Prof. Nilüfer Göle, Türkiye'de muhafazakârlığın evrimini irdelerken "sofra muhafazakârlığı" kavramını ortaya attı. "Semt ve el değiştiren muhafazakârlığın öykünülen, özenilen yaşam biçimlerinin bir parçası olduğunu" belirten Göle, "İnancın yeni sosyal kodlara dönüştüğünü söyleyebiliriz. 'Gardrop' batıcılığından sonra bugün de 'sofra' muhafazakârlığını eleştirmemiz gerekecek" dedi.
Göle, Yeni Şafak gazetesinden Murat Aksoy'un sorularını cevaplarken, Türkiye'de muhafazakârlığın evrimine ilişkin gözlemlerini de anlattı. Sosyolog Göle'nin Yeni Şafak'ta dile getirdiği bazı görüşler şöyle:
"Kendilerini mazlum olarak algılamayı bırakıp, kurucu aktör konumunda görmeleri. Sadece Türkiye'de değil, kısa zamanda bölgede ve dünyada kendisini yeniden konumlandırmaya çalışıyor . Küresel dünyadaki değişim Müslümanların söylemini çok etkiledi. Mesela İstanbul Küresel Forum toplantısı bundan 10 yıl önce olsaydı, muhtemelen bu kadar katılım sağlanamazdı, yani Türkiye'den bu konuları tartışmanın yeni bir çekiciliği var, Türkiye yeni bir platform sunabiliyor. Eskiden olsa, tepkisel söylem hakim olurdu, 'Batı adaletsiz, biz mazlum', bakın Filistin'e, Arakan'a gibi. Bugün ise dünyada ki adaletsizliğin giderilmesine bizim katkımız ne olabilir sorusu soruluyor. Soruyu bu şekilde koyabilmek 'biz ve onlar'dan çıkabilmek işte tepkisel döngülerden kurtulmak anlamına geliyor."
'Türkiye siyasi değil, sosyolojik model'
"Bugüne kadar Türkiye'nin Arap dünyası ve Ortadoğu'ya model olması hep politik liderlikle ve siyasetle açıklandı. Ben bunun eksik olduğunu düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki, Türkiye'nin bu bölgelere modelliği daha çok sosyolojiktir. Bütün sorunlara rağmen farklılıkların bir arada yaşayabildiği, seküler ve kutsalı aynı ayda sahiplendiği bir Batı dışı modernlik örneği olmasındadır. Türkiye toplumu son 20 yıldır daha çok eşitlik, daha çok özgürlük, daha çok adalet istiyor, sadece son 10 yılda değil. Türkiye Arap dünyası ve Ortadoğu için ideolojik bir model değildir. Türkiye gibi olabiliriz düşüncesidir. Model olmak, sizin gibi olmak isteyenlere ümit olabilmenizdir. Türkiye'nin emsalsizliği İslami Cumhuriyet olması değil hem Batı'ya yakın olması hem de Doğu'nun İslam referansını da yaşama katarak onu ayrı bir kültürel dokuda ortaya çıkarmaya çalışması ki bu daha önce hiç gerçekleşmedi Bugün İran modelinin değil de Türkiye modelinin konuşulmasının gücü burada. Arap Baharı'nın bir hedefi Türkiye 'gibi' olmak."
'Gardrop Batıcılığı gibi sofra muhafazakârlığı'
"Muhafazakârlığın semt ve el değiştirdiğini, kasaba olgusu olmaktan çıkıp kentlere taşındığını, seçkinleştiğini, burjuvalaştığını gözden kaçıramayız. Siyasal güç, maddi imkanlar, yeni tüketim arzuları, muhafazakâr kesimleri dönüştürdü. Muhafazakârlık öykünülen, özenilen yaşam biçimlerinin, başarı hikayelerinin bir parçası oldu. Muhafazakârlık daha az geleneksel, ama daha islami ve daha zengin sınıfların elinde. İnancın yeni sosyal kodlara dönüştüğünü söyleyebiliriz. 'Gardrop' batıcılığından sonra bugün de 'sofra' muhafazakârlığını eleştirmemiz gerekecek."
'Kadın hem kamusal alana girdi, hem de mahremiyetini sahiplendi'
"Yirmi yıl önce şöyle düşünmüştüm: 'Kadınlara özel alanda hem de kamusal alanda yer veren bir İslami hareket kendi içindeki dönüşüm kabul edecektir. Kadınların özgürlük talepleri bastırılmaz ise İslami hareket dönüşümünü yaşayacaktır. Bastırılırsa dönüşüm yaşanmaz'. İlk ve önemli kırılma burada yaşandı. Kadının hem kamusal alana girmesi hem de mahremiyetini sahiplenmesi hem geleneksel erkek hem seküler feminist zihinsel dünyayı karıştırdı. Ama aynı zamanda her iki dünyanın parçalarıda var. Modern mahrem bu kırılmaların, melezlenen dönüşümün sentezi."
"(Kadınların kamusal alan çıkma motivasyonu nedir, İslam mı, sorusu üzerine) Hayır. Eğitim. Bugün Müslüman kızların en önemli sermayesi eğitim. Ayrıca sadece Türkiye ve Avrupa da değil. Pakistan'da okula gitmeyi seçtiği için,Talibanlar'ın kafasına kurşun sıkarak öldürmek istediği küçük kız tüm okumak isteyen kızların bayrağı haline geldi. Eğitim kadınlar için en önemli özgürlük kapısı. Kadınların geleceğe ait hayalleri olabilmesi için eğitim kapısından geçmeleri gerekiyor. Müslümanlar arasında bugün bu kapıdan örtülü geçmek isteyenler var. Ayrıca eğitime verdikleri öncelik, Cumhuriyetin idealleriyle de, feministlerin iddiasıyla da örtüşüyor..."
Nilüfer Göle söyleşisinin tam metnini Yeni Şafak'ta okuyabilirsiniz.