Ekonomi

'İran’a altın ihracatı kafa karıştırıyor'

'Döviz fiyatının ucuzlaması ihracatçıları üzecek ama, iç talebin sınırlı olması karşısında onlar ihracatı sürdürmeye ve de artırmaya mecbur'

01 Ağustos 2012 13:14

Güngör Uras
(Milliyet, 1 Ağustos 2012)


İthalat ve ihracat rakamları bizim için önemlidir. İhracat döviz geliri, ithalat döviz gideri demektir. Gider ile gelir arasındaki farka “Dış Ticaret Açığı” diyoruz. Dış ticaret açığı, bizim döviz açığımızı (Cari Açık diyoruz) oluşturan ana kalemdir.

Dış ticaret açığı büyüdükçe (döviz açığı) cari açık büyüyor. Döviz açığının büyüklüğü milli gelire oranlanarak ölçülüyor.

2011 yılında döviz açığımız (cari açığımız) 76.9 milyar dolar oldu. Milli gelirimizin yüzde 10’una ulaştı. Bu çok yüksek bir oran idi. Bu oranın yüksek olması ülkenin riskli bir ülke görünüm almasına neden oluyor.

Risk şurada: (1) Cari açığın büyümesi ülkenin açığı kapatmak için dışarıdan giderek daha fazla döviz bulmasını gerektiriyor. (2) Cari açığı büyüyen ve giderek daha fazla döviz bulmak zorunda kalan ülkelerin, döviz borçlarının faizlerini ve ana paralarını tekrar borçlanarak ödemeleri zorlaşıyor. Hatta imkansız hale geliyor.

 

Hedef açığı küçültmek

 

Mademki döviz açığının (cari açığın) nedeni dış ticaret açığı, o halde dış ticaret açığını küçültelim. Bunun için ise, (1) İhracatın artırılması, (2) İthalatın kısılması gerekiyor.

Dış ticaret açığını küçültmenin en kolay yolu, (Ani tesir-Kat’i netice) “Döviz kurunu artırmaktır.” (Örneğin doların fiyatını 1.80 TL'den 2.00 TL'ye yükseltmektir.) O zaman (1) İhracatçı dünya piyasalarında malını daha kolay satar, (2) Üretimde ve tüketimde ithal malı kullananlar daha az ithal malı kullanır.

Hükümet, (1) Özel sektörün büyük döviz borcu nedeniyle döviz fiyatı yükseldiğinde ekonomide risklerin ortaya çıkacağını görerek, (2) Yükselen döviz fiyatının enflasyonu azdıracağından korkarak döviz fiyatını yükseltmemeye karar verdi.

Üreticinin ve tüketicinin ithal mala yönelik talebini sınırlayarak ithalat harcamalarını aşağıya çekmeyi tercih etti.

Talebin sınırlanması demek ekonomide büyümenin yavaşlamasını kabul etmek demektir.

2012 yılında ekonomide işte bu politikanın sonuçlarını izliyoruz.

Talebin kısılmasına, büyümenin yavaşlamasına paralel olarak ithalat artışı durdu. Hatta ithalatta biraz gerileme var.

Döviz fiyatının artmamasına, AB ülkeleri pazarının durgunluğuna rağmen ihracatta artış devam ediyor.

 

Büyüme yavaşlayınca cari açık küçülüyor

 

2012 yılında Hükümet cari açığı (döviz açığını) küçültmek için ekonomide frene bastı. Acaba netice nedir? Cari açığın yıl sonunda 76 milyar dolardan 55 milyar dolarlara inebileceği tahmin ediliyor. Bu durumda cari açığın milli gelire oranı yüzde 10’dan yüzde 8’e inebilecek. Petrol fiyatlarının 100 dolar dolayında seyretmesi ithalat faturasının büyümesini önlüyor.

İhracat konusunda artışın az da olsa devam etmesi iyi de, ihracatta Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracatın payının yüzde 37’lere inmesi kötü. Avrupa Birliği pazarı zengin ve devamlı pazardır.

İhracatçılarımız göreceli olarak fakir ve bakir pazarlara girme çabalarını sürdürüyor ama, bu pazarlar uzun dönemde ihracatın gelişmesini sağlayacak zenginlikte değil.

 

İran’a altın İhracatı kafa karıştırıyor

 

Bu yılın ilk 6 ayında ithalat, geçen yılın aynı döneminde yapılan ithalata göre 2.6 milyar dolar (% -2.1) azaldı. 2011 Haziran ayındaki ithalat bir önceki döneme göre 36.3 milyar dolar (%43.4) artış göstermişti.

Bu yılın ilk 6 ayında ihracat, geçen yılın aynı dönemindeki ihracata göre 8.8 milyar dolar (% 13.4) artmış görünüyor. 2011 yılının ilk yarısındaki ihracat bir önceki döneme göre 10.9 milyar dolar (%19.9) artmıştı.

Görülüyor ki büyümede frene basılınca ithalattaki artış eğilimi durmuş. İhracatta artış var ama önceki artış hızının gerisinde kalan bir artış.

2012 yılının ilk 6 ayında ihracat kalemlerinde öne çıkan altın oldu. Durup dururken İran’a altın ihraç etmeye başladık. Altın ihracatı TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu’nun) ihracat rakamlarını büyütüyor. TİM’in (Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin) rakamlarına yansımıyor.

İran’a yapılan 6 aylık ihracat TİM’e göre 1.5 milyar dolar, TÜİK’e göre 5.8 milyar dolar. Bu rakamlara bakanlar, TÜİK’in ihracat rakamlarında İran’a yapılan 6 aylık altın ihracatının 4.3 milyar dolar şişmeye yol açtığını söylüyorlar. Yılın ilk yarısındaki gerçek ihracat artışının 4.5 milyar dolar dolayında olduğuna dikkat çekiyorlar.

 

İyimserlik rüzgârlarına (ve ucuz dövize) hazır olalım

 

2012 yılının ilk 6 aylık dış ticaret rakamlarına bakanlar, "(1) İthalat artışı durmuş. Hatta ithalatta gerileme var. İhracat az da olsa artıyor. Dış ticaret açığı küçülüyor. (2) Dış ticaret açığı küçüldüğüne göre cari açıkta iyileşme var” diyecekler.

Bu iyimserlikle (1) Türkiye’ye döviz girişleri (paradan para kazanmak amacıyla gelen dövizler)  artacak. (2) Döviz girişi artınca doların fiyatı 1.80 TL'nin altına düşecek. Döviz sepeti 2.00 TL dolayına oturacak. (3) Bu iyimserlik rüzgârı borsayı da hareketlendirecek. Ve de yaz aylarında piyasalarda “ılık rüzgârlar” esecek.

 

2013 önemli: Daralmaya devam mı, yoksa büyüme mi?

 

Döviz fiyatının ucuzlaması ihracatçıları üzecek ama, iç talebin sınırlı olması karşısında onlar ihracatı sürdürmeye ve de artırmaya mecbur. Bu yılı böylece kazasız belasız geçirebiliriz. Önemli olan hükümetin gelecek yıl politikasının ne olacağı. Hükümet ekonomide daralmayı devam ettirecek mi, yoksa ayağını frenden kaldıracak mı?

Döviz kurunu arttırmadan talebin gevşetilmesi demek ithalatın tekrar tırmanışa geçmesini kabul etmek demektir. O zaman da frenden ayak çekilince ithalat gene patlayacak ise, biz 2012 yılında neden küçüldük? Tartışması başlayacak.