IŞİD'e karşı kazanılan zaferin ardından Suriye’yi bekleyenler, Brexit muamması ve Amerikan savcı Mueller'in Trump ile ilgili raporu Alman basınında öne çıkıyor.ABD'nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Suriye'de IŞİD'in bulunduğu son nokta olan Bağuz'un ele geçirildiğini ve örgütün 5 yıl önce ilan ettiği "hilafetin" kesin olarak yıkıldığını ilan etti. Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel'de yer alan yorumda ise temel problemlerden hiçbirinin çözülmediğine dikkat çekiliyor:
"Suriye'nin doğusunda IŞİD'e karşı kazanılan askeri zafer yeni ve tehlikeli bir döneme işaret ediyor. Bundan sonra konu Kürtlerin geleceği odaklı olacağı için, Suriye'nin doğusunda Türkiye ile ABD arasındaki gerilim tırmanabilir. Düşünülmesi gereken bir diğer soru da cihatçıların geri dönüşünün nasıl etkin bir şekilde engellenebileceği. Çünkü IŞİD devlet düzeninin yıkılması ve Suriye, Irak, Libya ve Yemen'de tüm halk gruplarının baskılanmasından nemalanıyor. Bu temel problemlerden hiçbiri çözülmüş değil."
Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı konudaki yorumu ise şöyle:
"Neredeyse hiçbir kazananı olmayan askeri bir zafer. Böyle bir şey muhtemelen sadece Suriye'de mümkün. "İslami Hilafetin" sonu ABD destekli Kürt-Arap ittifakı için elbette ki bir başarı. Ancak galiplerin ödeyeceği bedel yüksek. Sadece yakalanan IŞİD savaşçılarına bakmakla kalmayacak, onların aileleriyle de ilgilenecekler. Üstelik ortadan kaybolan IŞİD savaşçıları da muhtemelen daha önce Irak'ta olduğu gibi yeniden organize olacak ve Suriye'deki Kürtleri de terörize edecekler. Batılı müttefikler de olası başka saldırılara hazırlıklı olmalı. Çünkü hilafetten sonrası için bir plan mevzu bahis değil. Görünürde ne insanlar için bir perspektif, yani savaş için bir son, ne de harap ülkenin yeniden inşası olasılığı var. Kürtler kendilerine yönelik olası bir Türk saldırısı tehdidini engellemek için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ittifak oluşturmak zorunda. Bakınca bu etabın kazananı Esad'mış gibi görünüyor."
Neue Osnabrücker Zeitung ise yılan hikayesine dönen Brexit sürecinde İngiliz basınında çıkan Başbakan Theresa May’in koltuğunun sallandığı yönündeki haberlere yer veriyor:
"İngiltere Başbakanı'nın yaklaşan çöküşüyle ilgili haberler özellikle Londra'daki artan çaresizliği belgeler nitelikte. Theresa May'in hata yaptığı aşikar. Brüksel ile görüşmeleri plansız bir şekilde yürüttü. Ancak hükümet başkanını son anda değiştirmek temel sorunu değiştirmeyecek. May'in anlaşması konusunda parlamento çoğunluğu sağlanmadığı sürece ülke AB ile sert bir ayrılığa (AB’den anlaşmasız ayrılık) doğru gidiyor. O zaman Londra'daki protestocuların talep ettiği üzere Brexit'i neden iptal etmiyorlar? Neden anlaşma konusunda kararı halk vermesin? Öncelikle bunun için zaman kısıtlı. Ancak asıl neden, sonuç beğenilene kadar oylama yapmanın demokratik olmaması."
Berliner Morgenpost ise ABD'de Özel Yetkili Savcı Robert Mueller’in hazırladığı rapora yer veriyor. Raporda Trump’ın ekibinin seçimlere müdahale için Rusya ile “gizli bir anlaşma veya işbirliği” yaptığına dair bir kanıt bulunamadığı ve Trump’ın yargıyı engellediğine dair de yeterli delil olmadığı ifadeleri yer alıyor. Raporun Başkan’ı aklamadığının altı çizilirken, Başkan’ın suç işleyip işlemediğine dair verilecek karar ise Adalet Bakanı’na bırakılıyor.
"Donald Trump'ın hakkındaki suçlamalar yüzünden Beyaz Saray'dan gideceğini hâlâ umanlar, bundan böyle politik hayalperestlerin arasına katıldı. Kendi senatörleri başkanlarının düşmesine neden izin versin? Demokrat partili kavgacı Nancy Pelosi bile Trump'ın görevden alınmasını istemiyor ve Washington Post gazetesinde bunun gerçekleşmesi halinde Amerikan toplumunun bölüneceği uyarısını yapıyor. Mueller'in raporunun ardından Trump karşıtlarının da şunu anlaması gerekli: Suçlamalar önündeki engel bundan böyle inanılmaz yüksek ve Amerikan Başkanı da onu eleştirenlerin dilediğinin aksine olduğu yerde çok güvende."
dpa,AFP/BW/SSB
©Deutsche Welle Türkçe
