Fehmi Koru*
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Edirne-İmralı eksenli son açıklama pek çok kişiyi şaşırtmışa benziyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o açıklamasıyla İmralı’dakinin Edirne’dekinden hesap soracağını duyurmuş oldu. Sorulacak hesap için “En büyük hesap” da dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Terör örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yargılanmış ve aldığı ağırlaştırılmış müebbet cezasını İmralı adasında çekmekte olan Abdullah Öcalan, HDP eş-başkanı iken ‘terör suçu’ ile irtibatlandırılarak tutuklanmış ve son beş yılını Edirne’de cezaevinde geçirmekte olan Selahattin Demirtaş’tan ‘büyük hesap’ soracakmış…
Konuya ilişkin yorum yapanlar konunun pek çok yönü üzerinde duruyorlar…
“Cumhurbaşkanı böyle bir gelişme yaşanacağını nereden biliyor?” diye soran var.
Öcalan’ın geçmişte de seçimler öncesinde İmralı’dan bazen mesaj göndererek bazen mektup yazarak sürece müdahil olmaya çalıştığını hatırlatan da çok.
Daha bir yığın soru.
Açıklamayı ilk duyduğumda benim aklıma herkesten farklı bir soru üşüştü; “Hani Demirtaş PKK ile irtibatlıydı?” sorusu…
Öcalan hiç tereddütsüz PKK örgütünün lideri. Bu sıfatını bir kere bile inkâr etmedi, bu özelliği sebebiyle yargılandı ve cezası da aynı sebeple verildi. Yargılanırken sık sık kendisinden “Bebek katili” diye söz edildiğini de hatırlıyoruz. PKK örgütüyle irtibatları çok açık olan isimler de bugüne kadar Öcalan’ın liderliğini hiç sorgulamadılar.
Selahattin Demirtaş ise genç bir hukukçu iken ilgi duyduğu siyasi hayata HDP’den girdi; milletvekili seçildi, parti içerisinde ilerleyerek eş-genel başkanlığa kadar yükseldi.
Hep legal siyaset içerisinde bulundu.
Cezaevinden ulaştırdığı mesajlarında da sürekli demokratik mücadeleden söz ediyor.
Abdullah Öcalan neyin hesabını soracak kendisine?
Kendisini yargılayan yargıçların işini zorlaştırabilecek -belki de kolaylaştıracak- bir açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı…
O açıklamadan sonra Demirtaş’ın bir gün bile daha cezaevinde kalmaması gerekmiyor mu?
Devlet adına bugüne kadar konuşanlar ısrarla PKK terör örgütünün işinin bittiğini bildiriyorlar. İçişleri bakanından kim bilir kaç kez örgütün artık devşirecek eleman bulamadığını dinledik. Dağda pek az militan kaldığı rakam da verilerek telaffuz ediliyor.
Dağdakilerin zorlandığı medyaya yansıyan açıklamalarından da belli oluyor.
Kısa süre önce PKK’nın dağ kadrosu liderlerinden Duran Kalkan’ın bir siteye verdiği röportaj bizim medyada da haber konusu oldu. O röportajda Kalkan, örgütü ile Avrupa ülkeleri arasında daha önce ileri sürülse de kanıtlanamamış ilişkiler bulunduğunu kendisi itiraf etti.
Geçmişte devlet tarafından başlatılmış ve ‘barış süreci’ adı verilmiş girişimin neden sonuca ulaşamadığı sorusuna cevap olarak ilginç sözler sarf etti Duran Kalkan…
Dediğine göre, dış ortam Kürt sorununun çözümüne, barış sürecinin gelişmesine fırsat ve imkan vermemiş. Dışarıya dönük yapılan konuşmalarda sanki birçok güç, birçok devlet, barıştan, demokratik siyasi çözümden yanaymış, çatışmaya karşılarmış gibi kendilerini sunuyorlarmış. “Ateşkes ilan etmeyecek, savaşı sürdüreceksiniz” dayatmalarında bulunmuşlar, hem de defalarca. Bazen açık bazen gizli, bazen sözle bazen fiiliyatla dayatılan çatışmaymış, çözümsüzlükmüş. Hiçbir devlet çözüm, çözüm programı, çözüm projesi ile kendilerine yaklaşmamış. Tam tersine ilişki kurmuş, düşüncelerini, siyasetlerini, niyetlerini öğrenmiş; eğer niyetleri çözümden, ateşkesten yanaysa onu boşa çıkartmak için saldırılarda bulunmuşlar…
Dehşetengiz itiraflar bunlar.
Nedense bu sözlerin üzerine giden olmadı.
PKK en etkili ağızdan ‘dış mihrak’ itirafında bulunmuş oldu, ancak hemen her fırsatta ilgili ilgisiz her olan bitende ‘dış mihrak’ gören siyasiler, kendilerinin bu iddialarının bizzat bir PKK yetkilisi tarafından doğrulanmasını işitmezden geldiler.
Anlaşılır gibi değil.
Tıpkı Duran Kalkan’ın durduk yerde neden böyle bir itirafta bulunduğunun da anlaşılmadığı gibi…
Görülüyor ki, ortada anlaşılması kolay olmayan bir dizi konu var.
Öcalan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Şu an Edirne’deki (Demirtaş) en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki şu an her yer toz pembe. Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar” açıklamasıyla duyurduğuna göre, Demirtaş’tan kendisine hesap vermesini isteyecek.
İsteme ne şekilde olacak?
Terör örgütü lideri olduğu için yargılandıktan sonra cezaevine çevrilmiş bir adada günlerini geçiren bir mahkûm (Öcalan), mahkûm olmasa bile yine ‘terör’ ile irtibatlandırılarak tutuklu yargılanan ve kendisi de cezaevinde bulunan birinden (Demirtaş’tan) kendisine hesap vermesini nasıl talep edecek?
Hangi konuda?
İmralı’da bulunan mahkûm Edirne’deki tutuklu aleyhine tanıklık mı yapacak yoksa?
Açıklamada ‘en büyük hesap’ diye geçen ifadeyle ne anlatılmak istendiğini de anlamak mümkün görünmüyor.
Tek anladığım, ülkemizin gerçekten tuhaf günlerden geçtiği…
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.