Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltına alınan AB gönüllüsü Céline Rousseau Vatan Emniyette gözaltına alındığı süre hakkında "Normal süre 24 saatken biz Vatan Emniyet’te 37 saat tutulduk. Ve diğer gözaltına alınanlardan farklı bir şey yapıldı bana. Kadın polis, benden çırılçıplak soyunmamı ve dört kez çömelip kalkmamı istedi. Rahatsız ediciydi ama yaptım" dedi.
“İşte Gezi’nin ajanları” haberlerinde ismi geçenlerden biri olan Céline Rousseau, gözaltı süresi bittikten sonra Kumkapı Yabancılar Şubesi'ne götürüldüğünü belirterek, oradaki koşullara ilişkin, "Su verilmediği için suyu da marketten almak zorundasın. Paran yoksa su içemiyorsun" dedi.
Çağdaş sanat, fotoğraf ve kültür yönetimi eğitimi almış Fransız vatandaşı Rousseau, şubattan beri Türkiye’nin en saygın eğitim vakıflarından birinde gönüllü olarak çalışıyordu. Kendi deyimiyle “sadece yanlış zamanda yanlış yerde olduğu için” dört gününü parmaklıklar ardında geçirdi. Şimdi özgür ama hakkındaki soruşturma devam ediyor.
Taraf Gazetesinden Tuğba Tekerek'in Céline Rousseau ile gerçekleştirdiği söyleşi şöyle:
Ne vesileyle Türkiye’ye geldin?
AB projelerinden “Avrupa Gönüllü Hizmeti” kapsamında geldim. Bir vakıf bünyesinde eğitim parklarında çocuklarla çalışıyordum Onlarla çini, fotoğrafçılık gibi sanat atölyeleri, voleybol, futbol gibi spor atölyeleri yapıyorduk. Bu beş ay boyunca çocuklarla harika bir deneyim yaşadım.
Peki gözaltına alınman nasıl oldu?
13 Hazira gecesi saat 2:00 sularında bir arkadaşımla Gümüşsuyu’nda yürüyorduk. Fotoğraf çekmek için oradaydım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin önünde birden biber gazı içinde kaldık. Herkes bağırıp kaçışıyordu. Biz de üniversite bahçesinde çalılıkların arkasına saklandık.
Yere vuran plastik mermi sesleri duyuluyordu, insanlar “lütfen vurma” diye bağırıyordu. Sonra bir sürü polis, gazın içinden çıkıp üzerimize doğru gelmeye başladı. Gerçekten korkutucuydu. Hemen ellerimi kaldırıp “yabancı, yabancı” diye bağırdım. Beni yere yatırıp, kollarımı arkadan bağladılar. Sonra bir yere oturtulduk orada da bir polis saçlarımdan tutup beni salladı.
Gözaltında neler yaşadın?
Normal süre 24 saatken biz Vatan Emniyet’te 37 saat tutulduk. Ve diğer gözaltına alınanlardan farklı bir şey yapıldı bana. Kadın polis, benden çırılçıplak soyunmamı ve dört kez çömelip kalkmamı istedi. Rahatsız ediciydi ama yaptım.
Sonra savcı ne karar verdi?
“Serbestsin” dedi ama bir sigara içimlik süreden sonra bizi Kumkapı Yabancılar Şubesi’ne götürdüler. Türk eylemciler evlerine gidiyordu. Bu tabii hiç hoş bir duygu değildi.
Yabancılar Şubesi nasıl bir yer?
Beş altı koğuş vardı. Benim koğuşumda 15-20 kişi kalıyordu. Aralarında çocuklar ve yeni doğmuş bir bebek de vardı. Orada günde iki öğün yemek veriliyor, kahvaltı içinse sadece akşamdan ekmek veriliyor. Her gün mobil market geliyor, eğer paran varsa parmaklıklar arasından yiyecek bir şeyler alabiliyorsun. Su verilmediği için suyu da marketten almak zorundasın. Paran yoksa su içemiyorsun. Telefon kartını, şampuanını, tuvalet kağıdını da hep kendi paranla almak zorundasın.
Orada insanların durumu nasıldı?
İnsanlar Türkiye’de mi kalacak, sınır dışı mı edilecek, edilecekse ne zaman edilecek, hiçbir şey bilmiyorlar, sadece bekliyorlar. Kimse onlarla ilgilenmiyor. Mesela, iki genç kadın vardı, iki aydır oradalarmış, ellerindeki küçük kağıtta elçiliğin numarası yazıyor, arıyorlar ama kimseye ulaşamıyorlar. Polis büyükelçiliği aramıyor. Kadınlardan birisi iki gece de sürekli ağladı.
Orada, ben ve Lorraine (Klein, Gezi olayları sırasında gözaltına alınan diğer Fransız) dışında hiç kimsenin avukatı yoktu. Çünkü avukat tutacak paraları yok. Eğer paran yoksa telefon kartı alıp birilerini de arayamıyorsun, hiçbir şey yapamıyorsun. Hayattan tamamen tecrit ediliyorsun. Ne yapacağını bilemeden bekliyorsun.