Gündem

"Genelkurmay iddianamesindeki tartışılmayacak gerçekler..."

"Astsubay Suat Sağlam’ın oynadığı rol Mehmet Dişli’den bağımsız mıydı?"

14 Haziran 2017 11:30

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, darbe girişiminin ardından başlayan Genelkurmay Ana Karargâh davası sanıklarının her şeyi inkâr ettiğini vurgulayarak "Bu durumda bir an için ifadeleri bir tarafa bırakıp, bize tartışmasız gerçeği söyleyen güvenlik kamerası görüntülerine başvuralım. Bunun için Mehmet Dişli’nin emir astsubayı Suat Sağlam’ın görüntüleri üzerinden gidelim. Genelkurmay Ana Karargâh davası iddianamesinde Suat Sağlam’ın 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece sergilediği mesai bir film şeridi gibi önünüzden geçiyor. İddianameyi okurken bu görüntüleri bir fotoroman gibi de izleyebilirsiniz" dedi.

Sedat Ergin'in "Genelkurmay iddianamesindeki tartışılmayacak gerçekler" başlığıyla yayımlanan (14 Haziran 2017) yazısı şöyle:

Sincan’da sürmekte olan Genelkurmay Ana Karargâh davasında hâkimin sorularını yanıtlayan darbe sanıklarının her şeyi inkâr etmeleri, yakalandıkları kamera görüntülerine izahat getirmemeleri, bazı sorulara mantığın kabul etmediği garip yanıtlar vermeleri kamuoyunda tepkileri beraberinde getiriyor.

Hakkındaki suçlamaları külliyen reddeden sanıklardan biri de durumunu son iki yazıda detaylı bir şekilde işlediğimiz Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli. Tümgeneral, savcılık ifadelerinde olduğu gibi geçenlerde çıktığı Sincan’daki mahkemede de darbede yer aldığı suçlamasını kuvvetle inkâr etmiş, aksine kendisinin 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a yardımcı olmaya, onu korumaya çalıştığını ileri sürmüştür.

Dişli, 15 Temmuz akşamı karargâha çağrıldığında özel kuvvetlerden 2-3 kişinin kendisini silah zoruyla bir odaya çekip tehdit ettiğini, Orgeneral Akar’a aktarması için bir metni zorla dikte ettiklerini, kendisinin de tehdit altında “darbe olduğunu” komutana iletmeye mecbur kaldığını anlatıyor.

*

Sanık olarak masumiyet karinesinden yararlanmak Tümgeneral Dişli’nin en doğal hakkıdır. Gelgelelim, diğer şüphelilerin ve başta Orgeneral Akar olmak üzere mağdurların ifadeleri, Genelkurmay’ın güvenlik kamera kayıtları, kendisinin telefon iletişim bilgileri, savcılık ifadelerindeki çelişkiler ve inandırıcılık sorunu taşıyan bir dizi ifadesi yan yana getirildiğinde, 15 Temmuz gecesi karşımıza kendisinin ileri sürdüğünden daha farklı bir Mehmet Dişli portresi çıkıyor.

Önce inandırıcılık faktörüyle ilgili iki ifadeye dikkat çekelim. Dişli, ilk savcılık ifadesinde 15 Temmuz akşamı karargâhtaki odasında çalışırken “klima tuttuğu için eve gitmek zorunda kaldığını”, sonra döndüğünü anlatıyor. Mahkemedeki ifadesinde de AK Parti milletvekili ağabeyi Şaban Dişli’nin telefon numarasını bilmediğini ileri sürüyor, “Bende kaydı yok” diyor.

İddianamede Dişli aleyhindeki en önemli ifadelerinden biri - Hulusi Akar’dan sonra- 15 Temmuz’da karargâhta derdest edilen Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü’den gelmiştir.

Özkürkçü, darbe gecesi Genelkurmay Başkanı’nın odasının önünde özel kuvvetler tarafından yere yatırılmış, ardından elleri ve ayakları bağlanmıştır. Tuğgeneralin verdiği ifadeye göre, Mehmet Dişli bu sırada Orgeneral Akar’ın odasından çıkarak etrafı kontrol etmiş, bir kişinin “Ne zaman tahliye edeceğiz” diye sorması üzerine “Şimdi değil, talimat gelecek, haber gelecek, bekleyin...” demiştir.

Özkürkçü, bu tanıklığına dayanarak “Darbe girişiminin Genelkurmay Başkanlığı yöneticisi Tümgeneral Mehmet Dişli’dir” diyor.

Keza Akar’ın emir subayı olan Yarbay Levent Türkkan’ın savcılık ifadesine göre, 15 Temmuz günü öğle saatlerinde Akar’ın Başdanışmanı Albay Orhan Yıkılkan’ın araması üzerine Mehmet Dişli’nin odasında toplanırlar. Dişli,burada darbe planını anlatıp sabah 02.30’da Akar’ın konutunda komutanın yanına kendisinin gireceğini ve darbeyi tebliğ edeceğini, kabul ederse darbe faaliyetinin başına geçirileceğini, kabul etmezse etkisiz hale getirileceğini söyler. Gelgelelim, Levent Türkkan savcılıkta verdiği bu ifadeyi mahkemede reddetmiştir.

Bu durumda bir an için ifadeleri bir tarafa bırakıp, bize tartışmasız gerçeği söyleyen güvenlik kamerası görüntülerine başvuralım. Bunun için Mehmet Dişli’nin emir astsubayı Suat Sağlam’ın görüntüleri üzerinden gidelim. Genelkurmay Ana Karargâh davası iddianamesinde Suat Sağlam’ın 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece sergilediği mesai bir film şeridi gibi önünüzden geçiyor. İddianameyi okurken bu görüntüleri bir fotoroman gibi de izleyebilirsiniz. Şöyle ki:

Saat 21.10: Suat Sağlam, Albay Doğan Öztürk ile birlikte karargâhtaki 24 rütbeli personeli silah almaları için Genelkurmay’daki doldur-boşalt istasyonuna yönlendiriyor, ardından silahların dağıtımı yapılıyor.

Saat 21.17: Suat Sağlam bir süre bahçede bekledikten sonra güney nizamiyeye gidiyor, bu arada beyaz bir otobüs kavşaktan dönüp yaklaşıyor.

Saat 21.19: Tam teçhizatlı 33 özel kuvvet mensubu otobüsten sırayla iniyor, nizamiyede ışıklar söndürülüyor ve 21.21’de Sağlam ve Öztürk bu askerleri sağ kapı bariyerinin yanından karargâhtan içeri sokuyor, askerler 21.22’de merdivenlerden komuta katına çıkmaya başlıyorlar. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve karargâhtaki darbe karşıtı diğer generaller bu ekip tarafından derdest ediliyor.

*

Suat Sağlam’ın o kadar çok görüntüsü var ki... Özel bir seçkiye şunlar girer: Derdest edilen Korgeneral Metin Gürak’ı bahçede eli silahlı bir şekilde götürürken (22.32), Deniz Kuvvetleri’nden darbeci Tuğamiral Sinan Süer’i Genelkurmay karargâh kapısında karşılarken (23.22), Genelkurmay Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse’yi bahçede karşılarken (00.07).

Bütün görüntüler bize Sağlam’ın o gece Genelkurmay Karargâhı’ndaki darbe faaliyetinde kilit bir rol oynadığını gösteriyor.

Bu trafiği yöneten Astsubay Sağlam 16 Temmuz sabahı Genelkurmay’dan kaçmış, 19 Temmuz günü Mehmet Dişli’nin eşinin yanına giderek, kendisini alıp tutuklu kocasını görebilmesi için Sincan Cezaevi’ne götürmüştür.

Darbe gecesi karargâhta üstleneceği görevi bu kadar iyi çalışmış olan Astsubay Suat Sağlam’ın oynadığı rol sizce Mehmet Dişli’den bağımsız mıydı?

Düzeltme: Dünkü yazımızın sondan üçüncü paragrafındaki hava saldırısındaki ilgili ifade “F-16’dan lazerle işaretleme” olacaktır.