Filiz Kerestecioğlu*
8 Mart. Saat 15.00’te İstiklal Caddesi’ndeydim. 20 yıldan fazla çalıştığım avukatlık büromun caddesi.
Kadın Hakları Merkezi’ni kurduğumuz baronun caddesi.
Faili meçhullerin yakınlarına, hak ihlallerine kapı olan İHD’ye, şiddet mağduru kadınlara sığınak olan Mor Çatı’ya, ömrümün çok önemli dönemlerini geçirdiğim sokaklara açılan cadde...
Müziğin her rengine kucak açan cadde.
Yıllardır her gösteriye tanık olan cadde.
Sokak köpeklerinin, korkmak bir yana en çok eylemcileri sevdiği, onlarla yürüdüğü cadde...
Cumartesi Anneleri'nin, kayıp yakınlarının, hasta tutsakların yakınlarının caddesi...
Saat 16.00’dan itibaren caddenin tüm sokakları demir parmaklıklarla çevrelendi! Dur! Geçiş yok!
Neden derseniz; öncelikle ezelden ebede bir uydurmaca var hayatımızda biliyorsunuz: Güvenliğiniz için!!!
Gün boyu tacizler, yıldırmaca, kimse caddede toplanmasın diye spekülatif haberler...
Esnafa 16.00’dan itibaren dükkanlarınızı kapatın bildirimleri...
Ne oluyor? Bugün 8 Mart!
Adeta 8 Mart’a karşı seferberlik ilan edilmiş!
Çünkü geriye kalan neydi bu caddeden: 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü.
Onu da yok edelim, rahat edelim! Tatsız tuzsuz ettiğimiz bu caddeyi hepten susuz, soluksuz bırakalım!
Ben size şöyle diyeyim sayın kifayetsiz muhteris muhteremler!
Ne burnumuzdaki gaz sızısı, ne bacağımızdaki tekme dahi olamazsınız! Uçup gider bunlar; uçucudur!
Siz kadınları yürütmediniz öyle mi! Öyle sanın iyi gelir!
Kadınlar İstanbul’un her yakasından, Galata Köprüsü’nden, en uzaklardan akın akın geldiler.
Çocuklarıyla, anneleriyle gelen arkadaşlarım vardı!
Birisinin 13 yaşındaki kızı soruyordu; “Polislerin hepsi kötü olamaz değil mi anne? Bak şu mesela gülümsedi bize! Niye bu kadar çoklar, yürüsek ne olurmuş?”
Var mı bu sorulara cevabınız!
Arkadaşım verdi cevabı “Tabii ki olamaz kızım ama onlar bir kararla gelmişler buraya!”
Siz plastik mermicilere, gazcılara emir verirken şuncacık kalbiniz, insanlığınız var mıydı gerçekten?
Binlerce kadın bekliyordu yürümek için. Binlerce kadın bir valinin emniyete cevabını bekliyordu! Ve o yürütmeyin, dağıtın emrini verdi. Bu kadar basit. Ha polisler emir kuluydu, vali de emir kuluydu.
Peki emri veren kimdi? Ve de bu kadar mı emir kulu olunur bir memlekette?
Kimseye saldırmayacakları, kimseyi incitmeyecekleri çoktan ve 16 yıldır belli olan bir kadın yürüyüşüne saldırmak, saldırtmak için bu kadar mı kuldunuz?
Var mı bu soruya bir cevabınız?
Beyaz saçlı olanlar öne geçsin diyen kadınlar vardı yürüyüşte! Genç kadınlara daha çok zarar verileceğini düşünüyorlardı!
Var mı bu düşünceye bir cevabınız?
Yoksa Dilipakgillerden misiniz siz de! Hani o “8 Mart’a gidenler fahişeliğe yakındır” diyenlerden!
16 yıldır yürüyen kadınlar kimi taciz etti, kimi öldürdü, kime cinsel saldırıda bulundu, kime hakaret etti, kimi aşağıladı, kime kibirlendi, kimin emeğini çaldı, hangi savaşı çıkardı peki?
Var mı bu sorulara bir cevabınız?
Biz 8 Mart’ı kutladık kardeşim! Hem de doyasıya, hem de direne direne... Tarih 8 Mart 2019’u böyle yazdı. Gerisi laf-ı güzaf. Derdinize yanın!
Fotoğraf: Hayri Tunç