Gündem

Gazeteciler, meslektaşları için Ankara'daydı

Gazetecilere Özgürlük Platformu, cezaevlerindeki gazetecilerin özgür bırakılması ve basın özgürlüğünü kısıtlayan yasaların değiştirilmesi talebiyle eylem y

19 Mart 2011 02:00

T24 - Gazetecilere Özgürlük Platformu, cezaevlerindeki gazetecilerin özgür bırakılması ve basın özgürlüğünü kısıtlayan yasaların değiştirilmesi talebiyle "Gazetecilere Özgürlük" yürüyüşü düzenledi. Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Ercan İpekçi, cezaevlerindeki gazetecilere "Hepinizin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılandığınıza şahitlik ediyoruz" diye seslenirken gazetecilerin yargılandığı mahkeme heyetlerine de "Hukuk adına, insanlığın ulaştığı evrensel değerler adına, akıl ve vicdan adına cezaevlerindeki gazetecileri özgür bırakın" çağrısında bulundu.

92 ulusal ve yerel gazeteci örgütünün oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu, Ankara'da "cezaevlerindeki gazetecilerin özgür bırakılması" ile "basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa hükümlerinin değiştirilmesi" talebiyle "Gazetecilere Özgürlük" yürüyüşü düzenledi. Kolej Meydanı'ndan başlayan yürüyüşte çok sayıda gazeteci ellerinde "Tutuklu Gazeteciler Serbest Bırakılsın", "Gazetecilere Özgürlük", "Hepimiz Ahmetiz hepimiz Nedimiz", "TCK'nın 217. Maddesi Değişsin", "Telefon Dinlemelere Hayır", "Sustum... Şimdi sıra bende", "Haberime dokunma" yazılı Türkçe ve İngilizce dövizler taşıdılar. Gazeteciler, yürüyüşleri sırasında "Özgür basın susturulamaz", "Özgür basın özgür toplum", "Susma haykır, özgür basın haktır", "Çeteciler dışarıda gazeteciler içeride", "Dokunan yansa da dokunacağız", "Gazeteciler çıkacak, yine yazacak", "Çetelere boyun eğmeyeceğiz", "Hemen şimdi adalet", "Özgürlük", "Adalet" sloganları atarken çevredeki vatandaşlar da bulundukları binalardan alkışlarla destek verdiler. Yürüyüşte Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun belirlediklerinin dışında dövizler taşınmasına ve sloganlar atılmasına izin verilmezken bazı tutuklu gazetecilerin resimlerini taşıyanlarla Platform temsilcileri arasında resimlerin indirilmesi için kısa süreli tartışmalar yaşandı. Daha sonra Kızılay'a yaklaşıldığı sırada Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun hazırladığı 68 tutuklu gazetecinin resimleri açıldı. Yürüyüşte, gazetecilerin oluşturduğu kortejin etrafında tüm gazetelerden oluşan zincir de taşındı. Kortejin başında "Özgür basın varsa, özgür toplum vardır" pankartı ile tutuklu gazetecilerin isimleri ve çalıştıkları kurumlarının yazılı olduğu pankart taşındı.


"Tutuklu gazeteciler onurumuzdur"

Yaklaşık 1 saat süren yürüyüşün ardından Kızılay'da SSK İşhanı önünde basın açıklaması yapılırken açıklamanın, ses düzeneği olan otobüsten yapılmasına polis izin vermedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Ercan İpekçi, burada yaptığı açıklamada 68 gazetecinin cezaevinde olduğunu belirterek "Onlar, halkın gerçekleri öğrenme yarışında hepimizin önüne geçtiler. Onlar, gazetecinin ilk görevini, halkın gerçekleri öğrenme hakkına saygılı olma görevini yerine getirirlerken, karşılaştıkları engellere karşı mücadele ettiler. Haberleriyle, yazılarıyla, kitaplarıyla demokratikleşme mücadelesine katkı verirlerken, hepimizden önce cezaevine girdiler. Onlar, yargılama çemberinin halkaları giderek genişlerken, sayıları her geçen gün artan tutuklu gazeteciler. Onlar onurumuz, onlar gururumuz" dedi.

İpekçi, yargılanmaktan, tutuklanmaktan korktukları için değil, halkın sesinin kısılmasından ve haber alma hakkının yok edilmesinden endişe duydukları için bu eylemin yapıldığını vurgulayarak "Yozlaşmış, yönlendirici, gerçekleri halktan saklayan; yargısız infazlar, hakaretler, yalan ve iftiralarla dolu niteliksiz yayıncılık için değil; halka gerçekleri anlatan, araştıran, soran, eleştiren, meslek ilkelerine uygun nitelikli yayıncılık için engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Sıra bize gelmeden, sıra size gelmeden, herkes için özgürlük talebimizi haykırmak için sokaklardayız" diye konuştu.


"Gazeteciyi potansiyel suçlu olarak göstermekten vazgeçin"

Tutuklu bulunan gazetecilerin terörist olmadığını, ellerine silah almadığını, tek bildikleri kurşunun, yazarken kullandıkları kurşunkalemlerinden ibaret olduğunu belirten İpekçi, "Onlar, kalemlerinden çıkan kelamlarını; silahtan daha öldürücü, taştan ve sopadan daha yaralayıcı, terörden daha korkutucu sananlarla mücadele ederken, hepimizden daha hızlı davrandılar. Hepimizden önce bu yasalarla yargılanma onuruna erdiler. Fikirlerine, bilgeliklerine, toplumsal dinamikleri harekete geçiren fedakârca mücadele anlayışlarına selam olsun" dedi.

Bir yıldan fazla süredir Diyarbakır Cezaevi'nde bulunan Hawar gazetesinden Bedri Adanır'ın mektubunda "Vedat Kurşun'a verilen ceza Radikal'de çelimsiz bir haberle geçiştirilmemeli. Ahmet Şık'ı da Günlük, Devrimci Demokrasi gibi gazeteler aynı düsturla savunabilmeli. Çünkü bu savunma; hak ve özgürlüklerin, demokrasinin savunulmasıdır" diye yazdığını aktaran İpekçi, Türkiye'nin her kültürden, her fikirden, her inançtan yetişmiş değerlerine sahip çıkmaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Cezaevlerindeki 10 kadın gazeteciden birisi olan Suzan Zengin'in mektubunda, gazetede yayımlanan yazılarının bilgisayar ortamındaki hallerinin örgütsel belge olarak yasadışı ilan edildiğini belirttiğini kaydeden İpekçi, Hükümet'e ve milletvekillerine "Gazetecileri potansiyel suçlu olarak gösteren yaklaşımlardan vazgeçin. Devletin üst kademelerinde ortaya konan bu suçlayıcı tutum, inanılmaz bir şekilde her kademedeki "durumdan vazife çıkaran' görevlileri etkilemekte, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskıların topluma nüfuz etmesine yol açmaktadır. Bu konuda, masumiyet karinesine uygun olarak daha titiz beyanlarda bulunmanızı istiyoruz" diye seslendi.


"Hepimizin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılandığınıza şahitlik ediyoruz"

İpekçi, oluşturulan korku ve sindirme ortamında, gazetecilerin mesleki faaliyetlerinin, kamu otoritelerince tartışılır hale getirilmesinin bir müdahale olduğunu dile getirerek "Bu müdahaleleri reddediyoruz. Bu manipülasyonun bir parçası olmayacağız. Kanunlara saygılıyız, ancak meslek ilkelerine uygun gazetecilik faaliyetlerinin, bu kanunlarla engellenmesine karşı yine meslek ilkeleri çerçevesinde direneceğimizi ve susmayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz" dedi.

Ahmet Şık'ın, haklarında yapılan suçlamalarla ve iftiralarla itibarsızlaştırılmaya çalışıldıklarından yakındığını anımsatan İpekçi, "Değerli meslektaşlarımız, hiçbirinizin itibarına leke süremediler, süremeyecekler. Hepinizin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılandığınıza şahitlik ediyoruz" diye konuştu.


"Cezaevlerindeki gazeteciler tahliye edilmeli"

İpekçi, cezaevlerindeki tüm gazeteciler adına, İstanbul'daki, Ankara'daki, İzmir'deki, Diyarbakır'daki, Malatya'daki, Erzurum'daki, Konya'daki, Van'daki ağır ceza mahkemelerinden tahliye talebinde bulunarak "Sayın yargıçlar, onbinlerce basın emekçisinin, milyonlarca yurttaşın bu özgürlük talebini göz önünde bulundurun, elinizdeki dosyaları yeniden değerlendirin. Yasalarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya kadar, meslektaşlarımız hakkındaki yargılamanın tutuksuz olarak sürdürülmesi için tahliye taleplerimizi dikkate alın. Gazetecilerin özgür bırakılması için tüm mahkeme heyetlerinin vicdanlarına sesleniyoruz.

Hukuk adına, insanlığın ulaştığı evrensel değerler adına, akıl ve vicdan adına cezaevlerindeki gazetecileri özgür bırakın" çağrısında bulundu.


"TCK'daki değişiklik tasarısı medya üzerindeki baskıları arttıracak"

Bugün, cezaevlerindeki gazetecilerin mesajlarını paylaştıklarını ancak belki bir daha bu fırsatı bulamayacaklarını söyleyen İpekçi, "Belki bundan sonra cezaevlerindeki tutuklu gazetecilerin görevlerini en iyi şekilde yaptıkları için yargılandıklarını savunma hakkımız olmayacak. Çünkü Türk Ceza Kanunu'nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair hükümetin hazırlayıp meclise sevk ettiği yeni kanun tasarısı yürürlüğe girdiği takdirde, yargılanan gazetecilerin masum olduklarını savunabilmek için, belki de onlarla aynı suçlamadan dolayı yargılanmayı göze almamız gerekecek. Mevcut uygulamayı daha da kötüleştireceğinden, medya üzerindeki baskıları bu kez keskin bir ayrımcılık anlayışıyla daha da artıracağından, totaliter devlet uygulamalarına hukuki dayanak sağlayacağından endişe duyduğumuz bu kanun tasarısının düzeltilmesi için çaba göstereceğiz elbette" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "Değişim Liderleri Zirvesi"nde kullandığı "Bugün, sanal tehditlerle, sanal tehlikelerle insanları korkutma, sindirme, değişimi erteleme değil, derhal değişim sürecini başlatma zamanı" sözlerini anımsatan İpekçi, şunları kaydetti:

"Değişimi derhal başlatın Sayın Başbakan. Halkınızın bu demokratik taleplerine kulak verin. Ceza kanunlarını, ceza muhakemesi kanunlarını, telefon dinlemelerine olanak vererek haberleşme özgürlüğünü yok eden kanunları, internet erişimini engellemeye gerekçe olarak gösterilen kanunları derhal değiştirin. Cezaevlerindeki gazetecilerin özgür kalması için, medya üzerindeki korku ve sindirme ortamının sona ermesi için gerekli değişimi ertelemeyin. Özgürlük taleplerine kulaklarınızı kapatmayın."