YILDIZ YAZICIOĞLU/ Washington-T24
[email protected]
ABD Hükümeti’ne ‘Yıllık Basın Özgürlüğü Raporu’ verilerini derleyen kuruluş olan Freedom House adlı örgütün Uzman Araştırmacısı ve Rapor Editörü Karin Deutsch Karlekar, gelecek yılki raporumuzda Türkiye’nin 132’nci sıradan geriye düşeceğini söylerken, ”Basına yönelik baskı ve gazetecilere yapılanlar Türkiye’nin demokrasisini zayıflatıyor” dedi. Karlaker, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son tutuklama olayları için “yargı süreci” değerlendirmesi için “Eğer siz gazetecileri iki yılı aşkın süredir hapiste tutuyorsunuz bunun yargı süreci olduğunu söylemezsiniz. Eğer bu yargı meselesi ise ya delileri ortaya koyup hükmü verirseniz ya da gazetecileri serbest bırakırsanız. Herhalde şu anda gazeteciler açısından adalete erişim olduğu söylenemez” dedi.
Freedom House (Özgürlük Evi) adlı kuruluş, her yıl ABD’de tüm dünya ülkelerini mercek altına alarak yılın basın özgürlüğü karnesini açıklıyor. Freedom House’un verileri ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık insan hakları raporunda temel kaynak olarak kullanılırken, Washington’de Amerikalı gazeteciler için gurur kaynağı niteliğindeki haber müzesi “Newseum”da dünya haritası üzerinde sergileniyor. Freedom House’un 2009 yılı raporunda Türkiye, adaylık macerasını sürdürdüğü Avrupa Birliği ülkerinden hayli geride, 132’inci sırada yer alıyor. Bu raporu hazırlayan yönetici isim olan ve Türkiye’yi özellikle yakından takip eden Karin Deutsch Karlekar, dün T24’ün sorularını yanıtladı. Önümüzdeki iki ay içerisinde “2010 Yılı Basın Özgürlüğü” raporunu kamuouna açıklayacaklarını anımsatan Karlekar, Türkiye’nin bu raporda da basın özgürlüğü bakımından yine “kısmi özgür” ülke kategorisinde kaldığını şimdiden söyleyebileceğini ifade etti. Ancak son birkaç günde gerçekleşen gazeteci tutuklamalarına raporda yer vermek üzere yakından takip ettiklerini belirten Karlekar, basın özgürlüğündeki azalmayı artık endişe ile izlediklerini vurguladı. Karlekar, “Türkiye’ye baktığımda, son dönemde basın mensuplarını yıldırma ve tutuklama olayları artıyor. Azımsanmayacak sayıda gazeteci ya tutuklu bulumuyor ya da dava ediliyor. En önemlisi de bu duruma yol açan basın özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik yasalar mevcut” diye konuştu.
Türkiye’nin bu tabloya bakıldığında gerileme göstermesi nedeniyle yıllık raporda alt sıralara düşeceğini kaydeden Karlekar, Türkiye’nin Romanya, Gürcistan gibi ülkeler düzeyinde ve “pek de istikrarlı olmayan bir demokrasi” olarak kayda geçeceğini söyledi. “Basına yönelik baskı ve gazetecilere yapılanlar Türkiye’nin demokrasisini zayıflatıyor” diyen Karlekar, Freedom House’un basın özgürlüğünü demokratik bir ülkedeki temel bir özgürlük olarak kabul ettiğini ve bu bakımdan ülke değerlendirmesi yaptığını vurguladı.
“Saçmalık"
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Türkiye’de ABD’dekinden fazla basın özgürlüğü bulunduğu yönündeki sözlerini içinse, Karlekar, “Bu saçmalık. Eğer iki ülkedeki basın özgürlüğü düzeyine bakılırsa bariz farklılık görünüyor. Özellikle ABD’de basın özgürlüğünü korumaya yönelik sağlam yasalara sahipken, Türkiye ise basın özgürlüğünü kısılamaya yönelik kanunlara sahip. Bu temel farklılık. Bu baskıcı yasalar dolayısıyla da şu anda pekçok gazeteci Türkiye'de hapiste” dedi.
ABD ile Türkiye’nin belki ekonomik boyutlu medya sahipliği bakımından benzerlikleri olabileceğini dile getiren Karlekar, “Ancak gazetecilere yönelik basın özgürlüğüne ilişkin kanunlar da bariz farklılık var” diye konuştu.
“Ya kanıtla ya serbest bırak”
Gazeteciler Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’ın son olarak tek kişilik hücrelere alınmasını da “endişe” ile not ettiklerini söyleyen Karlekar, “Bu gazeteciler, iki yılı aşkın süredir hapisteler. Eğer haklarında suçlamaları doğrulayan deliller varsa bunlar ortaya konulmalı ve hüküm verilmeli ya da serbest bırakılmalılar. Biz son tutuklamalar çerçevesinde de haklarında bir dava açılmadan, deliller açıklanmadan ve hüküm verilmeden tutuklu olan gazetecileri ya serbest bırakmaları ya da kanıtları açıklamaları için Türk otoriterilerine çağrıda bulunuyoruz” dedi. Karlekar, Balbay ve Özkan için “Ortada bir hüküm yokken onları hapiste tutmak zaten doğru bir uygulama değilken ayrıca o koşullarda (hücrede) bulunmalarını endişe verici görüyoruz” diye konuştu.
Başbakan’a yanıt: Yargı süreci ise o zaman yargı işlemiyor
Başbakan Erdoğan’ın son gazeteci tutuklamalarını da “yargı süreci” olarak değerlendirmesine ise kesinlikle katılmadıklarını açıklayan Karlekar, sözlerini şöyle sürdürdü.
“Bu gazeteciler için yargı, adalet süreci olduğunu düşünmüyorum. Eğer soruşturuluyorlarsa bunun bir zaman sınırlaması vardır. Eğer hüküm almıyorsanız, serbest bırakırsanız. İki yıl boyunca hapiste tutuyorsunuz bunun yargı süresi olduğunu söyleyemezsiniz, açıkça bu durum yargı işi olmadığını ve yargı süreci işlemediğini gösteriyor. Eğer bu yargı meselesi ise ya delileri ortaya koyup hükmü verirseniz ya da gazetecileri serbest bırakırsanız. Herhalde şu anda gazeteciler açısından adalete erişim olduğu söylenemez.”
“Türk Hükümeti eleştirilmekten pek mutlu olmuyor”
Türkiye’deki basına yönelik bu yıldırma olaylarını izlemeye devam edeceklerini söyleyen Karlekar, demokrasilerde basının temel görevinin hükümetleri eleştirmek olduğunun altını çizdi. Karlekar, “Türkiye’de son tutuklamalarla birlikte hükümete eleştirel yaklaşan gazetecilere yönelik yıldırma olduğunu gözlemliyoruz. Oysa basın hükümeti eleştirir değil mi? Öyle görünüyor ki Türk Hükümeti eleştirilmekten pek mutlu olmuyor” dedi.