Fehmi Koru*
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendisini hedef alan videolardaki iddialara ekranlarda cevap verirken, 15 Temmuz darbe girişiminde ABD’nin parmağı olduğunu da söyledi.
Birkaç ay önce 15 Temmuz darbe girişimi ile çok daha açık suçlamıştı ABD’yi de, Washington “Bütünüyle gerçek dışıdır” tepkisini vermişti.
İddiasında ısrarlı bakan Soylu.
Israrının sebebini anlamak kolay: Başka pek çok ülkede gerçekleşmiş darbelerde suçüstü yakalanmıştı ABD; bizde de ilk askeri müdahaleden (27 Mayıs 1960) bu yana meydana gelen darbelerde etkisi bulunduğuna inanılması için sebepler vardır.
Mehmet Ali Birand 12 Eylül (1980) darbesini irdelediği kitabında, o darbenin, dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’a, o gece Beyaz Saray’da görevli CIA mensubu Paul Henze tarafından “Bizim çocuklar yaptı” cümlesiyle duyurulduğunu aktarır.
15 Temmuz gecesi de, sonradan Donald Trump’ın başkan seçilince Ulusal Güvenlik Konseyi’nin başına atadığı Michael Flynn’in o sırada önlerinde konuştuğu bir gruba, sevinçle, “Türkiye’de şu anda bize yakın askerler İslamcı hükümetin işini bitiriyor, beni de aradılar” sözlerini sarf ettiğinin videosu vardır.
Flynn’i haberdar etmek için o gece kimin aradığını galiba benden başka merak eden çıkmadı. Daha sonra kendisiyle müzakere masasına oturduğu bilinen iki bakan –Mevlüt Çavuşoğlu ile Berat Albayrak– herhalde Flynn’e bu soruyu yöneltmişlerdir.
Ürdün’de saray darbesi
Konuyu şimdi aklıma getiren dün Amman’da başlayan bir duruşma oldu.
Ürdün Nisan ayı başlarında dünya gündemine muhtemel bir ‘saray darbesi’ haberiyle girdi. Kral Abdullah’ın baba bir anne ayrı kardeşi Hamza bin Hüseyin gözaltına alındı. Kral’ın kuzeni de olan ve yakın zamana kadar Saray’da görevli biri –Sharif Hasan bin Zaid- ile bakanlık ve sonrasında Riyad’ta büyükelçilik yapmış önemli bir başkası –Bassem Awadallah– ise tutuklandı.
Ülkede etkin bazı aşiretlerin de birkaç yıl öncesine kadar veliaht konumunda iken o sıfatı kendisinden alınmış Prens Hamza’yı kral yapacak askeri müdahaleye destek çıkmaya hazırlandıkları duyuruldu.
Geniş çaplı tutuklamalar olunca aşiretlerden homurtular yükselmeye başladı.
Olay öylece kapandı.
Meğer olay öylece kapanmamış.
Saray kaynakları İngiliz Guardian gazetesine gerçekten bir darbe girişimi yaşandığını ve son anda engellendiğini aktarmışlar. Darbeye giden yolda tarafların gizlice kaydedilmiş birbirleriyle telefon görüşmelerini de gazete muhabirine dinleterek…
Kral Abdullah’a kendisine karşı Amerikalı birilerinin Suudlu birileriyle İsrail’in de bilgisi dahilinde bir darbe girişiminde bulunmaya hazırlandıkları bilgisini ABD büyükelçiliği iletmiş…
Şaşırılacak bir şey.
Prens Hamza adına hareket eden Zaid ABD’yi de yanlarına çekmek için Amman’daki ABD büyükelçiliğinden tanıdığı bir diplomata niyetlerini açmış, gelişmeden öyle haberdar olan Washington, istihbarat örgütleri aracılığıyla, derhal Kral Abdullah’ı uyarmış…
Darbenin niyet halinde kalması, darbecilerin tam harekete geçecekken iş üstünde yakalanmaları Donald Trump’ın seçimi kaybetmesi yüzünden olmuş… ABD’de başkanlık seçimini Joe Biden kazanmasaymış, Trump’ın ikinci dönemi Ürdün’de darbe sonucu kralın değişmesiyle başlayacakmış…
Karışık gibi görünüyor, ama değil.
Kushner + Netanyahu + Muhammed bin Salman
Hatırlayacaksınız, Trump Ortadoğu’yu İsrail etrafında yeniden biçimlendirme çabası içerisine girmişti. Bu konuyla da damadı Jared Kushner’i görevlendirmişti. Kushner ‘Yüzyılın Projesi’ adını verdiği o çabayı sonuca ulaştırabilmek için kendisine müttefik arayışı içerisine girdi.
En yakın müttefik olarak gözüne kestirdiği ve başarılı da olduğu kişi yabancımız değil: Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman (MbS)…
Yanına çekebilmek için MbS’ye Kudüs’teki Mescid-i Aksa ile Kubbet-üs Sahra’nın yer aldığı bölgenin hamiliği vaadinde bulunmuş damat bey…
Geleneksel olarak Ürdün’e ait olan himaye ‘Yeni Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olması karşılığında Suudi Arabistan’a devredilecekmiş…
Kral Abdullah bu pazarlıktan haberdar olunca müthiş tepki göstermiş. Mısır’dan sonra ikinci Arap ülkesi olarak imza atılmış İsrail’le yakınlaşma anlaşmasından çekilme tehdidinde bulunmuş Kral Abdullah.
Benjamin Netanyahu, Kushner ve MbS ABD başkanı Trump’ın imzasını taşıyan projelerinin bir parçası olmaya karşı çıkan Kral Abdullah’ı gönderip genç, deneyimsiz ve konumunu kaybettiği için ağabeyine kızan Prens Hamza’yı onun yerine getirmeyi planlamışlar.
Yukarıda yazdığımı burada bir daha tekrarlayayım: Trump Beyaz Saray’da, Kushner de iş başında kalsaymış, Ürdün’de ‘saray darbesi’ ile kral değişikliği kaçınılmaz olacakmış…
Washington’daki yeni yönetim Hamza’nın adamının destek almak için büyükelçiliğin kapısını çalması üzerine darbe hazırlığından haberdar olur olmaz durumu Kral Abdullah’a duyurmuş. Mart ayının ikinci haftasında. Ürdün istihbaratı da Hamza ile yakınlarının telefonlarını dinlemeye, toplantılarını kayda almaya başlamış. Aşiretlerle temaslar radara yakalanmış.
Nisan ayı başında darbe girişimine katılacakların üzerine gidilmesi, gözaltılar, tutuklamalar böylece mümkün olmuş.
Bu bilgileri Guardian’dan aktarıyorum.
İlk duruşma dün yapılacaktı.
Prens Hamza o gün bugündür Saray’da göz hapsinde.
Darbelerde ABD parmağı var mı?
Ürdün bir örnekse bu soruya “Var” cevabı verilebilir. Trump’ın damadına havale ettiği projenin gerçekleşmesi için Ürdün’de kralın değişmesi gerekiyordu ve belli ki, bunun için düğmeye basılmış ve son anda engellenmeseymiş darbe gerçekleşecekmiş…
Buna karşılık, Ürdün’de son aşamaya kadar gelmiş darbe girişimini de yine ABD engellemiş oldu.
Öyle de oynuyor ABD, böyle de…
ABD Trump’tan kurtuldu, dünya büyük bir belayı bu sayede atlatmış oldu. Trump yerinde kalsaydı, “Netanyahu+Kushner+MbS” ve onlara katılacak başkalarıyla belirecek ‘Yeni Ortadoğu’ dünyamız için ciddi bir tehlike oluşturacaktı.
Trump’la birlikte Kushner de gitti.
Netanyahu da İsrail’de koltuğunu kaybedeceğe benziyor.
MbS kendisini rahat hissediyor mudur?
Süleyman Soylu’nun kendisini savunurken sarf ettiği bir cümle bana bu yazıyı yazdırdı.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.