Gündem

Genç siviller artık sivil değil

Albay Dursun Çiçek'in oğlu Deniz Çiçek belgenin tamamen uydurma olduğu görüşünde

17 Kasım 2009 02:00

T24 - “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinde imzası olduğu ileri sürülen ve darbecilikle suçlanan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in oğlu Deniz Çiçek’in darbe karşıtı “Genç Siviller” hareketinin kurucularından olduğunun ortaya çıkması geçen haftanın öne çıkan haberlerindendi. Gazete Habertürk'ten Kutlu Esendemir New York’ta bulunan ve Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Deniz Çiçek’e ulaştı. Çiçek, kendisi ve babasıyla ilgili sorulara verdiği yanıtlar:

Babanız Kurmay Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın gerçekliğine inanıyor musunuz?

Şahsi görüşüm belgenin tamamen uydurma olduğu yönünde.

Nedir bu görüşün temeli?

Bu görüşe sahip olmamın iki temel sebebi var: Birincisini Ahmet Hakan 15 Kasım 2009 tarihli yazısında çok güzel bir şekilde belirtmiş: “Dursun Çiçek, Deniz gibi bir evlat yetiştirmiş... Yani oğlunun kendisinden çok farklı bir dünyanın içine girmesine izin vermiş ve bunu mesele etmemiş... Aile içinde bu kadar demokrat takılan bir babanın, Genelkurmay’ın en azılı ‘darbe heveslisi’ olması size de tuhaf gelmiyor mu? Bir insan evde bu kadar ‘demokrat’, kışlada bu kadar ‘darbeci’ olabilir mi?”

Ya ikinci gerekçeniz?


Babamın yargılama süresince yaşanan usulsüzlükler, avukatının yaptığı açıklamayla, basına da yansıyan ama sadece bir iki yerde yayınlanan kanuna aykırı uygulamalar oldu. Söz konusu belgenin ısrarla Adli Tıp Kurumu dışında bir kurumca incelenmesinin engellenmesi, basına yansıyan Adli Tıp’ın verdiği raporun hazırlanması prosedürüyle ilgili normal dışı uygulamalar gibi bir çok unsur, bu görüşe sahip olmamın ikinci temel sebebi.


Hala “Genç Siviller” hareketinde misiniz?
2003 yılında ve öncesinde aktif olarak katılımda bulunduğum grup, Buluşma Forumu’ydu. Daha sonra Buluşma Forumu’nun kurucuları ve en aktif üyeleri Genç Siviller hareketini başlattılar. Buluşma Forumu’nun devamı niteliğinde olduğu için ilk başlardaki birkaç bildirilerine, ben de internet üzerinden destek verdim. Ancak son 3 yıla yakın bir süredir yaptıkları protesto gösterilerine ve internet ortamındaki tartışmalara aktif olarak katılmıyorum. Yaptıkları bir çok etkinliğin doğruluğuna inanmasam da, gerçekten yaratıcı olduğuna inanıyor ve eğlenerek takip ediyordum.

Neden “Genç Siviller”den 3 yıldır uzak duruyorsunuz?

Aktivitelerine katılmamamın en büyük sebebi, Genç Siviller’in “sivil”liklerine ve tarafsızlıklarına olan inancımı yitirmiş olmamdır.

Ne gibi?

Grubun kurucularından ve en aktif üyelerinden birinin, 2007 seçimlerinde bir partiden milletvekili aday adayı oldu. Grubun organizasyonlarının birçoğunun o partinin siyasi görüşlerinin etkisine girmesi sebebiyle grubun bağımsızlığına, tarafsızlığına inancımı yitirdim. Yaptıkları eylemleri de, demokrat olmak adına yaptıklarına inanmıyorum. O nedenle 3 yıldır grupta aktif olarak rol almadım.

Adınız Deniz. Deniz Gezmiş’ten mi esinlenmiş aileniz bu adı koyarken?

Hayır. Tamamen şans eseri. Beğendikleri ve aralarında karar veremedikleri 15 ismi bir torbaya koyup, teker teker eleyerek son kalan ismi koymaya karar vermişler ve sonra benim ismim Deniz olmuş.

LİBERAL DEMOKRATIM

Siyasi görüşünüz nedir?

Cumhuriyet’in demokratikleşmesi gerektiğine sonuna kadar inanan bir liberal demokratım. Bir çok konuda statükoya ve resmi söyleme muhalif görüşlere sahibim. Hala 19 Mayıs’ların stadyumlardan ve militarist gösterilerden kurtulması gerektiğini düşünüyorum. 2003’te, Buluşma Forumu olarak TBMM’de yaptığımız etkinlikteki açılış konuşmamın altına “ıslak imza”mı bugün de atarım. Radikal İki okuyorum, Cemil Koçak ve Halil Berktay Hocalarımdan aldığım, çok severek dinlediğim ve hiç kaçırmadığım dersleri özlüyorum.

İkinci Cumhuriyetçi” misiniz?

Başta Altan Kardeşler olmak üzere, kendini “İkinci Cumhuriyetçi” olarak nitelendiren bir çok kişiden önemli bir farkım var. Olayları ve kişileri değerlendirirken sadece belirli odakların güdümünde değil, tamamen bağımsız görüşlerimle ve tüm açılarıyla değerlendirmeye çalışıyorum. “Ak”a ak, “Kara”ya kara demeyi biliyorum. Hatta daha önce “Ak” dediğim “kara” olursa, onun da karşısına geçip muhalefet etmekten çekinmiyorum. “Demokratım” deyip de, tek bir kişinin “padişah” misali, hem başbakan, hem meclis başkanı, hem sağlık, hem dışişleri bakanı, hem savcı, hem hakim, hem avukat olmasını görmezden gelemiyorum. Yargının bağımsızlığının bu kadar ayaklar altına alındığı bir ortamda hala yapılan yasadışı dinlemelere bahaneler uyduramıyorum, uydurmaya çalışmıyorum. “Demokratik Açılım” deyip de, demokrasinin en temel öğelerinden olan parlamentoda temsil hakkının önündeki en büyük engel olan yüzde 10 barajıyla ilgili söylenmeden, bu açılımların samimiyetini eleştirmeden edemiyorum. Meclis’te her milletvekilinin kendini ve seçmenlerini temsil etmesi gerekirken, 338 milletvekilinin 7 yıldır tüm oylamalarda aynı görüşe sahip olmasını ve tek bir kişiymiş gibi oy kullanmasını anlayamıyorum. Kendini, “İkinci Cumhuriyetçi” olarak nitelendiren kişilerin tüm bu konuları gündeme taşıyıp eleştiriyor olmamasını da, bu kişilerin gerçek niyetlerinin “Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesi” olmadığının en önemli göstergesi. Bu sebeple kendimi bu grubun bir parçası ve “İkinci Cumhuriyetçi” olarak nitelendiremiyorum.