Fehmi Koru*
Demek, inşaatlara hırsızlar dadanınca silah bulundurma ruhsatı bulunan bekçiler aranıyormuş…
Silahlı bekçi inşaatı soymaya gelen kişi veya kişileri görünce etrafa kurşun yağdırıyormuş demek ki… [Öyle birine silah ruhsatı nasıl verilmiş, hayret.]
İnanmamız istenen bu bilgiler, önceki akşam İYİ Parti binasına saldırı sonrasında ülkemizin en büyük ilinin güvenlik yetkilileri tarafından açıklandı. Aynı yetkililere göre, olayın siyasi bir yönü bulunmamaktaymış…
Doğrusu bu açıklamaya inanmayı benden daha fazla isteyecek birini bulamayabilirsiniz.
Ülkemiz her bakımdan olağanüstü önemde bir seçime doğru hızla yol alıyor ve seçim gününe kadar -hatta ondan sonraki dönemde de- herhangi bir olağanüstülük yaşanmaması bütün dileğimdir.
Ancak resmi ağızların açıklamalarına ben inansam bile inanmayacak kitleler olduğunu o açıklamayı yapan yetkililerin de bilmesinde yarar var.
Sebebi çok basit: Sözlü ve fiili olarak siyasete müdahale alışkanlığı bulunan bir ülke burası.
Yeni bir durum da değil bu, çok partili hayata geçildikten hemen sonra başlayan ve günümüze kadar varlığını sürdüren bir alışkanlık…
Eskilere gitmeye, İnönü’ye, Demirel’e, Özal’a saldırıları hatırlatmaya gerek yok; şu yakınlarda yaşananlar bile siyasi ortamın ne kadar muhataralı olduğunu anlamak için yeterli.
CHP lideri -şimdilerde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı- Kemal Kılıçdaroğlu başkentin Çubuk ilçesinde az kalsın linç edilmiyor muydu?
Kılıçdaroğlu’na yönelik ilk ve son saldırı da değildi o olay; öncesi ve sonrasında başka saldırılara da muhatap oldu CHP lideri.
İYİ Parti’nin İstanbul il başkanı ile Gelecek Partisi’nin genel başkan yardımcısına da saldırıldı. DEVA ve Saadet Partisi de saldırılara muhatap oldu.
Belli bir siyasi görüşe eleştirel yaklaşan yazar ve yorumculara yönelik saldırıları da herhalde unutmuş olamayız. Liste hayli kalabalık.
Onlara dönük saldırıların ölümle sonuçlanmaması biraz da saldırıya uğrayanların böyle eylemlere hazırlıklı olmaları sayesinde oldu. Her eylemde saldırılanlar saldırganlara mukavemet edebildi.
Sinan Ateş onlar kadar şanslı olamadı ama. Güpegündüz, cuma namazı sonrası, kentin ortasında saldırıya uğradı Ülkü Ocakları’nın eski başkanı ve hayatını oracıkta kaybetti.
Muhalif bilinenlerin kafalarını kesmekten söz eden biri bazılarının cüretlerinin nereye kadar vardığının bir göstergesi.
Cüret biraz da bazı siyasilerin söylemlerine yansıyan tehditlerden kaynaklanıyor.
En ufak bir eleştiriye en galiz ifadelerle mukabele edebiliyor bazı siyasiler. ‘Tehdit’ olarak yorumlanmaya müsait sözler rahatlıkla ağızlardan dökülüveriyor. Onların söylemlerini emir telakki edecek kitleler bulunduğu da malum. Durumdan vazife çıkartmaya hazır birileri alesta bekliyor.
Bütün bu tablo, belleğimde tutamadıklarım başka söylem ve eylemlerle birlikte, ülkemiz siyasi zemininin ne kadar korunmasız olduğunu gözlere sokuyor.
Zaten bu yüzden de, inşaatta beli silahlı koruma bulundurma, bekçinin hırsızlara ateş açması sırasında kurşunların komşu parti binasına değdiği türünden açıklamalar, açıklamaya inanmaya hazır olanları bile kuşkuculuğa sevk ediyor.
Seçime kadar önümüzde 40 gün var. Partiler ve cumhurbaşkanlığı yarışına katılanlar bu 40 gün boyunca kampanyalarını yürütecekler. Siyasiler halkın arasına karışacak, bu da onları tehlikelere açık hale getirecek.
Güvenlikleri sağlanacak mı?
Eskiden seçimler öncesinde bu tür kaygı sorularını iktidarlara karşı sormak gerekmiyordu. Gerekmiyordu, çünkü seçimlere az kala, üç önemli koltukta oturan partili bakanlar yerlerini bağımsız kişilere bırakıyorlardı.
İçişleri bakanı seçimler öncesinde bağımsız biri oluyordu.
Yeni sistemle birlikte bu zorunluluğa son verildi. Şimdi içişleri bakanı iktidar partisinden. Bu sebeple de, seçimlere kadar geçecek sürede siyasilerin güvenlikleri partili içişleri bakanına emanet. Meydana gelebilecek her eylem, saldırı, ölüm olayı, ister istemez iktidarla irtibatlı görülecektir.
Önceki akşam İstanbul’daki il başkanlığı binası kurşunlara hedef olmuş İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener ve partisi sözcüleri, bu yüzden, saldırıyı kendilerine karşı girişilmiş bir eylem olarak değerlendirdi.
Birkaç gün öncesinde, Cumhur İttifakı’nın YSK tarafından onanmış adayı Cumhurbaşkanı ve AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın bir televizyon programında sarf etmiş olduğu bazı cümleler de, saldırıyla irtibatlandırılıverdi.
İstanbul’da İYİ Parti binasına saldırının siyasi maksatlı olmadığına dair açıklama makul gelmese de, iktidarın konuya böyle yaklaşması ve kendisinden uzak tutmaya çalışması, bu tür eylemlerden hoşlanılmadığını göstermesi bakımından önemli.
Seçim öncesi siyasi havanın zehirlenmesine yol açacak eylemler, saldırılan partiyi ve ona veya birlikte olduğu ittifaka oy vermeyi düşünen seçmenleri, başka bir zaman ve zeminde yaşandığında yıldırabilse bile, bu seçimin özelliği, zehirlenen havanın iktidara yaramayacağını düşündürmeli.
Alakası olmasa da her olağandışılık iktidara mal edilebilecek, bu da seçimde iktidar cephesinin aleyhine sonuç verebilecektir.
İktidar blokunun müttefik kabul ettiği yeni unsurların varlığı da bu irtibatlandırmayı kolaylaştırıyor.
Yeni iki müttefik -Yeniden Refah ve HÜDA PAR- kadınların kendilerini daha güvenli hissetmelerini sağlayan yasalara karşı çıktıkları için, lideri bir kadın olan İYİ Parti’nin hedefinde yer aldığı eylemlerin farklı yorumlanmasına kolayca yol açabiliyor.
Hedefinde İYİ Parti’nin bulunduğu her sözlü saldırı, yine aynı sebeple, kadınları iktidardan soğutacak bir hava oluşmasını sağlıyor.
Kadınlar ülke seçmenlerinin yarısı demek; daha da önemlisi, AK Parti seçmenleri içerisinde kadınlar yarıdan çok fazla bir ağırlık taşıyor.
Birkaç on bin oy fazla getirsin diye kurulan ittifaklar yüz binlerce oyu iktidara kaybettirebilir.
Özellikle de yanlış görüntü ve söylem bazıları eliyle eyleme de dönüşürse…
Kaybetmeyi bilmeyen, kazanmayı da hak etmez.
Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.