Gündem

Davutoğlu: Kırmızı bültenle aranan bir teröristi TRT'ye çıkaranlar terörle işbirliği yapmıştır; iktidara geldiğimizde bu talimatı verenlerden, TRT'den hesap sorarız

19 Eylül 2022 22:04

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu katıldığı canlı yayında iktidarı eleştirerek Osman Öcalan'ın TRT ekranlarına çıkarılması hakkında, "Kırmızı bültenle aranan bir teröristi TRT'ye çıkaranlar terörle işbirliği yapmıştır; iktidara geldiğimizde bu talimatı verenlerden, TRT'den hesap sorarız" ifadesini kullandı.

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu aynı zamanda cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ise "Halkın görmek istediği kesin, kararlı, ortak bir deklerasyon ise bu yapıldı, daha güçlüsü de yapılacak. Yılbaşından önce aday ismi zikredilmez ama altyapısı kurulur. Burada en önemli şey 'ben' değil 'biz' dememiz. O masadan aday çıkması halinde partisiyle olan ilişkisini kesmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Habertürk'te Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına konuk oldu. Davutoğlu gündeme ilişkin konularda sorulara yanıt verdi. Davutoğlu'nun konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"2019 Aralık'ında 100 bin konut hamlesi başlatıldı. Daha arsa tahsisleri yapılmadı. 2023 bahara teslim edilecekti. Şu anada kadar ciddi mesafe alınması gerekirdi. Bu açıklamanın ilginç göstergesi; 16 bin lira gelirleri olanların altında, dar gelirli dediler. Demek ki hükümet 16 bin liranın altında olanları dar gelirli olarak tanımlıyor. O zaman dar gelirliler, bu konutları bu şartları nasıl alacaklar? 3,5 milyon müracaat olmuş. Geçmişte verilen sözler yerine getirilmemiş. Uzun dönemli, makro bakışla Türkiye'nin imar sorununu ele almamız lazım. Hükümet zor şartlarda biraz sıkıştığında böyle projeler ortağa atıyorlar? Burada Hazine kaynaklarının kullanılacağını gösteriyor. Bu da müteahhitlere çalıştan bir sistem haline dönecek. Bunun seçim yatırımı olduğunu herkes biliyor, halk da bunun farkında. Halk 'bir şekilde başvurayım, sonra bakarım' diyor. Halk o kadar biçare ki, her yere olta atıyor. Halkı kooperatifle, diğer imkanlarla ev sahibi yapılacak olsaydı halk buna muhtaç olur mu? İstanbul'da bu konut yükünü nereye koyacaksınız? İstanbul nereye doğru genişleyecek? Dar gelirle hal bir süre sonra bunların taksitlerini ödeyemeyecek hale gelecek. Burada doğan rant bir imar baronları topluluğu oluşturuyor. İmar rantlarını ortadan kaldırmadan dar gelirliye konut sağlama imkanı yoktur. Aracılar ucuzdan halkın tapusunu toplayıp, yüksek rayiç bedelle satışa çıkarabilir. Çok ciddi mağduriyetler çıkacak. Bu mağduriyetlerle iktidar değişikliğinde biz uğraşmak zorunda kalacağız.

"Makyavelist tavırla kullanacak, biz ilkesel tavır sergileyeceğiz"

Evvelsi gün sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte Hür Düşünce Derneği'nin toplantısıydık. Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına giriyor. Demokrasimiz 75. yıldönümüne giriyor. En önemlisi modernleşme tarihimiz 200. yılına giriyor. Artık olgunlaşmamız lazım. 6'lı Masa'nın en önemli yönü ta modernleşme döneminden bu yana üretilen bütün siyasi akımların itibar gören temsilcileri orada. Birbirleriyle oturuhp o masada tartışıyorlar. Jöntürkler, Hürriyet İtilaf Partisi, İttihat Terakki, Hürriyet Partisi'nde savunulan fikirler o masada. İktidar bu büyük kazanımların sağlam temelleri üzerinde kurulmamasını istemediği için acele ile çatışma çıkarmayı çalışıyor. Bir an önce Cumhurbaşkanı adayınızı açıklayın diyor. Bizim amacımız temelin sağlam atılması. Kişisel tartışma değil hiçbir lider. Daha bu 6'lı Masa oluşalı 8-9 ay oldu. Genel başkanlar kendi tabanlarına 'gerilime, paniğe gerek yok' mesajını verdi. Biz 6'lı Masa ile toplumsal gerilimi indirdik, bir araya gelebileceğimizi gösterdik. 12 Eylül öncesinde rahmetli Demirel ile rahmetli Ecevit konuşsaydı belki ihtilal olmazdı. Bizim birinci görevimiz toplumsal gerilimi indirmek. İktidar seçime giderken her türlü yolu, yöntemi Makyavelist tavırla kullanacak, biz ilkesel tavır sergileyeceğiz.

"Üzerimizde ağır sorumluluk var. Hepimiz olgunluk içinde davranmamız lazım"

Bizim yaptığımız bir başlangıç. Ciddi mesafe aldık. Mesele kişiye o kadar endekslendi ki. 6'lı lider değil ekiplerimizin de kaynaştığı zemin oluşuyor. Bir bina inşa ediyoruz. Taşları doğru dizmezsek 'Bir kişi gelsin yönetsin' diyerek tartışma yapmayı doğru bulmam. Bu kadar uzun tecrübelerden sonra Türkiye'de hala bir siyasi liderin etnik ve mezhebi kimliği üzerinden tartışma yapılmasını bu milletin derin vicdanına havale ederim. Biz de geçmişe dönük ırkçılık olmadı. Şimdi bir kişinin etnik veya mezhebinin tartışma edilmesi, bu halkın geçmiş tecrübesine ve insan haklarına aykırı diyorum. Bu tartışmayı bir kenara koyalım. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığı meselesi veya bir başka kimsenin adaylığı masaya gelmedi. Bir fiili iklim oluşturma çabasını doğru bulmam. Böyle hassas konu varken, sürekli fiili iklim, atmosfer oluşturulurken. Biz bir kişi için, bir parti için bir araya gelmedik. Bir kişi için dağılmayız. Genel başkanların girmediği alana, genel başkan yardımcılarının girmemesi lazım. Bu benim partim için de böyle. Üzerimizde ağır sorumluluk var. Hepimiz olgunluk içinde davranmamız lazım. Liderler bu olgunluğu gösteriyor. Benim için ve Gelecek Partisi için önemli olan 'kim' değil 'nasıl' sorusu önemli. 'Nasıl' sorusu 'kim' sorusu önemlidir.

"Anayasal düzenlemenin çok zor olacağı kanaatinde değilim"

12 Şubat'ta Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu seçim tarihi açıklanana kadar aramızda tartışmayalım dedik. Şu anda öyle bir tartışmayı yapmanın birçok açıdan mahsuru da var. 6'lı Masa'nın önce konuşacağı mesele bu yönetim nasıl olacağı? Biz bu süreç başladığında sayın Serap Yazıcı hocamızdan ve ilgili arkadaşlardan 'Anayasal çerçeve içinde bu geçiş sürecini nasıl yapabiliriz' diye bir çalışma istedim. Bu yetkileri herhangi bir faniye aynı şekilde vermeyi büyük sorumluluk olarak görüyorum. Bunu doğru görmüyorum, yaşadığım tecrübe açısından söylüyorum. Kimse bizden şunu beklemesin; Tayyip Erdoğan'ın kullandığı yetkileri alıp, aynen bir başka faniye vermeyeceğiz. Bunu orada da söylüyoruz. 6'lı Masa'yı keşke canlı yayınlasaydık diye birbirimize söylüyoruz. Şahsi nezaketimiz devlet yönetimi ile ilgili hususlardaki kararlarımızı etkilemez. Bizim kanaatimiz şu ki, bu mekanizma tespit edilirse; yani Cumhurbaşkanlığı kararname uygulamasını devam mı ettireceğiz? Asla! Anayasal düzenlemenin çok zor olacağı kanaatinde değilim. Meclis'te çoğunluğu elde edersek, bir Anayasa değişikliği ile bunu yaparız. Kendi kitlelerimize dönüp, 'Cumhurbaşkanı şu partiden ama biz sürecin içindeyiz' diyebiliriz. '28 Şubat'taki kazanımlar asla kaybedilmeyecek, bizim onayımız olmadan bir karar alınmayacak' teminatını veririz.

"Devlete güven kalmadı. İnsanların birbirine güveni, kurumlara güven kalmadı"

Seçimin yapıldığı akşam hiç kimse 'biz kaybettik' hissine kapılmamalı. 'Biz de orada temsil ediliyor' diye düşünmeli. Önümüzdeki seçimlerde halka vereceğimiz teminat güven duygusu. Devlete güven kalmadı. İnsanların birbirine güveni, kurumlara güven kalmadı. Bizim sisteme güven duygusu uyandırmamız lazım. Kim olursa olsun bu sistem işleyecek. Ben duygusundan arınmış 6 lider var orada. Bu hissi halka vermek durumundayız. Onun için kimseyi dışlamamak lazım. Emin olun, önümüzdeki seçim sadece kişiler ya da partiler arasında rekabet olmayacak. Bütün dünya siyasi eğilimler ikiye ayrılıyor. Milliyetçilik; otoriter milliyetçilik var, özgürlükçü milliyetçilik var. İngiltere'de Muhafazakar Partisi ile Fransa'daki Muhafazakar Parti başka. Şu an Türkiye'de bütün siyasi akımlar 6'lı masada, otoriter bütün siyasi akımlar ise iktidarda. 6'lı Masa içinde bu çizgi dışında tavır gördüğümüzde ona da karşı çıkarız. 9 Eylül tartışmaları üzerine açık ifade ettim. 9 Eylül Yunan işgaline karşı bir zaferdir. Tarih üzerinden geriye dönük anakronistik yöntemlerle oluşturmamak lazım. Biz Cumhuriyetin ilk kuruluşunda Osmanlı karşıtlığı refleksi yaşanmıştı. Ama artık olgunlaşmamız lazım. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı subayıydılar. Abdülhamid döneminde eğitim gördüler. Namık Kemal'i, Osmanlı aydınlarını kaldırın Cumhuriyet altyapısı oluşur mu? 6'lı Masa'nın ilkesel şeylerine katılırım; ama yanlış tavır olduğunda bunu sayın Kılıçdaroğlu ile ve masayla tartışır, kamuoyuna da açıklarız.

"Bu depremde ayakta kalan partilerden biri de Gelecek Parti olacak"

Bizim oy oranımızı gösteren seçim var mı? Anketlerimizin birçok anketlerde adımızı bile yazmadıklarında bizi kim yargılayabilir? Biz küçük değil yeni partiyiz. Sultanbeyli'de dün, seçim ortamı yok, ilk defa alanda meydan mitingine çıkıyoruz. Onbinlerce Sultanbeylili oradaydı. Burada taşıma da yoktu. İktidar partilerinin olduğu gibi memurları zorla götürmedik, fabrikaları kapatıp, götürmedik. 15 bin civarında kişi vardı. Alanın dışına taşan gruplar da vardı. Ama bu ilçe mitingiydi. Bunu yapan bir parti olarak kim diyebilir bize yüzde 1. Biz AK Parti'nin baskılarına rağmen parti kurduk. Bugün büyük kitlelere hitap ediyoruz. Bu emeği anket spekülatörlerine, medya spekülatörlerine asla yedirtmeyiz. Bizim kadrolarımız ateş çemberinin içinden geçen kadrolardır. TMSF'de, BDDK'da çalışmış olanlar var. Bir tekinin hakkında suçlama yapılabildi mi? CHP'den herhangi bir yerden bana öyle yorum gelmedi. Sayın Kılıçdaroğlu her seferinde müeddep bir şekilde '6'lı lider birlikte karar vereceğiz' demiştir. Göreceksiniz önümüzdeki seçim büyük bir siyasi depreme şahit olacak. Bu depremde ayakta kalan partilerden biri de Gelecek Parti olacak.

"6'lı Masa'dan birisi olacaksa, dışarıdan da olacaksa siyasi kimliğinden arınarak geçiş sürecini yönetmesidir"

Muhalefeti bekleyen en büyük tehlike kolay zafer psikolojisidir. Bütün reformları yapan rahmetli Özal büyük yenilgi almıştı. Seçim gecesine kadar neticesi belli olmayan süreçtir. Her tedbiri alacaksınız. Rehavet olsaydı köşemizde oturuyor olurduk. Bütün siyasi liderler alandalar. Halkın görmek istediği kesin, kararlı, ortak bir deklerasyon ise bu yapıldı, daha güçlüsü de yapılacak. Yılbaşından önce aday ismi zikredilmez ama altyapısı kurulur. Burada en önemli şey 'ben' değil 'biz' dememiz. O masadan aday çıkması halinde partisiyle olan ilişkisini kesmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir sonraki seçim için hırslı olmayan birinin olması geçiş sürecini kolaylaştıracaktır. Bu benim kanaatim, partimizin kanaati. 6'lı Masa'da konuşulmuş değil. 6'lı Masa'dan birisi olacaksa, dışarıdan da olacaksa siyasi kimliğinden arınarak geçiş sürecini yönetmesidir. Farklı kesimlerden oy verecek olan kitleler 'Bu bir süre sonra kendisi için çalışır' kanaatine varabilirler. 'Ben geçiş sürecini yöneteceğim, siyasi ikbal için bunu yapmayacağım' demesi kolaylaştırır.

"O kadroların hepsinin karnesi elimizde"

Pazar seçim oldu, Pazartesi o koltukta ben otursam veya benimli birlikte çalışsam, hangi kadroların ne kadar liyakatlı olduğu, hangi kadroların yolsuzluğa bulaştığı, hangi bürokratların da hesap vermesi gerektiği çetelesi elimizdedir. Kimse bu konuda sıfırdan bir şeye başlıyoruz kanaatine sahip olmasın. O resim elimizde. Buradan bürokratlara sesleniyorum; işini yapanları da biliyoruz, yolsuzluklara bulananları da. Veya korkusundan yanlış iş yapmayıp hem de olumlu iş yapmayanları da biliyoruz. Vazifeyi ihmal dışında yasanın dışına çıkmış olanlar kesinlikle cezalandırılacak. Liyakatli olanlar, talimatlara rağmen doğru iş yapanlar yerinde kalacak. Bizim şu anda en fazla özen göstermemiz olan şey, insan kaynağımız. Kimseyi kaybetmeyeceğiz, herkesi koruyacağız. Devlette süreklilik sağlanır, kaosa yol açılmaz. Doğru olan işler yapılır. Gücü kullanırken ortak aklı harekete geçiririz, herkesin fikrini alırız. O kadroların hepsinin karnesi elimizde.

"Kendi partisine bayrak açmış herhangi siyasi lider var mı?"

2019 seçimleri sonrasında hemen kayyum atamaları yapıldığı için karşı çıkmıştım. 'Suçluysalar niye YSK bunların aday gösterilmesine izin verdi?' demiştim. Sayın Bahçeli beni terörle işbirliğiyle neredeyse itham etti. Sayın Erdoğan sessiz kaldı. Sakarya'da yaptığım konuşmada 'terörle mücadelede ben tek başına iken sizlerin takındığı tutumu değerlendirirsem insan yüzüne çıkamazsınız' demiştim. 36 şehidimizi defnettiğimiz hafta Van'da o kahraman Mehmetçikleri uğurlarken, sayın Erdoğan ve Binali Yıldırım, Beştepe'den AK Parti içindeki operasyonu yönetiyordu. Sayın Bahçeli evinde dizi izliyordu. Susmuş olsaydım, bugün başka yerlerde olurdum. Susmadım, sert bir mücadele verdim. Ulaştırma Bakanı Feridun Bilgin, müsteşardı. Bütün yolsuzluk kanallarını kapattık. 1,5-2 yıl içinde hiçbir dosya uygulama alanı bulmadı. Üst düzey kamu görevlilerini görevden aldım, yakınlarını çalıştırdıkları için. Niye imar baronları birtakım mafyatik çekeler o dönem içnide aktif hale gelemediler. Niye Sedat Peker'in iddiaları içinde 2015-2016 yok. Tek tük çıkabilir belki. Hazine Müsteşarlığı'na atama konusunda sayın Erdoğan'a 2 yıl direndim. Teklif ettiği adaylar her an bozulmaya müsait adaylardı. Hiçbir yanlış atanan adamı yerinde tutmadım. Susmadım. Kendi partisi iktidarda iken o parti içinde mücadele edip, ilkesel olarak makamları bırakıp, kendi partisine bayrak açmış herhangi siyasi lider var mı?

"Kadrolarımıza güveniyorum"

Devlette herkesin performansı bilinir. Hukuk dışı yapılan her işi günü geldiğinde hesabını sorarız dedim. Ama görevini yapan bürokratlara kimse dokunmaz. Arkadaşlarımın çoğu kirada oturuyorlar. Zamanında bunların önünde milyar dolarlar akarak geçti, 1 dolara tenezzül etmemişlerdir. O yüzden kadrolarımıza güveniyorum. Allah aşkına normal şartlarda tükürme ifadesini günlük hayatta kullanmayan biriyim. Ayrılırken dedim ki, 'bu davaya zarar verecek tutum içinde olmam, bana oy verenlerin hukukunu korurum'. Oy verenlerin hukukunu korumak için doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğim diye konuştum. Bu dava hiçbir faniye ait değil. Ben bana oy verenlerin hakkını korumak için sayın Erdoğan'la mücadele verdim. Eleştirilmeyecak fani görmem. Eleştirmek ayrı, karşıtlıklar oluşturmak ayrı bir husus. Bizim servetimiz falan yok. İktidardakiler davayı tükete tükete servet biriktirdiler. AK Parti'nin tabanı yukarıdakilerden daha cesur. Dün Sultanbeyli'de o meydanı dolduran büyük kitle çoğu AK Parti'ye oy vermiş kişiler. Çoğu cesaretle oraya geldiler. Aynı cesareti üst düzeyden görmüyoruz. Yüzyüze eleştiriyorlar, ama kamuoyuna çıkıp bunu yapmıyorlar. 1 sene sonrasını düşünün, iktidar kaybolduğunda insanlara nasıl izahatta bulunacaksınız.

"Onlar da krizin kaynağının nereden çıktığını biliyorlardı"

5 sene daha AK Parti iktidarının, MHP, Perinçek ipoteğindeki AK Parti'nin devamını bir zihinlerinde canlandırsınlar bakalım. Türkiye yeni bir dönem daha bu tür istismarların olduğu, dava adına yanlışların meşru kılındığı tabloyu kaldıramaz. Angajman kuralları biz verdik. Çünkü Başbakan verir. Pilotun FETÖ'cü olma ihtimalini araştırdık. Genelkurmay Başkanı 'Bu vazifesine bağlı' dedi. Sorumluluktan hiç kaçmadım. Rusya ile uçak üzerinden çıkan krizin sorumlusu biz değiliz. Biz Rusya ile görüşürken, Beştepe'den açıklamayı kim yaptırdıysa sorumlu odur. Ben sayın Hulusi Akar'a talimat verdim 'Kesinlikle uçak düşürdük demeyeceksiniz' dedim. Biz gizli diplomasi yürütürkenh sayın Erdoğan Beştepe'den 'uçağı düşürdük' diye açıklama yaptı. Türk kara, hava, deniz sahası yol geçen hanı değildir. Eğer o ihlallerde çılgın bir pilot İskenderun limanını bombalasaydı kim hesaba çekilirdi? Benim Başbakan olarak görevim Türk hava sahasını korumaktır. Rus olması da önemli değil, Amerikan da olabilir. Rusya ile bunu konuşup rayına oturturduk. Onlar da krizin kaynağının nereden çıktığını biliyorlardı.

"İktidara geldiğimizde bu talimatı verenlerden TRT'den hesap sorarız"

Üç ayrı perspektiften bakarak cevaylayayım. HDP'nin siyasi parti olarak ilişkiler, bir 6'lı Masa, iktidarın eleştirisi. İktidar çok Makyavelist tutum takınıyor. Türkiye'de HDP'li siyasetçiyle konuşmak suç değildir. Suç olan nedir? Kırmızı bültenle aranan bir teröristi TRT ekranlara çıkarmak terörle işbirliğidir, terör propagandasına alet olmaktır. Bu suçu kim işledi? Bu suçu o günün yönetimi işledi. Sayın Erdoğan'a sorduklarında 'Bilmiyordum kırmızı bültenle arandığını' dedi. Bilmiyorsa gaflet, biliyorsa suç var. Sayın Erdoğan suç işlemiştir. HDP milletvekilleriyle konuşmak suç değildir, ama kırmızı bültenle aranan kişiyi TRT'ye çıkarmak suçtur. Hangi çıkar sebebiyle sayın Bahçeli sustu? Yakında İmralı'dan gerekli talimatı alır diye konuştu Selahattin Demirtaş'ı kast ederek. Açık söylüyorum TRT'ye çıkaranlar terörle işbirliği yapmıştır. İktidara geldiğimizde bu talimatı verenlerden TRT'den hesap sorarız.

"İktidarın yaptığı HDP'yi dışlayıp Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkarmak"

6'lı Masa'da HDP yok. 6 lider oturuyor. Hiçbir oturumda gündeme gelmedi. HDP'ye şu veya bu şeyin verilmesi için masada olması lazım. Gürsel Tekin'in veya herhangi birinin kendi perspektifi olabilir. Ama sayın Kılıçdaroğlu'dan böyle bir konu gündeme gelmedi. HDP'nin kendisinin oluşturduğu bir başka ittifak var. Peki 6'lı Masa HDP kitlesinden oy istemeyecek mi? İsteyecek. AK Parti, MHP kitlesinden de oy isteyecek. Dün Sultanbeyli'de gençler 'Yüzde 50'yi bu ülkede sen aldın, yine de alırsın' diye pankart açtı. 6'lı Masa'nın tutumu kim olursa olsun o kitlelere hitap edeceğiz. HDPH'liler bizi ziyaret etti, göüşlerimizi ifade ettik. Çok açık bir biçimde kendileriyle konuşuruz. Parti kapatılmalarına karşı çıktık. Daha önce MHP'de kapatıldı, ama MHP ortadan kalktı mı? Parti kapatmakla Türkiye'nin birliği sağlanmaz. Bizim şu anda birliğimizi sağlayacak olan ortak aidiyet bilinci. Benim de sayın Pervin Buldan, Mithat Sancar geldiğinde çok açık ifade ettim. Türkiye'de siyasetin normalleşmesi için herkesin vesayetlerden arınması lazım. HDP'nin İmralı, Kandil'in dışında olması lazım, Meclis'teki tutumlarıyla öne çıkmaları lazım. İktidarın yaptığı HDP'yi dışlayıp Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkarmak. Böylesine iki yüzlülük olmaz.

"Diğer partileri de Kürt oylarından uzak göstermek yanlıştır"

HDP'nin bu üstenci tutumunun sorumlusu Erdoğan ve Bahçeli'dir. Daha da aykırı parti olsa sayın Erdoğan ondan da oy isteyecek. Sağ ve sol, ırkçı, bölücü niteliğe giden partiler dahi sayın Erdoğan ve Bahçeli sebebiyle onlar üzerinden güç sahibi oldular. Sayın Erdoğan'a ben 'Sayın Cumhurbaşkanı yapmayın, otoriterliğin önünü açıyorsunuz' dedim. 'Bu yaptığınız yolla küçük partileri, marjinal grupların ortağı yapacaksınız' dedim. HDP'ye veya benzer partilere bu gücü kim verdi? Sayın Erdoğan sayın Bahçeli'nin siyasi öngörüsüzlükleri verdi. Cumhurbaşkanı adayı parti kimliğinden çıkmalı, kişilere hitap etmeli. Diyelim ben aday olsam veya başka biri aday olsa aynı tavsiyede bulunacağım. HDP; Vatan; Zafer Partisi'ne hitap edecek. Toplu bir parti tutumu kadar tek tek vatandaşların kalbine girmek önemli Cumhurbaşkanlığı seçimleri için. Cumhurbaşkanlığa niyet eden biri her kesime ulaşmalı. Sultanbeyli ilçe başkanımız Ağrılıdır bizim. HDP'yi tüm Kürtlerin oy adresi göstermek de yanlış, diğer partileri de Kürt oylarından uzak göstermek yanlıştır.

"Türkler ve Kürtlerin savaştığı tek bir savaş yok"

Kürtler bana 'Serok Ahmet' diyor. Çünkü terörle mücadeleyi ben yürüttüm. Kürtler beni neden seviyorlar? Eminyet görevlilerine de askeriyeye de şu talimatı verdim; demokratik hukuk kurallarıyla mücadele edeceksiniz. Sur'da mücadele ederken Hasan Paşa Hanı ile Ulu Cami'de binlerce Kürt vatandaşa dedim; Toros dağlarının kenarında doğan Türkmen çocuğunun ne kadar hakkı varsa Dicle kenarında doğan Kürt çocuğunun da o kadar hakkı vardır dedim. Türkiye'de kamu düzeni hepimizin düzenidir. Arkadaşlarıma şunu söyledim; Türk arkadaşlara söylüyorum, ben de Türküm, Kürtlerin hakkını biz savunacağız. Kürt arkadaşlarıma söylüyorum, Türkler'de bir kaygı varsa bu kaygıyı siz gidereceksiniz. Bu ülkeyi böyle koruruz. Kürtlerin haklarını, Kürtçeyi Türkler savunacak. Kürtçe öğrenmekte ne sakınca var? İngilizce, Farsça öğreniyoruz. İngiliz prensini, şu andaki kralın veliaht iken unvanı Galler Prensi'ydi. Önce Gal dilini öğrenir. Türkler ve Kürtlerin savaştığı tek bir savaş yok.

"Bana karşı operasyon çekildi sonra da AB'den uzaklaştırılacak politikalar benimsendi"

Türkiye'de insan kimliğine, insan onuruna karşı çıkan herkesi karşımıza alırız. Son derece kötü göç politikası takip edildi. Türkiye'de uygulanabilir tek göç raporunu biz koyduk. Savaşın ilk aşamasında gelenlerle, son aşamasında gelenlerin gerekçeleri farklı. 6 yıl bu politika içinde değilim. Suriyeli göçmenlerle ilgili BM Güvenlik Konseyi kararı var. 'Suriye'de rejim ile muhalefetin birlikte oluşturduğu geçiş hükümeti kurulmalı ve BM'nin arabuluculuğu ile göçmenler geri dönmeli'. Biz yeni bir inisiyatifi başlatmayı doğru buluruz. İran'dan gelen Afgan ve diğer kökenli mülteciler ise bunları Türkiye almakla yükümlü değil. İran hattında onları durduracaksınız. Fiziki olarak İran, Suriye sınırını kontrol altına alacaksınız. Dışarıdan ucuz vatandaşlık yoluyla gelenler. Kesinlikle ucuz vatandaşlığı kaldırmak lazım. Göç Bakanlığı kurulup, göç Suriye'den bağımsız olarak dünyanın olgusu. İklim değişikliğiyle beraber daha çok göç olaylarıyla karşılaşacağız. Bütün bunlar bir araya getirilerek mülteci sorunu çözülür. Ben bunları otobüse doldurup, karşı kenara koyarım demek çözüm mü? Eğer AB ile kabul ettiğimiz mutabakat uygulanmış olsaydı şu anda Türk vatandaşları vizesiz olarak Avrupa'ya gidecekti. 1 milyon Suriyeli de Avrupa'ya geçmiş olacaktı. Bizim o mutabakatı uygulamak yerine önce bana karşı operasyon çekildi sonra da AB'den uzaklaştırılacak politikalar benimsendi.

Başbakanlığım engellenmeseydi, 30 Haziran 2016 tarihinde bütün vatandaşlarda vize serbestiyeti olacaktı. Gümrük Birliği'nin revizyonu çok hayatiydi, yapılamadı. AB zirveleri ana parametrelerdi. Vize muafiyetinde siyasi ahlak yasası şartı vardı.

"Parti içinde darbe yapıldı, hem siyasi ahlak yasası engellendi, yolsuzlukların önü açıldı"

Siyasi ahlak yasası çıksın, terörle mücadelede şartlar vardı. Onları zamana yaymıştık. Siyasi ahlak yasası iki sebeple engellendi. Bir benim Başbakan olarak yolsuzluklarla mücadelemi engellemek için iki Türkiye'nin AB ile yoğun ilişkilerine girmesini engellemek için. Ayrıldığım gün komisyon başkanı Juncker ile görüştüm. 'Ben ayrılıyorum ama Türkiye'yi vize muafiyeti çıksın' dedim. Onlar da 'önce siyasi ahlak yasası çıksın' dedi. Türkiye'nin kurucu olduğu Avrupa Konseyi'nden şu anda ihraç noktasına geldi. Nisan 2016'da Avrupa Konseyi'nde 6 büyük ülkeden biriydik. Bizim Türkçe resmi dil olmuştu. O güzel Türkçemizle AB Konseyi Parlamenter Meclisi'nde Türkçe hitap ettim ben. Ondan bir ay sonra parti içinde darbe yapıldı, hem siyasi ahlak yasası engellendi, yolsuzlukların önü açıldı.

"2013'de Türkiye bütün uluslararası örgütlere ya gözlemci, ya üye, ya da diyalog ortağı olarak ilişki kurmuştu"

Yolsuzluklar, imar baronları ve otoriter yapıların darbesiydi bu. Eskiden Almanya'nın yüzde 3 veya 4 civarında red var şimdi yüzde 22. Fransa da aynı şekilde. En önemli itibar vize itibarıdır. Benim Başbakanlık yaptığımm dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin pasaportuyla şimdikine baksınlar. AB büyükelçilerle toplantı yaptım. 'Gelecek sene Türkiye'de yeni iktidar olacak, eğer elimizde güç olursa sizinle konuşacağımız ilk şey vize muafiyeti olacak' dedim. Erdoğan'ı bir kenara koyuyorum ama Bahçeli ve Perinçek'e esir oldu. Herkesi terörist, hain gören, çok boyutlu dış politika deyince emperyalizmin uşağı gibi gören zihniyet var. Erdoğan bunların esiri oldu. 2013'de Türkiye bütün uluslararası örgütlere ya gözlemci, ya üye, ya da diyalog ortağı olarak ilişki kurmuştu.

"Elimiz güçlü iken şartlarla birlikte normalleşme sürecine girelim diye çalışmalar oldu"

Ukrayna-Rusya savaşında doğru yapılan işlere destek verdim. Ama şu yanlış; Türkiye'de Merkez Bankası'na 24 milyar dolar hata noksan kaleminden para girişi oluyorsa, bunu izah edemiyorsanız sistemden dışlanırsınız. Rus oligarkların şüphesi oluyorsa bu doğru değil. İstanbul'da yapılan görüşmeleri de teşvik ettim. Şu anda Türkiye-AB ilişkileri minimum düzeydedir. Evet Avrupa'daki ırkçıların hoşuna gidiyor. Türk karşıtları en çok Bahçeli-Erdoğan dilinden hoşlanıyor. İsrail ile ilişkilerinde niye sayın Erdoğan büyükelçiyi çekmişti. Kudüs başkent ilan edildiği için. Peki değişen bir şey var mı? O gün o tepkiyi verdiğinizde bugün niye böyle? İsrail, Türkiye'den jest beklediği, yalvardığı dönemler oldu. Netenyahu, Obama aracılığıyla Türkiye'den özür diledi. Elimiz güçlü iken şartlarla birlikte normalleşme sürecine girelim diye çalışmalar oldu.

"Aysel Tuğluk için de, paşalar için de, KHK mağdurları için de yanlıştır"

BAE, Suudi Arabistan'la da böyle. Hem yüksek retorik, Kaşıkçı olayında. Eğer borçluysanız, Merkez Bankası rezervleriniz 55 milyar dolar negatifte ise bunu nereden döndüreceksiniz. 32 milyar dolar cari açığınız var. Bunu nereden geldiği belli olmayan parayla kapatıyorsunuz. Gidiyorsunuz o zaman borç almayı politika haline getiriyorsunuz. Tayyip Bey, eşten dosttan borç alıyor, Çevre Şehircilik Bakanı da eşten dosttan borç alın diyor. Mantık bu.

Aysel Tuğluk da dahil bazı KHK mahkumları çok ileri yaşta olan, herhangi suç isnat edilmemiş, bütün bunlarla ilgili güvenilir hekimlerimizin verdiği raporla onların salıverilmesine taraftarım. Bir iktidar değişikliği olursa bunu desteklerim. Ceza caydırmak için verilir. İnsan insandır. Aysel Tuğluk için de, paşalar için de, KHK mağdurları için de yanlıştır."