T24 - Hakemliği bıraktığı açıklayan Bünyamin Gezer, “Türkiye’de değişmeyen bir düzen var. Büyük takımların lehine hata yaparsanız, bir dahaki hafta maçınız hazır olur. Fakat aleyhine bir kararda onlar bağırır ve sen maç alamazsın. Büyük takım bağırıyor diye maç yönetemedik. Oysa MHK Başkanı da, Uilenberg bile Muslera’ya verdiğim kırmızı kart için ‘Doğru karar’ yorumunda bulundular” dedi.
Vatan Gazetesi Haber Müdür Yardımcısı Tayfun Bayındır’la keyifli bir sohbet gerçekleştiren Bünyamin Gezer, bundan sonra yorumculukla devam edeceği bu yolda kesinlikle geri adım atmayacağının altını çizdi.
Son günlerde futbolumuzda en çok konuşulan isim haline geldi Bünyamin Gezer. Aktif hakemlik kariyerini bir anda noktalaması ve diğer hakem hocaları Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu’na göndermeler yaparak rakip olması, yorumculuğunun çok renkli geçeceğinin ilk göstergesiydi sanki.. Gezer’i aradım ve buluşmak istedim. Neden hakemliği bıraktığına dair daha net bilgilerdi istediğim. Ve istediğimi elde etti.
İşte Gezer ve cümleleri:
“Bırakmadan önce çok düşündüm. Yaşadığımız haksızlıklar var. Ama bardak en son yönettiğim Karabük-G.Saray maçından sonra taştı. O maçın sonrasındaki yanlızlığım, MHK’den bekleyip de görmediğim destek bu kararı almama neden oldu. Keşke benim MHK başkanımın, Erman Toroğlu karşısında onu üzmemek için verdiği cevapları izlemeseydim. Bu, kararı almama sebep oldu. Hem onu üzmeyeceksin hem bana farklı konuşacaksın hem de bana maç vermeyeceksin.
‘Hakemi koruyacaksın'
Bazı haftalar vardır hakeme maç vermek gerekir. Kamuoyu baskısı oluşmuştur. Hakemin hakkıdır, o hafta her ne şartta olursa olsun hakeme maç verilir. Bu hakemini korumaktır. Bazen yapacağın açıklamayla, bazen eylemle, bazen de maç vererek hakemini korursun.
Sayın MHK Başkanı Yusuf Namoğlu televizyonda, Muslera’ya verdiğim kırmızıyla ilgili ‘Gri pozisyon’ açıklamasını yaptıktan sonra gelip bize, yani kalabalık hakem grubu içinde bana “Kırmızı kartta doğru karar verdin” dedi. Televizyona çıktığının ertesi günü.. Bunu üstlerine söyleyemezsin. Ondan sonra kötü kişi oluruz..
Şimdi ilk 5 haftadaki atamalara bakın. Birileri fazla maç alırken, diğerleri az alıyor. Peki kriter nedir? Son maçımda gözlemciden 8.5 gibi yüksek bir puan aldım. Bu sene MHK bana göre de doğru bir uygulama başlattı. Dedi ki, ‘Biz maçları TV’den izliyoruz.. Gözlemcilerin verdiği notları değerlendireceğiz. Biz notunuzu beğenmezsek size uyarı göndereceğiz ve ‘Notunuzun arkasında mısınız?’ diye soracağız.’
‘Uilenberg 'doğru' dedi'
Benim gözlemcime sormamışlar ‘8.5’un arkasında mısın?’ diye. Maçtan sonra hakem gelişim müdürü Burçin Keskin, Fransa’da Uilenberg ile seminerde benim maçımı izliyor ve ‘O pozisyon için harika bir uygulama, Bünyamin’i tebrik edelim.. Bunu seminere alalım’ diyor. Bunu daha sonra mail ile bana iletti. İşte benim isyan noktam buruda. Uilenberg ‘Doğru’ diyor, MHK Başkanı ‘Kırmızı kart doğru’ diyor.. Peki bana neden maç verilmiyor? Büyük takım biraz bağırdı diye mi? Türkiye’de hakemlik işte bu.
Bakın aynı hafta büyük takımın lehine hata yapan bir arkadaşımız sonraki hafta başka maça verildi. Yani sen eğer büyük takım lehine hata yaparsan sonraki hafta maç alırsın.
Eğer büyük takım aleyhine hata yaparsan, onların bağırmasına neden olursan maç alamazsın. Bu ne yazık ki yıllardır böyle. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Ben bugüne kadar A takımı, B takımı ayırt etmedim. Hakem zeki insandır, mesajları iyi alır. Atamalardan hemen ne istendiğini anlar. Hiç ne istendiğine bakmadım. Çünkü her maçıma ‘Bu son’ diye çıktım.”
‘Yanlış penaltıyı, yine penaltıyla telafi etmem’
“Benim geçmişimde hata yaptığım maç vardır. Ama kontrolü kaybettiğim, maçı A takımından alıp B takımına verdiğim, hataları arka arkaya yaptığım maçı bulamazsınız. Bir penaltıya atlamış olabilirim, ofsayttan gol attırmış olabilirim ama penaltıyı penaltıyla telafi etmedim. YANLIŞ penaltının etkisinde kalıp da karşı takımı okşamadım. Kontrolü kaybettiğim bir tane maç hatırlamıyorum.”
‘Emre’ye kart vermeyip yanlış yaptım’
“Geçen yıl Emre’nin ellerini kollarını sallayarak üzerime doğru gelişi çok eleştirildi. O pozisyonu çok iyi hatırlıyorum. Seyredenler için ‘Emre, Bünyamin hocaya bağırıyor’ anlamı çıkmış olabilir. Ama Emre orada bana itiraz ederken, ‘Bünyamin abi sen Türkiye’nin en iyi hakemisin. Bu faulü nasıl vermezsin’ dedi.
Şimdi insana böyle bir yaklaşımla gelince, kart yerine hoşgörüyle karşılıyorsunuz. Omzuna dokunup oyuna göndermiştim. Ama sonra seyredince o pozisyonda kart vermeliymişim.”
‘F.Bahçe yenilince müdürü eşime kızdı’
“Biliyorsunuz eşim de polis.. Eşimin müdürü F.Bahçeli’ydi. Birgün yönettiğim maçta F.Bahçe yenildi. Onun üzerine eşimin müdürü ‘Söyle kocana yarın işe gelmesin’ demiş. Böyle ilginç durumlarla karşılaşıyorduk.”
‘Taraftarın karara tepkisi size sinyal verebilir’
13. sezonumda Bursa-Yozgat maçı sonrası ‘Ben hakem oldum’ dedim. 20 bin seyirci vardı ve onların önünde maç yönettim. Yüzümün akıyla çıktım. O günden sonra beni hiç bir seyirci etkilemedi. Ben seyirciyi hiç duymam. Ama bazı istisnai durumlar vardır.
Seyirci özellikle 3 Büyükler’in statlarında verdiğiniz karardan sonra yoğun tepki gösterirse o sinyal olabilir. Her zaman doğru çıkmaz ama hata yaptığınızı düşündürür size..”
Aziz Yıldırım’la diyaloğu..
“Trabzon maçının 2. yarısına çıkarken Aziz Yıldırım bana ‘Vermediğin faul sonucu etkiledi’ dedi.. Bu isyan normal.”
Benim soyunma odamı kimse basmaya kalkmadı, sadece teşekküre gelirlerdi.. Ama koridorda rastlıyorduk zaman zaman. Örneğin Trabzon-F.Bahçe maçında çok yazıldı. İkinci yarıya tam çıkarken F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım benim önümden geçiyordu. Durdu ve sadece şunu söyledi: “Hocam şu dakikada vermediğin faul sonucu etkiledi. Bakacağım eğer sen haklıysan hiçbir şey demeyeceğim ama yüzde yüz ben haklıyım. Buna eminim.”
Söylediklerinin hepsi bu.. Sonra bu kısa konuşma çok abartıldı. Penaltı ofsayt falan değil, bir faul kararını söyledi. Bence bunu söyleme bir yöneticinin hakkı olmalı. Bu kadar da isyan normal karşılanmalı.”