Fehmi Koru*
Türkiye 1946 sonrasında girdiği ‘çok partili parlamenter sistemi’ sonunda terk etti; dün adı ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ olarak konulsa da esasında bal gibi ‘başkanlık sistemi’olan yeni bir yönetim anlayışına geçildi.
’Çok partili parlamenter sistem’in de, Cumhuriyet’in kuruluşundan 1946 yılına kadar sürmüş ‘tek partili parlamenter sistem’ gibi, bizdeki uygulanan biçimleriyle, sorunlar yaşattığını biliyoruz.
Islah yolunu deneyebilirdik, biz terk etmeyi seçtik
Başka ülkelerde başarılı sayılabilecek örnekleri bulunduğu halde, halkımız her iki sistemden de hep şikayetçi oldu. Şimdi terk edilen sistemin sürekli bir askeri vesayete zemin teşkil etmesi, her bunalım dönemini askeri müdahalenin takip etmesi bile onu beğenmemek için yeterli bir sebep sayılabilir.
Sistemi bütünüyle değiştirmek yerine, hazır askeri vesayeti geride bırakmışken, eldekini ıslah etmeyi deneyebilirdik; gerçek anlamda bir parlamenter sistemi bütün kurum ve kurallarıyla denedikten sonra istenen sonucu alamazsak şimdiki yola başvurabilirdik…
Daha önce de devlet yönetiminde bulunmuş önemli isimlerin, –Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in adları bu bağlamda anılabilir- çare olarak önerdikleri ‘başkanlık sistemi’ne geçmek daha cazip geldi.
Adı ne kadar değişikse, bizde uygulanmaya geçilen ‘başkanlık sistemi’ de, dünyadaki başka örneklerden pek çok yönden farklıdır.
’’Size nasıl hitap edelim?’’ sorusuna, dün, ‘‘Başkan diyebilirsiniz’’ cevabını vermesi ve AK Parti’nin itibar ettiği gazeteler ile TV kanallarının o andan itibaren kendisinden o sıfatla söz etmeye başlaması, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gönlünde yatan sistem hakkında fikir veriyor.
Yine de, bizde uygulanmaya başlanan biçimiyle sistem, bilinen anlamıyla denge ve denetleme mekanizmaları eksik bir ‘başkanlık sistemi’. Cumhurbaşkanı istediği kişiyi bakan yapabiliyor, devlet bütçesini kendisi hazırlıyor ve istediği zaman ülkeyi bir kararıyla seçime götürebiliyor. Yüksek makamlara atanacak kişiler için herhangi bir engel mekanizması bile düşünülmemiş bulunuyor.
Meclis var, yasama görevi hala Meclis’in üzerinde görünüyor, ancak Cumhurbaşkanı için kestirme bir yol da düşünülmüş; yasa gücünde ‘kararname’ çıkartabiliyor…
Gerekçe ‘önceki dönemlerde yaşanan sıkıntılar’; demokrasilerde filitre işlevi görmesi için öngörülmüş engeller ortadan kalktığında işlerin hızlanması kaçınılmaz… Ancak, ‘‘Bu hız iyi bir şey midir?’’ sorusuna makul cevap teşkil edecek bizdekine benzer bir sistem -iş dünyası dışında- başka bir yerde uygulanmadığı için, o cevabı ancak hızlı yönetimin örneklerini kendimiz deneyerek verebileceğiz.
Dün ilan edilen hükümet, içerisinde milletvekili sıfatı da taşıyan dört politikacı yer alsa bile -onlar da bakan olabilmek için istifa edeceklerinden- herhangi bir parti bağı bulunmayan kişilerden oluşuyor.
Bunun anlamı, bakanların kendilerini seçen Cumhurbaşkanı dışında hesap verecekleri herhangi bir makam ve kurumun bulunmadığıdır. Onların başarı veya başarısızlıkları doğrudan kendilerini atayan Cumhurbaşkanı’nın hesabına yazılacaktır.
İyi bir şey mi bu?
Herhalde iyi olduğu düşünülerek benimsenmiş bir durum. Ancak, bu özellik, bakanlık görevini üstlenmiş kişilerin sorumluluğunu fevkalade arttırıyor. Terk edilen sistemde başarılı bulunmayan, ya da yanlış yaptığına inanılan bakanlar için Meclis’te gensoruyla düşürme mekanizması vardı; bu hayli zor ve parti disiplinine önem verildiği için de sonuç alması neredeyse imkansız bir mekanizmaydı.
Bakanlar o sebeple uzun ömürlü olabiliyordu. AK Parti’nin 16 yılı bulan iktidarı boyunca, Cumhuriyet tarihinin en uzun görevde kalma rekorunu kıran bakanların sayısı az değildir.
Yeni sistemin bakanların ömrünü kısaltma etkisi bulunabilir.
ABD’de Donald Trump, henüz 1,5 yılı bulmayan ömr-ü iktidarında, ilk atadığı bakanların ve üst düzey bürokratların neredeyse hepsini yenileme ihtiyacı duydu.
‘‘Her şey hızlanacak, yeni sistemde engeller ortadan kalktığından sıkıntılara hemen çözümler bulunacak’’ iddiasıyla yola çıkıldığı ve bu da ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınan günümüz ortamında beklentileri en had safhaya çıkardığı için bizde de benzer durumlar yaşanabilir.
Ya da bakanlar isabetle seçilmişse beklentilere derhal cevap verilecek yüksek bir performansla da karşılaşabiliriz.
Dün görkemli törenleri izler, inisiyatifleriyle ülkeye yeni bir sistemin yolunu açmış halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını dinler ve birkaçını tanımadığımız bakanlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırken işte bunları düşündüm.
Ne diyeyim: Allah hepsine kolaylıklar versin, ülkemize huzur gelsin.
Bu yazı fehmikoru.com'da alınmıştır.