Gündem

Fehmi Koru: Türkiye'nin itibarı, sandıktan 'evet' veya 'hayır' çıkmasından daha önemli

"Referandum, adamların kötülüklerini tetikledi"

28 Mart 2017 15:01

Son zamanlarda aldığım en güzel haber bu: Devlet adına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin, sivil toplum adına da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) işbirliğiyle bir ‘itibar yönetimi kampanyası’ başlatılıyor…

Ülkemizde yatırımları olan yabancı şirketlerin.. hepsi de aramızda yaşayan yabancı ülke kökenli yöneticileri.. kameralar önüne geçip.. “Come to Turkey; discover your own story” (Türkiye’ye gel; kendi hikâyeni keşfet) diyecekler…

O daveti yapacak yabancı şirket yöneticilerinin alfabetik sıralaması şöyle: Colman Deegan, Vodafone Türkiye CEO’su; Dae Hyun Kim, Samsung Türkiye Başkanı; Dr. Fabio Landazabal, GlaxoSmithKline Orta Doğu, Kuzey Afrika ve CIS Ülkeleri Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Bölge Direktörü; Fabrizio Guidi, Sanofi Türkiye Genel Müdürü; Felix Allemann, Nestle Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü; Guillaume Lejeune, Axa Türkiye CEO’su; Harm Goossens Unilever Yönetim Kurulu Başkanı (Türkiye, Orta Asya ve İran); Herman Gref, Sberbank CEO’su; Hiroshi Kato, Toyota Türkiye Genel Müdürü; Jean Paul Sabet, BNP Paribas Başkan Yardımcısı; Laurent Boissier, Danone Türkiye Genel Müdürü; Mark Fields Ford Motor Company Başkan & CEO; Mong Hyun Yoon, Hyundai Assan, Başkan & CEO’su; Peter Catalino, Novartis Türkiye Ülke Başkanı; Sergio Marchionne, Fiat Chrysler CEO’su…

İtalyanı.. Amerikalısı.. Korelisi.. Alman’ı.. Japon’u.. Fransızı..

Kampanya yalnızca bizim televizyonlarla sınırlı kalmayacak, Türkiye’nin turist çekmeyi umduğu ülkelerde de, Türkiye’yi tanıyan o ülkeden bir şirket yöneticisinin kendi diliyle yapacağı davet olarak, TV’lerinde gösterilecek.

Gösterilmeli.

Kampanyanın müellifleri hedef olarak şu ülkeleri seçmişler: Almanya.. ABD.. Birleşik Arap Emirlikleri.. Fransa.. İngiltere.. İtalya.. Rusya..

Bunlara son zamanlarda takıştığımız Hollanda ve İsviçre gibi ülkeler de eklenebilir.

Referandum adamların kötülüklerini tetikledi

Referandum, konusu itibariyle, tamamen bizleri ilgilendiriyor olmasına rağmen, nasıl olduysa oldu, sınırlarımız dışına taşan bir ilgiye mazhar hale geldi. İsviçre’de, Almanya’da –muhtemelen başka Avrupa ülkelerinde de– ülkenin diliyle yayın yapan gazeteler, Türkçe manşetler bile attılar…

Alman Bild gazetesi “Atatürk olsaydı ‘hayır’ derdi” Türkçe manşetine kadar vardırdı işi…

“Sağolsunlar, bizi seviyorlar da ondan” diyemeyeceğimiz türden bir yaklaşım bu.

Türkiye’nin evvel eski böyle bir özelliği var: Kem gözlerle bakanlardaki ‘yabancı düşmanlığı’nı (Latince’den alınma ‘xenophobia’ sözcüğü ile ifade edilen) ve İslamofobya’yı tetikleyebiliyoruz.

Şimdi olan bu ikisinin harmanıdır.

İhtiyacımız var mı Alman’ın veya İsviçreli’nin referandum kampanyasına fiili müdahalesine?

Hayır yok. Şimdiye kadar gördüğüm –eşit şartlarda olmasa bile– en medeni ‘evet-hayır’ kampanyalarından biri eşliğinde kanaatlerimizi kendimiz oluşturuyoruz. Alman’ın Atatürk’lü, İsviçreli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı merkeze koyan ‘hayır’ manşetlerine ihtiyacımız yok.

Fakat işte görüyoruz, yerlerinde duramıyor yabancılar ve kritik bir anda üzerlerine vazife olmayan bir işe kalkışabiliyorlar.

ABD ile İngiltere’nin, İstanbul’dan kalkan uçakların kabinine bilgisayar ve tablet alınması yasağını, hemen her Batılı ülkenin (İsrail dahil) vatandaşlarına terör uyarısı bahanesiyle “Türkiye’ye gitmeyin” mesajı iletmesini de bu ‘xenophobik’ ve ‘İslamofobik’ yaklaşım içerisine yerleştirebiliriz.

Zarar vermek istiyorlar Türkiye’ye…

Bize düşen, ağırbaşlı olmak

Niyet okumaktan ve aynı dilden onlara mukabele etmekten vazgeçerek konuya yaklaşmalı ve yaptıklarından onları utandırmalıyız.

Galiba biz de kendimizi tutamıyor ve onları rencide edecek dilden vazgeçemiyoruz.

Karşılıklı çıkışlar en çok bize zarar verir.

Yabancı gazeteler referandumda taraf oldular ve devletler ekonomimizi baltalayabilecek politikalar belirlediler diye ağzımızı bozmamız gerekmiyor…

‘İtibar yönetimi kampanyası’, özellikle de referandum kargaşası sırasında ele alınarak devreye sokulması, bu bakımdan çok yerinde bir uygulama.

“Türk’ün Türkler’e Türkiye propagandası” yerine “Yabancının yabancılara Türkiye propagandası” yapması çok daha doğru da ondan…

Referandum ekonomimizi de tehdit edebilecek kötü hisleri yabancılarda hortlattı; o hisleri olumluya çevirmenin başka yollarını da aramalıyız.

NOT: Bu vesileyle şu yakınlarda annesini kaybetmiş olan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’na başsağlığı dilerim. Allah merhumeye rahmet etsin, yakınlarına da sabr-ı cemil ihsan etsin. F. K.

ΩΩΩΩ