Taksim Dayanışması üyeleri hakkında Gezi Parkı protestoları nedeniyle açılan davada beraata hükmeden 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında; "Sanıkların bir kısmının bir araya gelerek Taksim Dayanışması Platformu adı altında örgütlenmeleri AİHS, Anayasa ve yasalardan kaynaklanan bir haktır" denildi.
Serpil Kırkeser’in DHA’da yer alan haberine göre, Taksim Gezi Parkı'nın İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından açıldığı 8 Temmuz 2013'te meydana gelen olaylarda gözaltına alınan Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Ayşe Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu'nun da aralarında bulunduğu 26 sanığın beraat ettiği davada mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. 33. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Onur Özsaraç'ın 17 sayfalık gerekçeli kararında, sanıkların ifadelerine ayrıntılı olarak yer verildi. Delilerin tartışılması ve gerekçe bölümünde, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Avrupa Konseyi üye ülkelerin demokrasi, barış ve adalet fikirlerine ve bunlar temelinde toplumumuzda yaşayan insanların haklarına ve temel özgürlüklerine saygıya olan derin inancının en somut ifadesidir. AİHS'ye taraf olan hemen hemen bütün devletler AİHS'nin ulusal mevzuatlarıyla bütünleşmişlerdir. Bu şekilde AİHS iç hukuk sisteminin bir parçası niteliği kazanmış ve ulusal mahkemeler ve bütün kamu otoriterleri için bağlayıcı hale gelmiştir" ifadelerine yer verdi.
‘Gösterinin yasal olmaması barışçıl olmadığı anlamına gelmez’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin(AİHM) düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplumların ilerlemesi ve her ferdin gelişmesi için temel koşullardan biri olduğu vurgulanan gerekçeli kararda, “AİHM'nin ifade özgürlüğünde olduğu gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları sadece toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirleri korumakla yetinmez. Bunun haricinde toplumun genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek hatta şoke edecek veya onların belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşleri de içermektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü değişik şekiller alabilmektedir. Bilindik toplanma ve gösteri yapmanın dışında kamusal bir alanda hareketsiz kalma, oturma eylemi yapma, hatta yol kesme, grev yapma ve bir yerin işgali dahi AHİS'nin 11. maddesi kapsamında korunan toplanma ve gösteri yapma hakkının kapsamına girmektedir. Sözleşmenin bu hükmü aynı zamanda, özel toplantıları ve kamuya açık yerlerde yapılan toplantıları da kapsamaktadır. Ayrıca bir gösterinin veya toplantının yasal olmaması bu gösterinin veya toplantının barışçıl olmadığı anlamına gelmemektedir. Sözleşmenin 11. maddesi barışçıl ama yasal olmayan gösteri ve yürüyüşlere de uygulanmaktadır" denildi.
‘Barışçıl gösteri için izin almak gerekmemektedir’
“Türkiye'de toplantı ve gösteri yapma bildirim sistemine tabii tutulmuştur" denilen gerekçeli kararda, “ AİHM içtihatlarına göre barışçıl bir gösteri yapmak için önceden izin almak veya bildirimde bulunmak gerekmemektedir. Buna karşın bir gösterinin veya yürüyüşün izne veya bildirime bağlanması başlı başına sözleşmenin 11. maddesine aykırı değildir. AİHS'nin 11. Maddesi "Herkesin barışçıl olarak toplama hakkına sahip" olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla barışçıl olmayan ve şiddet içeren silahlı bir toplantı veya gösteri yürüyüşü sözleşmenin 11. maddesi anlamında korunmamaktadır" denildi.
‘Polisin şiddetten mutlaka kaçınması gerekmektedir’
AİHM kararlarında polisin, şiddetten mutlaka kaçınması ve devlet makamlarının gösteride ifade edilen fikir ve görüşlere tolerans göstermesi gerektiğinin de altı çizilmekte olduğunu belirtilen kararda, bununla ilgili olarak ilk ilke kararı olarak 5 Aralık 2006 tarihli Oya Ataman -Türkiye kararı örnek gösterildi.
‘Taksim Dayanışması Galatasaray Meydanı'nda toplandı’
Taksim yayalaştırma ve Gezi Parkı projesinin protesto edilmesi için Taksim Dayanışması Platform üyesi olan Ali Çerkezoğlu, Ayşe Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender İmrek ve Haluk Ağabeyoğlu'nun çağrısı ile 8 Temmuz 2013'de Galatasaray Meydanı önünde diğer sanıkların da aralarında bulunduğu bir grubun toplandığı belirtildi. Grubun daha sonra İstiklal Caddesi'nde yürüyüşe geçtikleri, 'Her yer Taksim, her yer direniş", “Direne direne kazanacağız", “Bu daha başlangıç mücadeleye devam" ve “Hükümet istifa" şeklinde sloganlar atarak İstiklal Caddesi'nin Taksim'e çıkan girişine kadar geldikleri hatırlatıldı.
‘Polis güç kullanarak eylemi sonlandırdı’
Burada emniyet görevlileri tarafından Tünel Meydanı, İstiklal Caddesi'nin ve Taksim Meydanı'nın İstanbul Valiliği'nce belirlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü alanlarından olmadığı, dağılmaları gerektiği aksi takdirde zorla dağıtılacakları konusunda anons yapıldığı ifade edilen gerekçeli kararda, güvenlik güçlerince güç kullanılarak eylemin sonlandırıldığının anlaşıldığı ifade edildi.
‘Şiddet içeren çağrı, söylem veya fiili bir müdahalede bulunmadılar’
Gerekçeli kararda, “Her ne kadar sanıklar hakkında kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmadıklarından bahisle dava açılmış ise de, sanıkların protesto eylemlerinde bir bireye, bir kamu görevlisine veya halkın bir kısmına karşı şiddet içeren veya şiddeti yayma amacında olan çağrı, söylem veya fiili bir müdahalede bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Sanıkların eylemlerinin barışçıl bir eylem olması nedeniyle önceden bildirim yapılmamış olsa bile eylem sırasında kamu düzeninin bozulduğunu ve göstericilerin şiddete başvurduğunu gösteren hiçbir verinin olmaması nedeniyle, eylem AİHM'nin getirmiş olduğu ilkeler ve Anayasamızın tanımış olduğu haklar kapsamında kalmaktadır" denildi.
‘Sanıklar Anayasa'dan kaynaklanan özgürlüğü kullandı’
Gerekçeli kararda, “Yürüyüş sırasında söylendiği iddia edilen söz veya sloganların çoğunluğu kamu görevlilerini, siyasetçileri rahatsız edecek, endişe verici ve hatta şoke edici görüşler kapsamında kalsa bile ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Sanıklar eylemlerinde AİHS ve Anayasa'dan kaynaklanan toplanma özgürlüğü ve bu özgürlüğü kullanarak düşüncelerini ifade etme hakkından barışçıl bir şekilde faydalanmışlardır" ifadelerine yer verildi.
‘Suç örgütü olduğunu gösterir hiçbir kanıt yoktur’
Gerekçeli kararın son bölümünde ise şu ifadeler kullanıldı, "Sanıkların bir kısmının bir araya gelerek Taksim Dayanışması Platformu adı altında örgütlenmeleri AİHS, Anayasa ve yasalardan kaynaklanan bir haktır ve koruma altındadır. Bu şekilde yasal bir örgütlenmekten suç işlemek için bir araya geldikleri sonucu çıkarılamaz . Üstelik Taksim Dayanışması Platformu'nun suç örgütü olduğunu gösterir hiçbir kanıt yoktur. Barışçıl bir protesto yürüyüş ve eyleme çağrı yapılması siyasetçilerin, kamu kurumlarının bir takım eylem veya söylemlerinin sert bir şekilde eleştirilmesi yasal örgütlenmeyi suç örgütü haline getirmeyecektir.
Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir toplumda, kurulu düzene karşı çıkan ve gerçekleştirilmeleri barışçıl vasıtalarla savunulan siyasal fikirlere toplantı özgürlüğü ve diğer hukuki yollar aracılığıyla kendilerini ifade etme imkanı verilmelidir. Sanıklar da olay tarihinde özünü AİHS ve Anayasa'dan alan bu haklarını kullanmışlardır. Bu nedenle sanıkların üzerlerine yüklenen suçların unsurları itibariyle oluşmadığı, eylemlerinin bu haliyle kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraatlerine dair karar vermek gerekmiştir."