Fehmi Koru*
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) adaylara itirazları incelemiş ve kararını hiç tereddütsüz vermiş: Cumhur İttifakı’nın aday gösterdiği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üçüncü kez aday. Karar oy birliği ile verilmiş. Resmi Gazete’ye de hemen yetiştirmişler.
Ne yapalım, sonuç beklediğim gibi olmadı.
“Acaba kararı verirlerken hukuki durumda herhangi bir değişiklik mi olmuş?” merakıyla anayasaya yeniden baktım, hayır herhangi bir değişiklik söz konusu değil; “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyen maddesi (m. 101) anayasada aynen yerli yerinde duruyor.
“Herhalde tevil etmişlerdir” diyeceğim, ancak hukuk otoriteleri anayasa maddelerinin tevile açık olmadığı görüşündeler.
YSK üyeleri yakın zamanda -ocak ayında- yenilendi.
Önceki dönemin YSK başkanı Muharrem Akkaya gider ayak bazı açıklamalarda bulunmuştu. Görev süresinin 24 Ocak’ta sona ereceğini söyleyen Akkaya, kendisiyle birlikte adaylıkları aynı tarihte bitecek YSK üyelerinin, yerlerine atama yapılmazsa, görevlerine devam edeceklerini de ekleme ihtiyacı duymuştu.
Bekledikleri olmadı, zamanı geldiğinde onlar -bu arada Muharrem Akkaya da- ayrıldılar, yerlerine yeni üyeler göreve geldi.
Muharrem Akkaya, aynı açıklamasında, önlerine gelebilecek bir konuda hukuki değerlendirme yapmasının ‘ihsas-ı rey’ anlamı taşıyacağını söyledikten sonra, konuyla ilgili olarak sonucunu diğer üyelerle paylaşmadığı bir araştırma yaptırdığını da duyurmuştu.
En ilginç cümlesi ise şuydu: “Konu YSK önüne gelir gelmez, bakacağız. Belki aday olmaz, belki başka bir şey olur.”
Siz bu son cümleden ne anlıyorsanız ben de o zaman onu anlamıştım.
“Aday olmasa iyi olur” tavsiyesi olarak algılamıştım o cümleyi.
[Merak bu ya: Acaba YSK’nın yeni üyeleri adaylığa onay kararını verirken bir önceki başkanın yaptırdığını söylediği araştırmaya göz atmışlar mıdır?]
Konu ilginç, o yüzden de YSK’nın kararı yalnız bu günlerde değil, herhalde seçim sonrasında bile tartışılacak.
Türkiye Demokrasi Zirvesi’nde yok
Acaba 44 gün sonra yapılacak seçimde sandık başına gidecek seçmenler oy kullanırken dış politika ile ilgili gelişmelerden etkilenecekler mi?
Daha doğrudan sorayım: Seçmenler için dış politika ne kadar önemli?
Bana fazla önemli değilmiş gibi gelse de, iktidarın bu konuyu ekonomiden hemen sonra ele alınacak önemde gördüğünün alametleri çok belirgin. İsrail ve Mısır’la yaklaşma çabaları, Suriye’de Beşşar Esad ile alttan alta irtibat kurmalar ve bu gelişmelerin bilinmesi için sarf edilen PR çabaları bunu gösteriyor.
Birkaç hafta içerisinde Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ülkemize gelecekmiş.
Peki ya ABD?
ABD şu sıralarda ‘Demokrasi Zirvesi’ ile meşgul. Zirveye 120 ülke davet edilmiş. Davet edilenler arasında demokratik oldukları kuşkulu bazı Körfez ülkeleri ile bu konuya kuşku uyandırmayacak kadar uzak İsrail ve Hindistan da bulunuyor.
İsrail’de halk günlerdir sokaklarda, yeniden başbakan seçilen Benjamin Netanyahu’nun yargıyı zapt-u rapta alma amaçlı yasa çıkarma girişimini protesto ediyor. Protestocular Filistinli değil, onlar da Yahudilerin gösterilerini hayretler içerisinde izliyorlar. ‘Prime minister’ (bu ‘başbakan’ demek) değil ‘Crime Minister’ (bu da ‘suç başbakanı’ demek) pankartlarıyla…
Netanyahu ise, ABD’deki Demokrasi Zirvesi’nde, katılımcılara demokrasi nutku çekiyor.
[Gösteriler sonuç aldı. Netanyahu yasanın görüşülmesini erteletti. Zirve sonuna kadar mı? Göreceğiz.]
Türkiye?
Ülkemiz Demokrasi Zirvesi’ne ABD tarafından davet edilmedi.
Macaristan da, İran da davetli değil.
Bir yıl önce yapılan zirveye de Türkiye davet edilmemişti; bu defa mutlaka çağrılırız diye düşünmüş, hatta Emine Erdoğan’ın tam da şu sıralarda ABD’ye gittiğini işitince, zirvede ülkemizi onun temsil edebileceğini sanmıştım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimle meşgul olduğundan gidemeyeceği için…
Hayır, Emine Erdoğan ABD’ye bir başka program için gitmiş.
Foreign Report dergisinin zirveyle ilgili kısa notundan bazı ayrıntılar öğrendim.
Dergi yazarı Emily Tamkin Türkiye ile Macaristan’ın otokratik yönetimlere sahip oldukları için zirveye davet edilmediklerini düşünüyor. Yazdıklarından “Peki İsrail ile Hindistan neden davetli?” kuşkusu duyduğu sonucunu çıkarmak da mümkün.
Verdiği Hindistan başbakanı Narendra Modi ile ilgili bir ayrıntı dikkatimden kaçmış. Meğer bir mahkeme, orada, Congress Partisi lideri Rahul Gandhi’yi, başbakanın soyadını taşıyan birileriyle dalga geçtiği için hapis cezasına çarptırmış.
Şaka cezalandırılmış Hindistan’da.
Zirvede belirlenen ilkelerden ikisine İsrail ile Hindistan itirazda bulunmuş. Her ikisi birden Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) itiraz etmiş, Hindistan ayrıca internet özgürlüğüyle ilgili maddeyi de kabul etmemiş.
UCM, bu hafta, Ukrayna’da yürüttüğü savaş sırasında askerlerinin yaptığı suçlara göz yumduğu için Rusya devlet başkanı hakkında yakalama kararı çıkarttı.
Hem İsrail hem de Hindistan Putin ile iyi geçinme taraftarı ülkeler; herhalde itirazları Putin’le ilgili karar sebebiyle.
Yeni gelişme şu: Ermenistan’da iktidarda bulunan partinin bir sözcüsü, Putin ülkelerine geldiği takdirde UCM’nin kararı ışığında kendisinin tutuklanacağını duyurdu.
Ermenistan geçen hafta UCM’nin kurucu belgesi olan Roma Antlaşması’nı onaylamıştı.
Putin buna rağmen Ermenistan’a gider mi, bilmiyorum; ancak gelecek ay Türkiye’yi ziyarete geleceği resmen açıklandığına göre UCM kararının ilk test edilmesi ülkemizde olacak.
Türkiye sürekli teste tabi tutuluyor.
Bakalım en büyük test sayılan seçimde halkın tavrı ne olacak?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.