Gündem

Fehmi Koru: Rus Büyükelçi Karlov'un katili yoksa 'Mançuryalı' mı?

"Bir yanlış teşhis benzer nâhoş olayların takibini getirebilir…"

20 Aralık 2016 14:46

Fehmi Koru*

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov‘u.. arkasından vurarak yere yıkan.. galeride toplanmış sanatseverleri silâhıyla korkutup salon dışına çıkartan.. elindeki tabancanın şarjörünü yerde yatan diplomatın üzerine boşaltan.. “Benim buradan ölüm çıkacak” diye bağıran..

Ankara Çevik Kuvvet’ten genç (1994 doğumlu) polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş kimin tetikçisidir?

Suikastını işlediği andan yaklaşık 45 dakika sonra.. en baştan beklediği gibi ‘ölüsü çıktığı’ için.. bunu kendisine sorarak öğrenemeyeceğiz…

Ancak bu durum bizim zihin jimnastiği yapmamızı engelleyecek değil…

Öldürülen ne de olsa ülkemizde suikasta uğrayan ilk büyükelçidir ve büyükelçilerin can güvenlikleri bulundukları ülkeye emanettir.

FETÖ olsa..

İlk akla gelen, gazetelerimizin ünlü-ünsüz yazarlarının bugünkü yazılarına da yansımış olandır: FETÖ’nün tetikçisi…

Onbinlerce polisin ‘FETÖ’cülük’ ithamıyla ilişkilerinin kesildiği bir dönemde, kendisini iyi sakladığı veya zaten en baştan ‘FETÖ’cü’ damgasını yiyebileceği faaliyetlerden uzak tutulduğu için hâlâ içeride kalabilmiş (kripto) bir ‘FETÖ’cü polis’ olma ihtimali hayli yüksek…

‘Silâhsız terör örgütü’ sıfatıyla anılırken, 15 Temmuz uğursuz darbe girişiminden sorumlu tutulduğu için ‘silâhla’ ilişkisi kurulabilmiş olan örgüte, bir de böyle bir tetikçinin mal edilebilmesi, soruşturmayı yürütenlere cazip de gelebilir.

Polis, ailesi fertlerinden başlayarak oda arkadaşına ve meslek-içi raporlara bakarak bu ihtimalin gerçekliğini araştıracaktır.

Ancak bu noktada olabildiğince dikkat ve titizlik göstermekte yarar var.

Bir yanlış teşhis benzer nâhoş olayların takibini getirebilir…

PKK.. IŞİD’e ne dersiniz?

Her şeyden önce Türkiye bir tek terör örgütünün hedefi değil.

PKK’nın av döneminde olduğunu TAK tarafından üstlenilmiş kitlesel kanlı olaylardan biliyoruz.

IŞİD de, Suriye ve Irak’ta sıkıştıkça, Türkiye içerisindeki uyuyan hücrelerini harekete geçirmekte tereddüt etmeyecek bir başka örgüt; onun da sözcüsü marifetiyle Türkiye’yi içerisinde ve dışarısında hedef seçtiklerine dair açıklamaları var.

Terör eylemlerinin arttığı ortamlar.. ülkeyi zayıflatmak.. direniş gücünü kırmak.. başka türlü yanaşmayacağı tavizlere zorlamak.. isteyen veya isteyebilecek olan ‘dost olmayan ülkeler’ için.. bulunmaz fırsattır.

Etrafımız öyle ülkelerle çevrili ve her bir ülkenin bunu gerçekleştirebilecek elemanlar bulmakta zorlanmayacağı da âşikâr…

Sözün kısası, Türkiye’de ve Türkiye dışında, Rusya Büyükelçisi Karlov‘a suikastı göze alabilecek birden fazla odak bulunuyor.

Altıntaş bunlardan hangisinin adamı olabilir?

Hiçbirinin adamı da olmayabilir elbette.

‘Yalnız kurt’ neden olmasın?

Irak’ta ve Suriye’de Türkiye bir savaşın parçası ve savaşların ülke gündemine yansıması bazen tek tek insanlarımızı ajite edebilecek boyutlara ulaşabiliyor.

Polis memuru Altıntaş ekranlarda izlediklerinden, gazetelerde okuduklarından ve etrafta konuşulanlardan etkilenerek böyle bir eylemi tek başına kurmuş ve gerçekleştirmiş de olabilir…

Araştırma ve soruşturmayı yürütenlerin görevlerini zihinlerini açık tutarak yerine getirmeleri ve gerçeği yalnızca gerçeği bulmak üzere konuya yaklaşmaları beklenir.

Dünyamız maalesef çivisi çıkmış bir dünya.

Ankara’daki büyükelçiye karşı yapılan müessif eylemle 24 saatlik bir zaman dilimi içerisinde, Ürdün, Berlin ve Zürih’te de kan dökülen eylemler yaşandı.

Zaman dilimini biraz açtığımızda, geriye doğru, Kayseri’de (17 Aralık) ve İstanbul’da (10 Aralık), daha önce de Nice’te (17 Temmuz 2016) Brüksel’de (22 Mart 2016) ve Paris’te (13 Kasım 2015) yine kanlı eylemlerle karşılaşırız. Biraz daha geriye gidersek, 28 Haziran 2016’da İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki saldırıya ve 10 Ekim 2015’te Ankara’da barış mitingindeki patlamaya ulaşırız.

Herbiri ‘şok.. şok.. şok..’ yaşatan eylemler bunlar…

Bir gün öncesine kadar sessiz sakin, normalin ötesinde tepki vermeyen biri, ertesi gün kalabalık bir meydanda hiç tanımadığı kişilerin üzerine kamyonunu sürüp, Nice’te yaşandığı gibi, 84 kişinin ölümüne sebep olabiliyor…

Kamyonu kullanan ve onu kalabalığın üzerine süren kişi Müslüman olduğu için.. kime/nereye mal edileceği fazla insanı yormayan eylemde.. hayatını kaybeden 84 kişiden 30’unun Müslüman oluşuna peki ne diyeceğiz?

Diyeceğimiz aynı zamanda Ankara’daki son cinayet için de diyebileceğimizdir: Üzerine etiket yapıştırıp dosyasını kapatmadan önce titizlikle araştırılması gerekir bu tür vak’aların…

Mançuryalı aday

Evet, yine hatırlatacağım aynı filmdir: ‘Mançuryalı aday’…

İstihbarat örgütleri, bilim insanlarının da yardımıyla, en az 50 yıldır, zihinler üzerinde hakimiyet kurma çabası içerisindeler. 1962’de Frank Sinatra‘nın başrolünde oynadığı ‘Mançuryalı aday’ fimine konu olan deneyler 1950’li yıllarda yapılmıştı.
Daha sonra (2004) Denzel Washington‘lu bir versiyonu daha çekildi aynı filmin…

Aradan geçen süre içerisinde hiç kesilmeden sürdürüldüğünü biliyoruz o deneylerin…

Bir uyarıcıyla, aylar-yıllar önce beynine işlenmiş olan tehlikeli görevi yerine getirmek üzere hareketlenen bir tetikçinin hikâyesidir o film…

Altıntaş öyle yerli-yabancı bir deneyin muhatabı olmuşsa buna da şaşırmamak gerekir.

Her olağandışı olayda, cinayette, suikastta, soygunda, saldırıda bir tane ‘olağan şüpheli’ olur; bugünün dünyası ve bugünün Türkiyesi’nde, işte görüyorsunuz, sürüsüne ‘olağan şüpheli’ var.

Seç, beğen, al…

Hangisini beğenecek, hangisi işimize gelecek, onu mu seçeceğiz, yoksa bütünüyle gerçeklerin peşinden giderek hakikaten suçlu odağı mı bulacağız?

İkincisinin olacağını umuyor ve bekliyorum.

Moskova’nın “Soruşturmada biz de bulunalım” teklifinin kabul edilmesi yerindedir.


Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır