16 Ekim 2015 01:38
Noavas
4,5 yıllık -tek başına- mağduriyet sonunda; kurtuluşu, zalimin kayırmasına yorulan ve bu şekilde bir kez daha mağdur edilen benim güzel Fenerbahçem..
Mehmet Şenol özelinde, futbol sevgisi ve taraftarlığını sevdiği takım yerine nefret ettiği takım üzerinden yaşayan ama zeki, düşünen ve eli kalem tutan sözümona demokratlara cevap vereceğim bu -uzun- yazıda.
Mehmet Şenol, Bağımsız İnternet Gazetesi T24'te “Konjonktürel başkanlar” adlı bir yazı kaleme almış. Elbette Mehmet Şenol’un şahsına değil, fikirlerine cevap vereceğim ama nasıl biri ve hangi ruh halinde olduğunu merak edenler Twitter’da “@mehmetsenol, şike” kelimelerini aratıp bir kanaate varabilirler. Fenerbahçe konusunda böylesine objektifliğini yitirmiş bir Galatasaraylı’ya konuk da olsa köşe vermek ise elbette T24'ün bileceği iş.
Yazar, her dönem memleket iktidarına meğleden büyük kulüplere dem vurmuş ve konuyu -ne beklenirdi?- 3 Temmuz’a bağlamış. Yazının yazılma amacı “Aman efendim, bu büyük kulüpler de devlet erkanının kolundan çıkmıyor” hayıflanması değil tabii ki. Yazar; savcı mütalaasından sonra, hakim kararından önce “Fenerbahçe AKP’nin koluna girdi ve beraat etti/edecek.” alt metnini işlemiş titizlikle. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor için söyledikleri doğru ve eksik ama Fenerbahçe bölümü Galatasaray camiasının her zaman kullandığı *parantez*. Cevap vereceğim. Ama önce biraz davayı ve devamında geçen 4 yılı konuşalım. Gerçeği tüm gücüyle çarpıtan goygoyun panzehiri hafıza, hatırlayalım.
1. Bursaspor’un son maçta şampiyonluğa ulaştığı 2009–10 sezonu ile 3 Temmuz rotasına girmişiz aslında. Hatta -eskaza- o yıl şampiyon olsaymışız, kurgunun 5. yılını anıyor olacakmışız. Bknz. Hanefi Avcı’nın açıklamaları: “Cemaat Aziz Yıldırım’ı 2009’da Devrimci Karargah’tan dinledi.”
Yetmez mi? Şurada da AKP iktidarının (Devlet Bakanı Faruk Çelik aracılığıyla) 2009–10 sezonunda Bursaspor ile Fenerbahçe arasında nasıl ayrımcılık yaptığını bulacaksınız.
O da mı yetmedi? Sufleyi almış medyanın kamuoyu yansımalarına göz atalım.
Nasıl da kollamış AKP ve Cemaat Fenerbahçe’yi değil mi?
2- İlk maddede AKP’nin Fenerbahçe’ye dolaylı tavrını görüyoruz. Bu maddede yazacaklarım ise doğrudan devlet (iktidar, hükümet, AKP) tahakkümü.
2012 Kasım ayında şunu yazmışım.
Verilen örnekler -dahası da var- çok net bir şekilde devletin (devlet kim?) tüm unsurlarıyla Fenerbahçe’yi nasıl cendereye aldığını gösteriyor.
Görülüyor ki, yağmurlu havada suyu çok görmüş devlet (devlet kim?) Fenerbahçe’ye. Zirvesi ise Kenan Evren Lisesi. Devlet ile yıllar önce protokol imzalayıp, zamanı gelince karşılıklı imzalarla güncelleyip, gereklilikleri yerine getirdiğine dair devlet tasdiği almasına rağmen, protokolden doğan hakkı açıkça iktidar tarafından gasp edilen bir kulüp Fenerbahçe. (Kollanıyormuş ama) Bakın bu sizin çürük ve içi boş şike iddialarınıza benzemez. Başında, sonunda, her yerinde devletin imzası, tasdiği var. Ama devlet (devlet kim?) (Fenerbahçe’yi kolladığı ima edilen devlet) “Banane, vermem!” diyor. Ve Fenerbahçe kasasından harcadığı milyonlarla yaptığı, Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim ettiği, hatta eğitim öğretimin başladığı 3 okula rağmen, hakkı olan ve protokolle sabit araziyi kullanamıyor.
Başka somut bir örnek de Fenerbahçe Koleji arazisidir. Yukarıda linki verilen yazıda “İmam Hatip mi oluyor?” konulu örneğin sonucu. Kiraladığı ve eğitim verdiği arazi/binadan çık deniliyor Fenerbahçe’ye. İddia İmam Hatip Lisesi olacağı yönünde ama konu o değil. Durduk yere çık diyor devlet (devlet kim?) eğitim verdiği yerden Fenerbahçe’ye. Aziz Yıldırım da resti görüyor ve onca borca rağmen plansız bu ekstra masraf ile ihaleye girip araziyi satın alıyor Fenerbahçe Spor Kulübü olarak.
Mehmet Şenol’un derdi de şu, çileye bakın:
“Örneğin, 1.5 yıl boyunca kapalı kalan Seyrantepe metrosu bu sezon açılıverdi.”
3- 2009, 2010, 2011, 2012, 2013. (Geleceğiz, 2014 ve 2015'e de geleceğiz.) Devletin (devlet kim?) Fenerbahçe’ye yaklaşımı gayet net.
Faruk Çelik, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Erdoğan Bayraktar, Hüseyin Çelik, Faruk Özak ilk aklıma gelenler. Rica etsem isimleri yanına Fenerbahçe yazıp arar mısınız FBYandex’te? (Galatasaraylılar Google’ı kullanabilirler, yeter ki arasınlar) AKP kabinelerinin değişmez 6 isminin doğrudan ve dolaylı olarak Fenerbahçe aleyhine sarfettiği cümleleri göreceksiniz. Ve tahayyül edin; bunları söyleyenler neler yaparlar, yapmışlardır -yahu yaptılar işte- Fenerbahçe aleyhinde? Allah rızası için Fenerbahçe lehine de bir cümle (Bayram tebriği, geçmiş olsun hariç) duyduysanız sokun gözüme.
Gelelim asıl meseleye. Duyduklarımız, gördüklerimiz var:
“Kişilerle kurumları ayırmak lazım.” Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Temmuz 2011 sonrası -yanılmıyorsam- ilk demeciydi. Herkes Fenerbahçe’yi koruma amacıyla söylediğini yazdı. Oysa sonradan söyledikleri/yaptıklarıyla anlaşılacaktı ki, derdi Aziz Yıldırım’dı. Operasyonun amacı zaten hukuk yoluyla adaleti sağlamak değildi ki, o -çakma- adaletin tecellisi küme düşürme gelsin. Aziz Yıldırım uzaklaştırılacaktı ve bunun için kişilerle kurumlar ayrılmalıydı.
Aziz Yıldırım da defalarca buna karşı çıktı. Genel kurulda “Şahıslarla kulüp ayrılamaz, ben şike yapmışsam Fenerbahçe için yaptım, ben kendim için şike yapmadım, öyle saçma şey olmaz.” sözü işte böyle makaslandı ve itiraf olarak pompalandı her yerde. Hala cümlenin başı sonu olmadan itiraf gibi konuşuluyor Facebook kıraathanelerinde. Oysa cümleyi düzgün kuramasa da -Aziz Yıldırım’ın akım derken lokum demesi meşhurdur- kişilerle kurumların ayrılmasına karşı çıktığı ve bunu açıklarken “Yapmış olsam Fenerbahçe için yapmış olurdum” demek istediği cümlenin başından itibaren gayet açık. Çarpıtan da bunu pekala biliyor ama “Abdestsiz namaz kılmayın” cümlesinden ilk kelimeyi kesip “Namaz kılmayın! dedi”, demek işlerine geliyor, gerçek umurlarında değil.
“Biz bunu terörde görüyoruz” 12 Mayıs 2012’de; saha içinde Cüneyt Çakır, saha dışında polisin katliam girişimi sonucu yaşananları böyle tanımlamıştı Recep Tayyip Erdoğan.
Adeta Gezi’nin tatbikatı olan 12 Mayıs 2012'de olayın başlangıcından itibaren -Gezi’de olduğu gibi- net bir şekilde görülen polis kışkırtması ve Fenerbahçe taraftarının can havliyle feryadları gün gibi ortadaydı. Ama tabii kalabalıkta kim olduğu belli olmayan -Gezi’deki tiyatroyu hatırlayın- kişilerin polis arabalarını devirmeleri konuşuldu. -Asla rahmetle anamayacağım- Mehmet Ali Birand Kanal D Ana Haber Bülteni’nde Fenerbahçe taraftarının hazımsızlığını işledi. Bizim 2007’den beri örgüt olduğunu söylediğimiz, bu görüşte her yıl yanımıza bazı kesimlerin katıldığı Cemaat’in lideri Fethullah Gülen de -durur mu?- Amerika’dan konuya dair seslendi.
Şuna bakın. Eski dost, yeni düşman, tek tek, birlikte nasıl da cephe almışlar Fenerbahçe’ye. Ama Erdoğan korumuş Fenerbahçe’yi işte, öyle diyorlar.
“Fenerbahçe’den soğudum”: Bir canlı televizyon programında sarfetti bu sözleri Recep Tayyip Erdoğan. Fanatik derecesinde Fenerbahçeli olduğu söylenir. Aziz Yıldırım’dan mütevellit soğuduğunu anladık sonra *duyduklarımızdan*.
“Bir oy bir oydur oğlum” 17/25 Aralık tapelerinde tüm Türkiye dinledi Recep Tayyip Erdoğan’ın Fenerbahçe kongresine ne kadar önem verdiğini. *Adayı* Mehmet Ali Aydınlar’ın (kurgunun pivot tablosu) listesi adeta Erdoğan’ın fıhristi gibiydi. Nitekim oğlu Bilal Erdoğan’a sıkı sıkı tembihlediğini de bu kulaklar duydu: Bir oy bir oydur oğlum!
Dahası da vardı o tapelerde. O dönem Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun damadı Ahmet Özokur’un (Yıldız Holding-Ülker) Aziz Yıldırım’ın listesinde yönetime girmesine de hayıflanıyordu Recep Tayyip Erdoğan. Neticesinde Ahmet Özokur boşandı Davutoğlu’nun kızından. Sonrası malum.
Aynı kongre öncesi Aziz Yıldırım’ın projelerini açık açık eleştiren de Recep Tayyip Erdoğan’dı. Ben böyle açık bir müdahaleyi daha önce görmüş değilim. Görenler anlatırsa sevinirim.
Şurası netleşti mi? -Hala- AKP’nin tek reisi Recep Tayyip Erdoğan Aziz Yıldırım’dan nefret ediyor ve tepeden tırnağa ekibi de o yönde tavır sergileyip yağmurlu havada su vermiyorlar Fenerbahçe’ye, Aziz Yıldırım olduğu müddetçe.
“Aziz Yıldırım’ı sevmiyor anladık da Fenerbahçe’yi kolladı işte.” diyen goygoyculara da cevap verelim. Diyorlar ki;
“Yasayı (6222) Fenerbahçe için değiştirdi.” Bizi -en azından beni- ilgilendirmez ama *7 Şubat Fidan krizi* ile Cemaat’in asıl/gerçek yüzünü gördüğünü bugün seslendirmeyen yok. Ve belki/biraz kişisel nefret, belki/biraz bilmediğimiz menfaatler için bindiği/kurduğu 3 Temmuz kayığının aslında hangi istikamete gittiğini o gün anladı. Ve yapabileceği tek şey vardı. Şike yapmanın, bir düzine insanı öldürmekten çok daha ağır şekilde cezalandırıldığı yasayı [nasıl oluşturulduğu şurada], -evet- emir verip değiştirtti. Cemaat tarafı da -Abdullah Gül dahil- boş durmadı. Yasa çıkmadan iddianameyi yetiştirdiler ki Fenerbahçe’yi kapsamasın. Abdullah Gül’ün veto ettiği 2 yasadan biri yahu, daha ne anlatalım?
Bu değişiklikle AKP kanadında Mehmet Metinergiller pek tabii Fenerbahçeliler’e şirin görünmek ve artık suçu (suçu!) Cemaat’e atmak için Fenerbahçe’nin Erdoğan’a teşekkür borçlu olduğunu söyledi. Bunu bir AKP’linin söylemesinden doğal birşey yok. Partisi ve liderine lütuf bekliyor. Ama gelin görün ki akıllı cahil Galatasaray ve Trabzonsporlular; yukarıda anlatılan AKP’nin Fenerbahçe’ye reva gördüğü cendere ortadayken, bir partizanın (diğeri de Rıdvan Dilmen) sözlerini Erdoğan’ın Fenerbahçe’yi koruması tezine delil gösteriyor. Güler misin ağlar mısın?
Ömrümüzün 4,5 yılı başımıza örülen bu bela ile geçti. Şimdi; Fenerbahçe’yi mağdur eden operasyonun ast ya da üst rütbeli ortağının, Fenerbahçe’yi kurtardığı söyleniyor, operasyona hayatının fırsatı gözüyle bakıp destek verenler tarafından. Kafayı yersin.
Bir dava düşünün;
Ve bir dava düşünün, sonunda;
Ve tüm bunlar yaşanırken;
Devletin (devlet kim?) bir örgüt aracılığıyla güç ve parayı kimden alıp kime verdiği bu kadar ortadayken, aynı devletin Fenerbahçe’yi kolladığını seslendirmek, parsayı ve daha fazlasını toplamaya devam etmek için 4 yılda yaşananları unutturmaya çalışmak demektir. (Aynı yolu medya ve hakem kararları konusunda da yapmaları asla tesadüf değil.)
Ama aynı Mehmet Şenol muhterem tweetlerinden bir tanesinde; “Fenerbahçe, şike konusunda milleti ve medyayı yönlendirmek üzere 2–3 yıldır lobi iletişim şirketine yüz milyarlarca lira para döktü..” diyor 6 mayıs 2014’te. Fenerbahçe’nin geçemediği yegane ders iletişimken. Gülersin. Vaziyet bu. Ama anlamamış meseleyi. İlk hafta; Başkan ve 2 yönetici içerde, dışardaki yöneticiler panikte, 100.000’i aşkın taraftar Bağdat Caddesi’nde Fethullah Gülen’e sövüyordu. Ortada yönlendirme yapacak kimse yokken, kalanlar panikteyken, yüz binleri sokağa ne dökebilir? Söyleyim Mehmet Efendi: Gerçek!
Her maçı saniye saniye yaşadı bu taraftar. Nasıl kanırta kanırta şampiyon olduğumuzu gözleriyle gördü. Sonra kıymetli polis, savcı ve hakimler “Hayır, şikeydi hepsi.” diyince bir saniye bile şüphe etmeden ve gözünü kırpmadan sokağa döküldü yüz binler. İşte Mehmet Efendi, bunu da ancak gerçek sağlayabilir. Fenerbahçe Başkanı bir kelime yalan söylüyor olsaydı 4,5 yılda sayısız eylem ve etkinlikte yüzbinler -peşinden değil- önünden gitmezdi.
Aynı Mehmet Şenol; “Biri TV'ye çıktı. Samsun’a şike parasını nasıl götürdüğünü ayrıntısıyla, telefon konuşmaları yaparak anlattı. Adamı “meczup” yaptılar!” dedi 10 Nisan 2014'te. İşte böyle; Baransular, Kütahyalılar, Karlıbeller ve gördüğünüz gibi Cihan Oskay’lar Fenerbahçe düşmanlığı yolunda referansları *Aklı hür, vicdanı hür* neslin. Kafayı yersin.
© Tüm hakları saklıdır.