Bir gazetecinin açtığı davada, eski Başbakanlık sözcüsü Beki kendisini “Yapılan bir haber gerçek olsa dahi, kişi veya kuruluşlarca yalan olduğu ileri sürülebilir” diyerek savundu.
Başbakanlık tarafından akreditasyonu iptal edilen yedi gazeteciden birisi olan Hürriyet gazetesi muhabiri Hasan Tüfekçi’nin, haberleriyle ilgili açıklamaları nedeniyle eski Başbakanlık sözcüsü ve Radikal gazetesi yazarı Akif Beki’ye açtığı dava dün görüldü. Beki, kendini, “Yapılan bir haber gerçek olsa dahi, kişi veya kuruluşlarca yalan olduğu ileri sürülebilir. Bu bir kanaat açıklamasıdır” diyerek savundu.
Beki, Tüfekçi’nin, “Başbakanlık korumalarının iftar saatinde görev yerlerini terk ettiğine” yönelik haberinin doğru olmadığını belirtti. Beki, caddeden geçen herkesin göz teması ile incelendiğini kaydetti. Tüfekçi’nin Beki aleyhine açtığı 30 bin YTL’lik tazminat davasının ilk duruşması Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Beki’nin avukatı, Tüfekçi’nin iddialarına dilekçeyle yanıt verdi. Dilekçede, yapılan her haberin doğru kabul edilmesini öngören bir hukuk ve ahlak kuralı bulunmadığı belirtilerek, “Yapılan bir haberin gerçek olsa dahi, kişi ve kuruluşlarca yalan olduğu ileri sürülebilir. Bu bir kanaat açıklamasıdır. Yalan ve düzmece olduğunun ileri sürülmesi, bir düşünce açıklamasıdır. Bir kanaatin belirtilmesidir” denildi.
Dilekçede, Tüfekçi’nin “İftar vaktinde Allah’a emanet” ve Başbakanlık’ın bu haberi yalanlaması üzerine yaptığı “Yalanlarken doğruladılar” haberlerinin doğru olmadığı savunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Tüfekçi’ye husumet beslediği iddiasının yüzlerce yıllık devlet geleneğine sahip Başbakanlığa yönelik ağır ve asılsız bir suçlama olduğunun kaydedildiği dilekçede, “Başbakan ve Beki’nin açıklamaları kamuoyunu aydınlatma amaçlıdır” denildi. Dilekçede, Başbakanlık’tan aldığı yetkiyle konuşan Beki aleyhine doğrudan dava açılamayacağı da savunuldu.
Başbakanlık da Tüfekçi’nin açtığı davaya tartışmalı bir yanıt verdi. Dilekçede, “Bir an için davacının iddialarının doğru olduğu düşünülse dahi ... kamusal yararın kişi yararından üstün tutulması gerekeceği ve bunu sağlamaya yönelik hareket edilmesinde hukuka aykırılık bulunmayacağı açıktır” denildi.