Gündem

Genç PKK'lılar Öcalan'a karşı mı çıkıyor?

Altan, Amanos Dağları'nda yapılan 7 PKK'lının öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonda çıkan yedi M-16 tüfeği ve bombaları Abdullah Öcalan'a karşı ç&

02 Nisan 2011 03:00

T24- Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Amanos  Dağları'nda yapılan 7 PKK'lının öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonda çıkan yedi M-16 tüfeği ve bombaları Abdullah Öcalan'a karşı çıkış olarak değerlendirdi. Bu silahların "sıradan militanlarda olmadığını" ileri süren Altan, "genç PKK'lılar"ın Öcalan'ın çözüm için diyalog ve müzakereyi vurguladığı İmralı görüşmelerine şüpheyle yaklaştıklarını söyledi.

"12 gündür izlenen PKK'lılara Amanos baskını" haberi için tıklayın

Altan'ın Kum Saati köşesinde yayımlanan (2 Nisan 2011) yazısı şöyle:


Genç PKK'lılar


Kurtuluş Tayiz’in dünkü “Genç PKK’lılar Rahatsız” başlıklı yazısının yayımlandığı gazete henüz bayilerden toplanmadan, yazdıklarını doğrulayan olay gerçekleşti.

Hatay’da, Amanos Dağları’nda yedi PKK’lı gerilla öldürüldü.

Gelen haberlere göre PKK’lılar on iki gündür “termal kameralarla” izleniyorlarmış.

Üstlerinden çıkan silahlar ise öldürülen gerillaların öyle sıradan militanlar olmadığını gösteriyor.

Yedisinde de, söylenenlere göre, üst düzey PKK komutanlarının taşıdığı M16 tüfeklerle, A4 patlayıcıları bulunmuş.

Hepsinin “çatışmada” ölmediği, bazılarının sağ yakalanmalarına rağmen “infaz” edildiği yolunda söylentiler de var.

Şu anda hangi söylentilerin doğru olduğunu bilmiyoruz.

Ama, üstlerindeki silahlara bakıldığında, “seçme yedi gerillanın büyük bir eylem için hazırlandığı” iddialarının gerçek olabileceği ihtimali yüksek görünüyor.

İmralı’da Abdullah Öcalan’ın devletle müzakerelerini sürdürdüğü ve “diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 yılı çözümün geliştiği yıl olacaktır” dediği, ateşkesin hazirana kadar uzatılmasını istediği bir dönemde, neden “A4 patlayıcıları” taşıyan bir grup PKK’lı Amanos dağlarında dolaşıyordu?

Sanırım bunun cevabı Tayiz’in dünkü yazısında var:

“PKK’ya yakın kaynaklar, örgüt içinde etkili bazı isimlerin bu mutabakattan rahatsız olduğunu belirtiyor. Üstelik bu rahatsızlık hiç de küçümsenmeyecek boyutta. Bugüne kadar Öcalan’ın her sözüne ilahi anlamlar yükleyen bu isimler, artık onun İmralı’da yaptığı görüşmelere şüpheyle yaklaşıyorlar. AKP’nin Öcalan’ı oyaladığını, sahte ümitler verdiğini ve hatta kandırdığını düşünüyorlar... Örgüt içinde ateşkese karşı çıkan küçük ama etkili bir şahinler grubunun varlığı aslında herkesin malumu. Bunlar sertlik yanlısı bir politika izlemekten yanalar.”

PKK içinde Apo’ya karşı çıkmak mümkün mü?

PKK’lılar “iradelerini teslim ettikleri önderliğe” karşı gelebilirler mi?

Çok kolay bir iş değil elbette PKK’nın içinden Apo’ya karşı çıkmak ama “barış” süreçleri her zaman zor süreçlerdir, İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun tarihine baktığınızda o örgütün nasıl sancılı bir süreçten geçtiğini görürsünüz.

Çok uzun sürmüş silahlı mücadelelerden sonra barış yaklaştığında, bu savaşı sürdürmüş taraflarda birbirine benzer endişeler ve öfkeler belirmesi doğaldır, “biz o şehitleri boşuna mı verdik, ne karşılığında barış yapıyoruz” soruları sert bir şekilde gündeme gelir.

Öcalan’ın dünkü konuşmasında ilginç bir bölüm vardı, “kendisine karşı çıkanların” varlığından haberdar olduğunu sezdiren bazı cümleler yer aldı o açıklamada.

“Burası bir önderlik kurumudur. Burayla yapılan görüşmeler de bu kapsamda yapılıyor. Bunun bu şekilde anlaşılması gerekiyor. Ben önderlik olarak sorunlar için ön açıcı oluyorum. Görüşmeye gelenler de benim bu önderlik konumumu bildikleri için gelip benimle görüşüyorlar,” diyordu.

Bilmiyorum yanlış mı anladım ama bu sözlerde, “ben önderliğim, önderlik olarak görüşüyorum” vurgusu, onun yaptığı görüşmelere kuşkuyla yaklaşan PKK’lılara bir uyarı gibi geldi bana.

Peki, PKK içinden bir grup Apo’ya karşı çıkarsa ne olur?

Bu soruya, “TAK seçimler yaklaşırken büyük şehirlerde çok ses getirecek eylemler yapacak” türünden söylentileri de göz önüne alarak cevap verirseniz, bu cevap sadece üç kelimedir.

Çok kan dökülür.

Ama dökülecek kan, zamanın akışını ve hayatın gerçeklerini değiştirmez.

PKK, büyük fedakârlıklarla, binlerce insanını kaybederek bu ülkede Kürtlerin yaşadığını, “Kürt” bile diyemeyen insanlara öğretti, “Kürt sorununu” toplumun gündemine soktu.

Benim görebildiğim kadarıyla bundan öteye silahla gidilebilecek bir yol yok.

Ne Türkler ne de Kürtler birbirlerine silahla bir şey kabul ettirebilirler artık.

Bundan sonrası “sivil eylemlerle”, siyasi hamlelerle yürüyecek.

Dünyada “silahlı güçlerin” egemenliği bitiyor, diktatörler devriliyor, Türkiye’de “askerî vesayet” sona eriyor, Güneydoğu’nun yönetimine talip olduğu anlaşılan PKK da bunu “silahla” yapamaz artık.

Orayı yönetebilmesi için herkesten önce Kürtleri ikna etmesi gerekir, bu çağda kimse silahla” ikna” edilmiyor, Kürtlerin de silahtan ve tehditten korkacağını sanmıyorum.

PKK kadrolarının, “adam başı milli geliri on bin dolar” olan bir ülkede Kürtleri daha zengin, daha mutlu, daha özgür yaşatacak siyasi öneriler geliştirip, siyasi rakipleriyle siyaset zemininde yarışması gerekiyor bence.

Bunun için de PKK kadrolarına “sivil siyasetin” yolunu açacak demokratik hamleleri yapmak hükümete ve devlete düşüyor.

Apo da zaten bunları “müzakere” ediyor herhalde İmralı’da.

Ölerek ve öldürerek gelebileceğimiz yere geldik.

Bundan sonra yaşayarak ve yaşatarak devam etmemiz gerekiyor.

Ölmeyi ve öldürmeyi becerebildiğimizi gösterdik, sıra yaşamayı ve yaşatmayı becerebildiğimizi göstermekte.

Öldürmeye herkesin gücü yetiyor bu ülkede ama soru şu:

Yaşatmaya kimin gücü yetecek?