Fehmi Koru*
Dün benim için özel bir gündü. Bir gazetenin sütunu bütünüyle bana ayrılmıştı; o sütunun sahibi beni günlük telaşemden çekip aldı ve birkaç dakikalığına da olsa güldürdü de güldürdü.
En son bu denli yine aynı yazarın yönetiminde olan bir sitede çıkan başka bir yazıyı okurken gülmüştüm.
O yazı da benimle ilgiliydi.
Konu: Geçen hafta bir fotoğraf vesilesiyle burada sözünü ettiğim İngiltere günlerimiz…
O günlerde öğrenci olarak birlikte Londra’da bulunurken, Abdullah Gül ve Şükrü Karatepe ile Hyde Park’ta çektirdiğimiz fotoğrafın hikayesini kısaca anlatmıştım.
Bir yerlerden yeni bir fotoğraf çıktı; onda bu defa ben yokum, benim yerime daha uzun boylu biri var: Genelkurmay başkanı Hulusi Akar…
Kendimin içinde yer aldığım fotoğrafla ilgili yazdım; meğer benden başka üç kişinin poz verdiği ikinci fotoğrafla da ilgili yazmalıymışım…
İşte o ilk yazı
Beni güldüren “Suskunluk yemini” başlıklı ilk yazı bu gereklilik üzerine kurulu.
Okuyalım:
“Fehmi Koru, bugüne kadar Hulusi Akar’la tanış olduklarından neden hiç bahsetmedi? Oysa, Gül’den hep bahsetti.
Hulusi Akar, Genelkurmay İkinci Başkanı oldu, yazmadı.
Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı oldu, yazmadı.
Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı oldu, yazmadı.
Bu tanışıklığı neden itinayla koruma ihtiyacı hissetti?
Neyin üzerini örtmeye çalışıyor?
Bu nasıl gazetecilik?
Bakın. Hulusi Akar, 15 Temmuz FETÖ darbesini yaşadı; Fehmi Koru yine yazmadı. Oysa. Biz Hulusi Akar ile bir kahve içelim; ‘kahve içtik, bendeki izlenimi şu oldu’ diye hemen yazarız. Mesleğin gereği budur; neyi saklayacağız?
Peki. Bunlar nasıl gazeteci? Gazetecilik bunlar için sadece kılıf mı?
Genelkurmay son yıllarda bu derece gündemde iken, bir gazeteci ‘tanıdığım Hulusi Akar’ diye bir portre yazısı kaleme almaz mı? Hayır, Fehmi Koru yazmadı. Niye?”
Niyesi şu: Hulusi Akar’ı tanımam da ondan…
Hayatımda onunla bir fincan kahve içmişliğim, oturup uzun boylu konuşmuşluğum yok.
Genelkurmay İkinci Başkanı, sonra Kara Kuvvetleri Komutanı, daha sonra da Genelkurmay Başkanı oldu.. Göreve geldi diye telefon açıp veya mesajla kendisini tebrik etmeyi de aklımdan geçirmiş değilim.
Tanış olmadığım birini neden tebrik edeyim ki…
Peki o fotoğraf ne?
Burada biraz durup Abdullah Gül’den söz etmem gerekiyor…
Tanıyanlar bilir: Sonradan cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükselen Abdullah Gül müthiş bir dost canlısıdır; tanısın tanımasın herkesi sever ve bu sebeple de sevilir. Sadece sevilmez, aranır da…
Londra’daki günlerimizde mesaisinin yarısını derslerine harcar, diğer yarısında Türkiye’den ve içinde yaşadığımız İngiltere ile Avrupa’dan kapısını çalanlarla meşgul olurdu.
Zaten bu sebeple, kapıyı çalanların sayısı ve onlara ayırdığı zaman dilimleri arttığı için, esas meşgalesine vakit ayıramadığı iyice ortaya çıkınca, üniversitesiyle yazışarak, biraz uzakta olan Exeter’e gitmesi gerekmişti.
Daha önce yazdığımı bir kez daha tekrarlayayım: Londra’da yaşadığımız günlerde ve daha sonra İngiltere’nin başka kentlerine gittiğim oldu; ancak hayatımda Exeter’e hiç adım atmadım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarından Prof. Şükrü Karatepe de benimle birlikte hep Londra’daydı ve bildiğim kadarıyla o da Exeter’i bilmez.
Aynı evde kalıyorduk, bilecek durumdayım.
Şimdi de ikinci yazı
Gül, Akar ve Karatepe..
Şimdi de hayali ilk yazının yazarından daha güçlü biri tarafından kaleme alınmış “O fotorafı çeken Hulusi Akar’dı” başlıklı ikinci yazıya göz atalım:
“İşte Fehmi Koru, Abdullah Gül ve Şükrü Karatepe bu üniversitenin (Exeter Üniversitesi’nin) rahle-i tedrisatından geçmek üzere; Milli Kültür Vakfı’nın bursu, Nevzat Yalçıntaş ve Sabahattin Zaim gibi hocaların teşviki ile buralara gelmişlerdir.
“Bu üçlünün,Türkiye’den Üsteğmen rütbesinde asker bir misafirleri vardır. Esasında ev sahibi konumunda olan, Abdullah Gül’dür. Tanışıklıkları Kayseri Lisesi’ne dayanır. Üsteğmenimiz, 42 gün izin alarak İngiltere’ye gelmiştir. Bu kadar uzun bir süre çok pahalı bir ülke olan İngiltere’de tatil yapmak, hele hele bir Üsteğmen geliri ile neredeyse imkansızdır. Sanırım, Üsteğmenimizi Abdullah Gül misafir etmiştir.
“O hafta sonu, Exeter’de yaşayan üçlü aralarına misafir gelen Üsteğmeni de alarak, 3,5 saat mesafedeki Londra’ya geldiler. Amaçları hem Londra’da gezmek,hem de Üsteğmenin izin kağıdını Londra’da bulunan Askeri Ataşeliğe onaylatmaktı!
“Önce, Belgrave Square 43 numarada bulunan Türk Büyükelçiliği’nin ikinci katındaki Askeri Ataşeliğe gittiler. Daha sonra buradan çıkarak, yaklaşık 250 metre mesafede bulunan Hyde Park’a girdiler. Biraz dolaştılar, yorulunca birer pound vererek şezlong kiraladılar ve oturup sohbet ettiler. Hava güzel ve güneşli bir gün olduğu için ceketlerini çıkarıp, şezlongların arkasına astılar ve günün anısına bir de fotoğraf çektirdiler.
“İşte yukarıda gördüğünüz üçlünün fotoğrafı bu! Bu kareyi, fotoğraf makinesinin deklanşörüne basarak tespit eden ise; o gün üsteğmen, bugün ise Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Hulusi Akar’dı.”
Hyde Park’ta o fotoğrafı çektirdiğimiz günlerde üçümüz de Londra’daydık; A. Gül son birkaç ayını geçireceği Exeter’e henüz taşınmamıştı. Belgrave Square’deki Türkiye Büyükelçiliği’ne bir kez gittiğimi ve o sırada Elçilik Müsteşarı olan (Sonradan Başbakan Necmettin Erbakan tarafından Başbakanlık Müsteşarı atanacaktır) Fikret Üçcan’ı ziyaret ettiğimi hatırlıyorum.
Askeri Ataşeliğe değil adım atmak, aynı binada bulunduğundan bile haberdar değilim.
Hulusi Akar’ı tanımadığımı söyledim; bu onun Londra’ya gelmediği, Gül ve Karatepe ile görüşmediği ve benimle hiç bir arada olmadığı anlamına gelmez. Abdullah Gül’ün yüzlerce misafirinden biri olarak bizim eve uğramış da olabilir. Geldiği ve görüştüğümüzle ilgili en ufak bir hatıra kırıntım yok.
İşin aslı
O üçlü (Gül, Karatepe, Akar) fotoğrafı ben çekmedim, bizim üçlü (Gül, Karatepe, ben) fotoğrafı da H. Akar çekmedi. Ancak içinde benim de yer aldığım Akar’lı başka fotoğraflar bile olabilir, A. Gül’ün diğer yüzlerce ziyaretçisiyle birkaç dakikalığına hoşbeş edip çektirdiğimiz gibi…
Benim fazla zaman ayırmadığım ziyaretçilerden birinin 40 yıl sonra Genelkurmay Başkanı olacağını bilemezdim herhalde…
Bunları, iki örnekten hareketle, gazeteciliğimizin halü pürmelalini sizler de anlayasınız diye böyle ayrıntılı yazdım.
* Bu yazı Fehmikoru.com'dan alınmıştır