Almanya’nın Dresden kentinde yapılan Birleşme Günü kutlamaları protesto gösterilerine sahne oldu. Göstericilerin sloganları Cumhurbaşkanı Gauck ile Başbakan Merkel’i hedef aldı. Merkel, karşılıklı saygı çağrısı yaptı. Nordwest-Zeitung adlı gazetenin gösteriler kapsamındaki yorumunda şu satırları okuyoruz:
"Almanya’nın 26'ncı Birleşme Günü etkinliklerini, birleşmenin en kırılgan olduğu yerde, Dresden kentinde yapmak, hem cesaretli hem de doğru bir tavır. Toplumun sağındaki Pegida hareketi ne kadar boş ve akıl dışı olsa da onunla düşünsel düzeyde mücadele etmek gerekli. Devletin en yüksek temsilcileri kendilerini eleştirenlerden kaçmaktansa açıkça onların karşısına çıkmayı yeğlediler. Ancak Dresden kentindeki görüntüler, özellikle Başbakan Merkel’in mülteci politikalarının protesto edilmesine odaklanan göstericiler ile içeriğe yönelik bir tartışma yapılmasının mümkün olmadığını gözler önüne seriyor. Orada en yüksek sesle bağıranlar arasında sağ popülistler ve yabancı düşmanları ile onlara destek olan ve kendi hoşnutsuzluklarının suçlusu olarak savunmasız insanları gören, hayal kırıklığına uğramış vatandaşlar da bulunuyor.”
Macaristan’daki halkoylamasında ezici çoğunluk, AB içinde mülteci kotasına karşı çıktı. Ancak yetersiz katılım nedeniyle sonuç geçersiz sayıldı. Mainz’da yayımlanan Allgemeine Zeitung referandumun yankılarını yorum sütunlarına taşımış:
"Macaristan'da başarısızlıkla sonuçlanan referandumda halkın Başbakan Viktor Orban’a tokat indirmiş olması Brüksel’deki şu ya da bu AB politikacısını epey eğlendirmiş olabilir. Zira Orban politikalarıyla düşman kesimler ve korku senaryoları yaratıyor, ülkede korkuları pompalıyor. Ve Orban Macarların referanduma gitmesini sağlamak için büyük masraflardan da kaçınmadı. Oylama kampanyalarına iki haneli milyonluk meblağlar yağdırıldı. Ama sonuçta hiçbir şeye yaramadı.”
Yaklaşık 250 bin kişinin yaşadığı Halep, Suriye'de iç savaşın başlamasından bu yana en ağır bombardımanlar ve saldırılar ile karşı karşıya. Şehir adeta enkaza dönüşmüş durumda. Bamberg’de yayımlanan Fränkischer Tag adlı gazetenin yorumunda özellikle Rusya'nın pozisyonuna değiniliyor:
"Dünya kamuoyu Rusya’yı diplomatik yollardan uluslararası arenada sorumluluk taşıyacak bir partner konumuna çekme stratejisinin suya düştüğünü artık kavramak zorunda. Şu sıralarda bu yönde atılan adımlar daha ziyade utanç verici. Putin Ortadoğu’da bir oldu-bitti durumu yaratmak istiyor ve bu hain stratejisi doğrultusunda iktidar boşluğunu kullanıyor. Putin’in şu sıralarda ne BM içinde ne de ABD’de ona ve Esad’a sınırlarını gösterecek, korkacağı, eşit değerde bir karşıtı bulunuyor.”
Kolombiya'da FARC gerillası ile varılan barış anlaşması referandumda reddedildi. FARC ise barış için başlatılan diyaloğu sürdürmeye hazır olduğunu duyurdu. Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:
"Kolombiyalıların hükümet ile FARC gerillaları arısandaki barış anlaşmasına ‘hayır’ oyu vermesi kuşkusuz barış sürecinde gerileme anlamı taşıyor. Ancak bu, zor sürecin sonu anlamına da gelmiyor. Bunun bir göstergesi de Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ile ‘Timoşenko' lâkaplı FARC gerilla lideri Rodrigo Londono’nun referandum sonrasında da tartışmalı barış anlaşmasına sahip çıkacaklarını söylemeleriydi. Oylamadan kıl payı çıkan barışa ‘hayır’ oyları, savaşa ‘evet’ anlamına da gelmiyor. Yanlışların düzeltilmesi için her iki tarafın da tavize yanaşması gerekiyor. Devlet Başkanı Santos oylamadan önce bundan sonra görüşme yapılmasının olasılık dahilinde olmadığını söylemişti. Ama ülkenin bu anlaşmazlığı artık geride bırakması için tarafların bu yönde adım atması ve siyasi faturayı ödemesi gerek.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Çelik Akpınar