaya devam etse
Galatasaray belki de golü daha geç bulabilir, Beşiktaş’ın da ilk
yarıdaki gardı bu kadar çabuk düşmez ve hatalı goller yemeye devam
etmezdi.
Aynı şey maça yedek başlayan Fink için de geçerliydi. Orta sahada
dengeyi sağlayabilmek adına “çok adam” yerine “hazır adam” tercih
edilse Beşiktaş daha çok direnebilirdi.
Dört hafta geride kalmış, Beşiktaş zirveden kopmamak niyetiyle Ali Sami Yen'de Galatasaray deplasmanına çıkıyor ama ilk 11'inde bu sezon gol atan futbolcusu yok. Nerede Holosko, Bobo, Nobre ya da Tello diye sorulmaz mı? Rijkaard bile söylüyor, "Şaşırdık esame listesini görünce..." Bu bile açıklıyor Beşiktaş'ın ruh halini de durumunu da...
Keita’nın her aldığı topta tehlike yaratması İsmail’i olduğu kadar
Beşiktaş yönetimi ve Mustafa Denizliyi de zor duruma düşürdü. Gözler
özellikle ilk yarıda -tecrübesiyle- Keita’ya belki de “dur” diyebilecek
İbrahim Üzülmez’i aradı.
Nihat “Hazır değilim” diye bağırmaya devam ederken hem yalnız kaldı hem
de Galatasaray savunmasını rahatsız edecek hiçbir hamle yapamadı. Ekrem
Dağ ise Beşiktaş’ın orta sahada en çok sırıtan ismiydi, Yusuf açıkta
yok oldu.
Keita nasıl ki sağ kanatta her topu başarıyla kullandıysa tersinde
yer alan Kewell da sol kanattan siyah Beyazlı ekibi ilk yarıda
fazlasıyla bunalttı.
Kewell, takım arkadaşından gelen iki “al da at”ı değerlendiremeyince
Beşiktaş ilk yarıyı 1 farkla geride kapatmayı başardı. Ancak bu “şans”
ikinci yarıda yoktu!
Son anda “Bu kadro yeterli değil herhalde” diyerek rekor sayılacak
bir paraya Tabata’yı almakla bu işin yürümeyeceğinin en güzel kanıtı da
Elano’su, Nonda’sı yedekte bekleyen Galatasaray karşısında ortaya
çıktı.
Cimbom’un nasıl da rakibe göre vites attığının en güzel örneği
sarı-kırmızılı ekibin ikinci golünde daha da iyi anlaşıldı; Beşiktaş
ikinci yarıda özellikle Serdar Özkan’la sağ kanattan- bal yapmayan arı -etkili olmaya başladığında, hızlı bir atak Rüştü’nün ikinci büyük
hatasıyla birleşti ve Galatasaray, Baros’la bağıra bağıra farkı
ikileyip rahatladı.
Şimdi, “Transfer lazım, yıldız lazım, bir hava yaratılması lazım”
denilirken duymazdan gelen Beşiktaş Yönetimi’nin neler yapabileceğini
izleyeceğiz.
Beşiktaş’ta işler daha da karışacak ve şu anda 1 “aday adayı” olan
kongreye doğru birçok “ses”ten var olan idareyi kimi zaman haklı kimi
zaman da sınır tanımadan eleştirmelerini takip edeceğiz.
Yıldırım Demirören idaresi, -tecrübesiyle- bunu çok önceden görmeli ve
20 milyonu geçen transfer bütçesini çok daha akıllıca kullanarak
Galatasaray ve Fenerbahçe kadrolarının gerisinde kalmamalıydı.
Beşiktaş, artık öyle bir duruma geldi ki, çok iyi oynasa da,
galibiyeti hak etse de “Onlarda Baros’tan Alex’e, Kewell’dan Roberto
Carlos’a, Elano’dan Emre’ye, Arda’dan Lugano’ya taraftarı
heyecanlandıran birçok isim var. Bizde onlarla boy ölçüşecek bir kadro
kurulamadı” eleştirilerinden kurtulamayacak
Galatasaray’ın kadro kalitesiyle her geçen hafta arayı açmaya devam
edeceği ve Fenerbahçe’nin de aşağıda kalmadan ezeli rakibini takip
edeceği bir sezon izlemeye devam edeceğiz.
Beşiktaş, “Görünen köy kılavuz istemez” misali aşağıda kaldığını
görebilmeli ve hamle yapmalıydı ancak çifte kupa heyecanıyla
uyuyakalınınca Galatasaray ve Fenerbahçe’nin hamlelerine yetişme
imkanını bulamadı, bulamıyor...