Filiz Kerestecioğlu*
"Gençlik başımda duman" diye başlar şarkı, "İlk aşkım, ilk heyecan…" diye devam eder. Bu ülkede ne biz gençken, ne de şimdikilerin gençliğinde sadece "ilk aşkım, ilk heyecan" faslının yaşandığı bir döneme tanık olmadık hiçbirimiz! "Devrim heyecanı", "İktidara başkaldırı heyecanı", "Eşitlik ve özgürlük heyecanı", ağır bastı hep. Kaç gündür, mücadele eden gençlerin yüz ifadelerine, gözlerindeki ışıltıya bakıp bakıp dalıyorum. Ve gençliğimi hatırlıyorum; o heyecanı, dünyayı değiştirme, eşitlik, adalet arzusunu, ideallerimizi ve her şeye rağmen gülüşlerimizi, kahkahalarımızı; olur olmaz her şeyden yaratabildiğimiz mizahı… Tabii ki gençlerin yüzüne baktığım zaman "yahu ne kadar küçükmüşüz biz de 70’lerde" duygusuna da kapılıyorum. Ama o heyecan ve ışıltı bana inanılmaz iyi geliyor.
Peki iktidarlara? İktidarlara hiç iyi gelmez gençlik ve gençler! Hep bir "geleceğimizsiniz" teranesi okunur ancak yerlerini, koltuklarını, kıllarını kıpırdatmadan sadece lafta kalır bu söylem. Çoğu "büyüklerin", gençlerin kendi düşünceleri olabileceğine dair bir inancı da yoktur. Hep kandırılmış (kötü arkadaş olabilir, alkol-uyuşturucu olabilir, bir örgüt olabilir müsebbibi) yoldan çıkarılmış, talimat almış, sapkın vb. türlü türlü "gerekçeler" sürülür ortaya! Kendileri olamaz gençler, kendi düşünceleri, eylemleri olamaz!
Çocukluğumdan beri en sinirlendiğim sözlerden birisi "büyüdüğünde seni de göreceğiz" sözüydü. Önceleri sadece sinirlenirdim, sonra bunun ne demek olduğunu gayet iyi anladım; "büyüdüğünüzde, para hayatınızın temel parçası olduğunda, konfor yaşamınıza girdiğinde unutun dayanışmayı, unutun idealleri, unutun eşitlik, özgürlük hayallerini…" demekti bu söz! Böyle olmayacağıma söz verdim ben de! Ne kadar becerebildim bilmiyorum ama gençlerin ışıltılı gözleri ve değişim arzularından her zaman etkilendiğimi söyleyebilirim.
Peki iktidarlar? Hayır. Onlar nefret ediyor gençlerden, hem de öyle büyük bir nefret ki; saçlarından yerlerde sürükleyecek, uzun saçlı erkekleri daha çok hırpalayacak, küpelerinden tutup kulaklarını kopartacak; farklılıklarını, kimliklerini, cinsel kimliklerini hırpalayacak, genç kadınların var oluşunu dahi yok etmek için taciz edecek, aşağılayacak; zekalarını yok sayacak, küçümseyecek, tırpanlayacak kadar büyük ve acımasız!
Gençlikte var olan değişim ve dönüştürme gücü iktidarların ödlerini koparıyor aslında. Yaş aldıkça uyulan düzenlere, riyakarlıklara, "biz kardeşiz, biz bir aileyiz"lere eşlik eden sömürgenliğe, ırkçılığa, adaletsizliğe tutulan aynanın çok parlak ve göz alıcı olması da cabası! Rahatsız edici yani, apaçık. O yüzden de günlerdir direnen, atamayı değil seçimi tercih eden, kayyım düzenine biat etmeyen her kesimden gençlerin tuttuğu ayna parçalanmak, elleri, yüzleri o aynayla kanatılmak isteniyor.
İşte bunun için aynı teraneler tekrarlanıyor, her muhalif, her direniş kriminalize edilmek, örneğin Gezi’deki çadırların, peynir-ekmeğin, toprağın "kaynağı" dahi sorgulanmak, başka "mihraklar" aranmak isteniyor! Anlamıyorlar ki dayanışma en büyük kaynaktır. Sizin paralarınıza, finanslarınıza ihtiyacı yok dayanışanların… Beka için her şeyi yapabilecek hırslarınıza heba ettiğiniz ülke kaynaklarının tek çöpüne tamah etmez idealleri, hayalleri olanlar!
Sizleri çok seviyorum sevgili gençler; adaletsizliğe karşı haykırışınızı, hayallerinizi, ideallerinizi kucaklıyorum. "Büyüdüğünüzde sizi de görmeyelim" ne olur! İsyanınızdan, isyanınızdan öperim.
Sizleri Nazım Hikmet’in şiiriyle selamlamak isterim:
Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
Yeşil dallarız dünya ağacından
Gençlik denen bir millet var, ondanız.
* HDP Ankara Milletvekili