Gazeteciler, akademisyenler ve politikacılar, Gezi Direnişi’ni masaya yatırdı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Ayrıntı Yayınları’nın birlikte düzenlediği “Sokağın Şenlikli Muhalefeti: Gezi ve Demokrasi” başlıklı panel, TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Panele TGC Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı. Panelin açılış konuşmasını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Ayrıntı Yayınları’ndan İlbay Kahraman, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Kemal İnan yaptı.
'Gezi’de çok sayıda meslektaşımız yaralandı'
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:
“Gezi, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal tarihinde önemli köşe taşlarından biri. Gezi’de çok önemli gelişmeler yaşandı. Gezi’de ‘sessiz, bir işe yaramaz’ denilen gençlerine kendine nasıl sahip çıktığını, çarpık yapılaşmaya nasıl itiraz ettiğini, doğayı, canlıyı nasıl sahiplendiğini birlikte gördük. Gezi’de devletin tahammülsüzlüğünü de gördük. Demokrasi tahammül sürecidir. Devletimizin büyükleri özellikle iktidar, Türkiye’de ne yazık ki yeni demokrasinin olduğunu ileri sürüyor. Türkiye’de faşizm en ağır uygulamalarını insanlara meslek odalarına gazetecilere uygulamaktan çekinmiyor. Nitekim Gezi’de gazeteci arkadaşlarımız güç koşullar yaşadı. Meslektaşlarımız görevlerini yerlerine getiriyorlardı ama ana akım medyada Gezi haberleri özellikle ilk iki günde yer almadı. Bunun ceremesini foto muhabiri ve muhabir arkadaşlar çekti. İnsanlar, muhabirlere yüklendi. Olayın boyutu büyüdükçe, Gezi’nin önemi anlaşılmaya başlandı. Ana akım medya da devreye girmek zorunda kaldı. O haberleri veren sahada çalışan arkadaşlar, işten çıktıktan sonra yine Gezi de oluyorlardı. Bunu dışarından bilen pek azdı. Bunun dışında yaralanan çok sayıda meslektaşımız oldu. Biz bu durumu Vali’ye ilettik. Belge de sunduk, şiddet gösteren polislerin durmasını istedik. 3-4 gün önce mektup geldi. Kendilerince araştırma yapmışlar. Hiç kimseyi suçlu bulamamışlar.”
'Bu toplumdan bir şey olmaz' ezberi bozuldu
Ayrıntı Yayınları’ndan İlbay Kahraman ise konuşmasında Gezi Direnişi’nin nasıl başladığından ülke geneline yayılması sürecini anlattı. Kahraman, “Gezi’de insanlar ağaçların, canlıların haklarını savundular. Ve tabii ki bunların arasında insanların haklarını savundular. Gezi, eşitlik kavramının temel bir özetiydi. Çünkü Türkiye tarihinde ‘Bu toplumdan bir şey olmaz’ denildiği bir zamanda toplum Gezi ile hepimizin ezberini bozdu. Aynı zamanda eşitlik kavramına farklı bir yaklaşım getirdiler” diye konuştu.
'Gezi yeni bir dil yarattı'
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Kemal İnan, “Gezi, asla yan yana gelmeyecek denilen insanları yan yana getirdi. Gezi, yeni bir dil yarattı. Sadece muhalefet değil, kurma anlamında da yeni bir dil yarattı. Herkes Gezi’de kendine bir yer buldu.”
Açılış konuşmalarının ardından kısa bir film gösterimi sunuldu. Seminer, basın, politikacı ve akademisyenlerin oturumu olmak üzere 3 başlık altında yapıldı.
Gazeteci soru sorabilmeli
“Gazetecinin Gezi Tanıklığı” başlıklı basın oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. Genel Sekreter Güneş, şunları söyledi:
“Gezide gazeteciler çok zor günler yaşadı. Halkın haber alma hakkı için görev yaparken polis şiddetine uğradılar. Haberlerini gazeteler, televizyonlar yayınlamadı. Medya Gezi’yi görmezden gelince haber yapan muhabir, foto muhabiri ve kameramanlara halkın öfkesi yansıdı. Biz TGC olarak İstanbul Valiliği’ne 100’ü aşkın gazeteciyi yaralayan güvenlik güçleriyle ilgili başvuruda bulunduk. Vali ile görüştük. Ancak birçok gazeteci kurumundan yeterli desteği göremediği için polisle ilgili ifade vermekten kaçındı. Medya kuruluşları halk için çalışıyorlarsa gazetecilere daha fazla sahip çıkmak zorundalar. Biz de örgütlenmeye önem vermeliyiz. Sendikalaşma oranı Türkiye’de yüzde 1. Bu ülkede demokrasi varsa gazeteci soru sorabilmeli, soru sorarken ‘İssiz kalır mıyım?’ korkusu yaşamamalı.”
Gazetecilerin Gezi Tanıklığı oturumuna katılan gazeteciler ise şu görüşleri dinleyenlerle paylaştı:
Editöryel bağımsızlığı konuşmaya başlamamız gerekiyor
Bianet muhabiri – BirGün gazetesi yazarı Ayça Söylemez: Gezi Direnişi’nde halk iki kurumla yüzleşti. Polis ve medyanın gördüğü yüzünden hoşnut olmadı. İnsanlar sokaklara çıktığında televizyonların bunları yazmamasına kızdılar. Polis şiddeti, sadece tek bir bireye yönelik değildi; bütün halka yönelikti. Şimdi Gezi’den sonra ne yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Gezi’den sonra halkın haber alma özgürlüğü, basın özgürlüğünün nerede durduğunu sormamız gerekiyor. Bizim gazeteciler olarak halka karşı sorumluluğumuz var. Bundan sonra gazeteciler olarak, mesleğimiz için, editöryal bağımsızlığımız için konuşmaya başlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Gazetecilik açısından da önemli dersler verdi
Milliyet Gazetesi muhabiri Bünyamin Aygün: Suriye’de esir tutulduğum süreçteki bana destekleriniz için hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. Meslek örgütlerinin, meslektaşlarımızın önemini orada bir kez daha anladım. Gezi’de Milliyet Gazetesi o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, oraya gelen ilk yayın yönetmeniydi. Milliyet Gazetesi olarak; foto muhabirleri ve muhabirler Gezi’de üs kurduk. Gezi’de otel kiraladık. Başından sonuna kadar, hatta bittikten sonra da Milliyet Gazetesi olarak izlemeye devam ettik. Gezi’de bir dayanışma örneği sergilendi. Gezi olayları, umarım Türkiye açısından gazetecilik mesleği açısından bize önemli dersler verir. Umarım Türkiye dünya demokrasi sıralamasında hak ettiği yere gelir.
Bir laboratuvardaydık
Radikal Gazetesi’den Pınar Öğünç: Gezi Direnişi’nde aslında bir laboratuvardaydık. Bu laboratuvar, hem Türkiye’nin siyasi geçmişlerine dair ipuçları veriyordu hem de insanlığa dair bilgi veriyordu. O dayanışma duygusu, insan egosuna dair bildiğim şeyleri gözden geçirmeme neden oldu. Biz orada paranın kullanılmadığı bir toplumun parçasında yaşadık. Başka bir yaşam biçimin olabileceğine tanıklık ettik. Neden bugün Gezi’yi konuşuyoruz derseniz, çünkü o görünür olduğumuz günleri özlüyoruz. Oradaki kitlesel hallerimizi özlüyoruz.
Gezi haberciliğin nasıl yapılması gerektiğini gösterdi
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu: Gezi, haberciliğin nasıl yapılması gerektiğini gösteren bir zaman dilimiydi. Gezi, aynı zamanda sokakta, gazetecilerin çalışma ortamını, ihlallerin nasıl geliştiğini görmemizi sağlayan bir aynaydı. Gezi olaylarının hem Türkiye insanı için hem de dünya insanları için öngörülemez bir durumu vardı. Kimse Türkiye’de böyle bir şeyin yaşanabileceğini düşünmüyordu.
Medya Gezi’de kötü bir sınav vermedi
32. Gün Yayın Yönetmeni Hilmi Hacaloğlu: Gezi Parkı olaylarında medya nasıl bir sınav verdi? Bence kötü bir sınav vermedi. Çatlardan sızmayı becerdi gazeteciler. Görünür kıldık. Tüm medya olayları olabildiğince aktarmaya başladı. Merkez medyada çalışan çok sayıda gazeteci, merkez medyadan ayrıldı. Gezi Parkı süreci bunun nasıl bir şey olduğunu, nasıl yapılmasını gerektiğini görünür kıldı. Gazetecilere ne kadar eleştiri yapılsa da bizler halka gerçekleri aktarmaya devam edeceğiz. Ben umutluyum.
Sadece gazetecilerin değil halkın özgür olması şart
Radikal Gazetesi muhabiri İsmail Saymaz: Gezi Parkı olaylarında bütün sokak duvarları manşete çevrildi. Twetter da manşetler atıldı. 8 milyon kişi twittere katıldı. Halk Habertürk ve NTV’nin önüne gitti. ‘Eğer siz yok sayarsanız biz kendimiz var ederiz ’ dediler. Gazeteler ve televizyonlar inkar ettikleri süreci görmek zorunda kaldılar. Gazeteciler sadece Gezi olaylarında dövülmedi ki? Toplumda dövülüyoruz. Patron şiddeti var. Mahkemelerde dövülüyor, bütün toplumla birlikte dövülüyoruz. Burada sadece gazetecilerin özgür olması değil, bütün toplumun kendisinin özgürlüğünü elinde bulundurması gerekiyor. Gezi Parkı muazzam bir özgürlük arzusuydu bütün eski değerleri de aynı zamanda elden ve gözden geçirdik.
Örgütlenme şart
Haber-Sen Şube Başkanı Engin Başçı: Gezi’de hiçbir araya gelmeyecek kitleler bir araya geldi. Dayanışma örneğinin sergilendiği bir atmosferdi. Gazeteciler olarak, olayların üstesinden gelebilmemiz için, gazetecinin özgürce habere ulaşabilmesinin tek teminatı örgütlü olmaktır. Mesleğimiz medya-siyaset – sermaye üçgenin arasında geriye gitmeye başladı. Medya halktan korkar hale geldi. Gezi’de logosuz çalışmak zorunda kaldı gazeteciler.
Gezi'nin algılarımızı değiştirdiği doğrudur
Gazetemiz Dış Haberler muhabiri M.Kemal Erdemol: “Gezi parkının bir öncesi var. 'Gelişi belli değildi' tespitlerine katılmıyorum çünkü bu ülkede Gezi'den önce HES direnişleri, öğrenci eylemleri vardı. Medyamız Gezi parkı olayları yaşanıncaya kadar bu itiraz hareketlerine gereğince yer vermediğinden öncesi olduğunu düşünmüyor. Gezi Parkı’nın AKP’nin toplumun büyük kesimini zedeleyen politikalarından zarar görenlerin ortak platformu olduğu doğrudur. Fakat bu direniş bir süre sonra sadece emekçilerin ve merkez dışı kalmış unsurların eylemine dönüşmüştür. Gezi direnişinin algılarımızı değiştirdiği doğrudur.”
İnsanların Gezi’ye neden geldiğini anlamaya çalıştık
Evrensel Gazetesi muhabiri Eda Yıldırım: Gezi olayları benim haberciliğimin gelişmesi açısından önemli bir deneyim oldu. Yaptığımız haberlerle orada yaşananları aktarmaya çalıştık. Halkın her kesiminden her farklı görüşten insanların Gezi’ye neden geldiğini aktarmak için haber yaptık.